Bu âyetten maksat, mükâfattan neş'et eden neş'eli lezzet ve sürurdur

Bu âyetten maksat, mükâfattan neş'et eden neş'eli lezzet ve sürurdur

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

﴾ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِى مِنْ تَحْتِهَا اْلانْهَارُ 1 ﴿ Bu âyetten maksat, mükâfattan neş'et eden neş'eli lezzet ve sürurdur. Bu maksadın takviyesine işaret eden kayıtlar:

1. اَنَّ 'nin tekidi.

2. ل 'nin ihtisası.

3. لَهُمْ 'ün takdimi.

4. Cennet'in cem'iyle tenkiri.

5. Cereyan'ın zikri.

6. تَحْتَ 2 ile beraber مِنْ 'in zikri.

7. Nehir tâbiriyle tarifidir.

Bu kayıtların, o maksadın tahakkukuna çalıştıklarına bir parça izahat vereceğiz. Şöyle ki:

Pek büyük birşey tebşir edildiği zaman, akıl tereddüt eder, inanamaz, inandırmak için tekide ihtiyaç olur. Ve keza, neş'e ve sürur makamları, evhamdan hâli olmalıdır. Çünkü ednâ bir vehimle, sürur zâil olur. Buna binaen, burada o büyük tebşirat, اَنَّ ile tekit edilmiştir ki, hem akıl inansın, hem o süruru izale edecek hiçbir evham kalmasın. Ve keza, bu tebşiratın yalnız bir vaadden ibaret olmayıp, bir hakikat olduğuna işarettir.

İhtisası ifade eden لَهُمْ 'deki ل tebşir edilen şeyin onlara mahsus ve onların mülkü ve onların fazlı, istihkakları olduğuna delâlet eder ki, lezzetleri tamam, sürurları müzdad olsun. Ve illâ, bir padişah, bir fakiri misafir ederse, madem o misafirlik ve o sohbet ebedî değildir, kıymeti yoktur.

لَهُمْ 'ün takdimi hasrı ifade ettiğinden, beynennâs, Cennetin onlara tahsis kılındığına ve dolayısıyla ehl-i nârın da perişan hallerini onların gözleri önüne götürmeye sebep olduğuna delâlet eder. Ve bu itibarla Cennetin lezzeti artar ve kıymeti tezahür eder.

Cennet'in cem'i, Cennetlerin taaddüdüne ve amellere göre Cennetin mertebelerine işarettir.

Ve keza, Cennetin her bir cüz'ü, Cennet gibi bir Cennet olduğuna ve herbir mü'mine düşen kısım, büyüklüğüne nazaran tam bir Cennet gibi göründüğüne işarettir.

Cennetin tenkîri ise, güzelliğinin kabil-i târif ve tavsif 3 olmadığına veya sâmilerin iştiha ve istihsanlarının fevkalâdeliğine işarettir.

تَجْرِى 4 Bahçelerin en güzeli, içinde suyu bulunanlardır. Bunların da en güzeli, içlerinden suları akanlardır. Bunların da en iyisi, akıntısı devamlı olanlardır. İşte cereyanın siga-i muzâri kıyafetinde zikredilmesi, o cereyanları tasvir etmekle, devamlı olduğuna işarettir.

مِنْ تَحْتِهَا 5 Hadravat (yeşillik) ve nebatat içinde cereyan eden suların en iyisi, nebaan suretiyle bahçenin içinden çıkmakla yüksek köşklerin altından kendine mahsus terennümatıyla geçen, eşcar ve nebatata dağılan sulardır. مِنْ تَحْتِهَا kelimesi, bu kısım sulara işarettir.

اَلْاَنْهَارُ 6 Suların çokluğu, bahçelere daha ziyade menfaat, revnak ve güzellik verir.

Kezalik, küçük küçük arklardan tecemmu eden nehirler, daha güzel manzaraları teşkil eder. Bilhassa suları berrak, zülâl, tatlı, soğuk olursa, fevkalâde bir kıymet, bir lezzet veriyor. İşte اَلْاَنْهَارُ kelimesi, cem'iyle, târifiyle, maddesiyle bu çeşit sulara işaret eder.

Dipnot-1: "Altında nehirler akan Cennetler onlar için vardır." Bakara Sûresi, 2:25.
Dipnot-2: Altında.
Dipnot-3: "Salih kullarım için öyle ikramlar hazırladım ki, ne göz gördü, ne kulak işitti, ne de bir beşerin kalbinden geçti." Buhârî, Yaratılış: 8, Tevhîd: 35, Müslim, İman 312, Cennet: 2, 5; İbn Mâce, Zühd 39; Müsned, 5:334.
Dipnot-4: Akar.
Dipnot-5: Altlarından.
Dipnot-6: Nehirler.

Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz