Bir zamanlar balıktık!

Erzurum’da geçmişte düzenlenen “Yaratılış Kongresi”nde bir bildiri sunmak üzere davet edilmiştim. Oldukça heyecan verici bir kongreydi. Daha doğrusu biz inançlı ve imanlı bilim adamları için milat sayılacak bir kongre; ayrıca sonsuz şükredilecek bir kongre olduğu da söylenebilirdi. Neden mi? İzah edeyim…

Bu ülkede bir zamanlar “Allah” demek suçtu ki, rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti radyoda “Allah” dediği için hâkim önüne çıkmış ve yargılanmıştı. Hâkim, “Oğlum Allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?” diye sorduğunda, Serdengeçti, “Öyle mi, Allah Allah” demişti. Yine bu ülkede ders kitaplarında Darwin’in Evrim Teorisi zorunlu ders olarak lanse edilip; genç beyinlere imansızlık aşılanırken, kaderin çarkı tersine dönmüştü ve Erzurum’da üniversitede “Yaratılış Kongresi” düzenleniyordu. Onlarca akademisyen bu kâinatı bir tek Allah’ın yarattığını ispat eden yüzlerce delil sunuyordu. Nereden nereye…

Sunum yapan akademisyenlerden birisi, bazı sözde bilim adamlarının, insanın maymundan değil de balıktan geldiğini iddia ettiklerini söylediğinde, bu çok hoşuma gitmişti. Sunumdan sonra soru ve katkı kısmında söz aldım ve dedim ki, “Aslında balıktan geldiğimizi söyleyen bilim adamları daha mantıklı geldi bana; zira dokuz ay boyunca ana rahminde sürekli temizlenen ve bebeğin korunması ve dış dünyaya uyum sağlaması için oldukça hayati önem taşıyan amniyon sıvısı içinde bizi bir balık gibi boğmadan yaşatan Allah’ın azameti ne yücedir” gibi bir espri yaptım. Bu sözüm dinleyicilerin çok hoşuna gitmiş olmalı ki, bayağı alkış aldı.

cenin.jpg

Kongre’de Antony Flew’den bahsettim. Hani şu 70 yaşına kadar ateist yaşayan, sonra DNA, RNA, kromozom gibi unsurları araştırınca “Yanılmışım Allah (o Tanrı diyor) Varmış” kitabının yazarı. Adam, bir idol olarak 70 yaşında, takipçilerini büyük hayal kırıklığına uğratarak kendince doğru yolu bulmuş.

Allah, Rahman Suresi’nde dört defa “mizan” kelimesini kullanmış ve altın oran gibi her şeyde bir ölçü vaz ettiğini vurgulamış. Mesela 23 kromozom anneden; 23 kromozom babadan alan bebekler normal olurken, bir fazla kromozomlular ki, onlara “Artı Bir” tabiri kullanılıyor, mongol tipi çocuklar oluyor. Bilakis bir eksik, yani 45 kromozomlu çocuklar büyük bir ihtimalle ölüyorlar. Muhteşem bir mizan…

Kâinatta hiçbir şeyin tesadüfü olması mümkün değil. Her şeyde bir ölçü olduğu gibi, bir kast ve tasarım var. Tıkır tıkır işleyen bir sistemin tesadüfe bağlanması akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Neye baksanız yüksek bir tasarımın ürünü olduğu görünüyor. Bu muhteşem tasarımların bir tasarlayıcısı olmaması mümkün değil. Yani her şey Allah diyor…

Ne evrimcilerin safsatası, ne ateistlerin tezleri akıl ve mantıkla izah edilecek düzeyde nazariyeler olarak izah edilebilir. Aslında onlar da gayet iyi biliyor ki, kâinatta, kâinat üstü bir varlık var ama görmedikleri için inanmıyorlarmış. Bu sözü Aziz Nesin ölmeden önce söylemişti bir mülâkatında. Çok iyi hatırlıyorum. Ölmeden önce, “Bu evrende üstün bir varlık olmalı ama özgül ağırlığı olmadığı için inanmıyorum” demişti. Yani görünmediği için inanmamış. Oysa iman zaten gayba inanmaktır. Görünene inanmak bir anlam ifade etmez. Mümin duyduğuna; münafık gördüğüne inanır, diye bir söz var ki, bu da kalp ile gönül ile vicdan ile mümkün olan bir hakikattir.

İster balıktan, ister maymundan, isterse bizim gibi Adem’den (as) geldiğinize inanın, neticede ortada muhteşem fiiller var ki, bu da kudreti sonsuz bir faili iktiza eder vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum