Bir işe hükmettiğinde, sâdece 'Ol' der, o da hemen oluverir

Bir işe hükmettiğinde, sâdece 'Ol' der, o da hemen oluverir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Suresi 116-118. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

116 . Hem, “Allah çocuk edindi” dediler. (*) (Hâşâ!) O, (bundan) münezzehtir. Bil‘akis, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Herşey O’na itâat edicidir.

117 . (O,) göklerin ve yerin benzersiz yaratıcısıdır. Ve bir işe hükmettiğinde, artık ona sâdece “Ol!” der, (o da) hemen oluverir.

118 . Bilmeyenler ise: “Allah bizimle (de) konuşmalı veya bize bir mu‘cize gelmeli değil miydi?” dediler. (**) Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat‘î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık.

(*) Hristiyanlar Îsâ (AS)’a, yahudiler ise Uzeyr (AS)’a “Allah’ın oğlu”, Arab müşrikleri de meleklere “Allah’ın kızları” diyorlardı. (Celâleyn Şerhi, c. 1, 147)

(**) “Şu kâinâtın sâhib ve mutasarrıfı (idârecisi) elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvîr (idâre) ediyor ve herşeyi bilerek, görerek terbiye ediyor ve herşeyde görünen hikmetleri, gāyeleri, fâideleri irâde ederek tedvîr ediyor. Mâdem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Mâdem konuşacak, elbette zîşuûr ve zîfikir (şuûr ve fikir sâhibi) ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Mâdem zîfikirle konuşacak, elbette zîşuûrun içinde en cem‘iyetli (kābiliyetli) ve şuûru küllî (geniş) olan insan nev‘i ile konuşacaktır. Mâdem insan nev‘i ile konuşacak, elbette insanlar içinde kābil-i hitab (muhâtab kabûl edilebilecek) ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.

Mâdem en mükemmel ve ist‘idâdı (kābiliyeti) en yüksek ve ahlâkı ulvî (yüce) ve nev‘-i beşere muktedâ (insanlığa rehber) olacak olanlar ile konuşacaktır; elbette dost ve düşmanın ittifâkıyla, en yüksek isti‘dadda ve en âlî (yüce) ahlâkta ve nev‘-i beşerin humsu (insanlığın beşte biri) ona iktidâ etmiş (tâbi‘ olmuş) ve nısf-ı arz (dünyanın yarısı) onun hükm-i ma‘nevîsi (ma‘nevî hâkimiyeti) altına girmiş ve istikbâl onun getirdiği nûrun ziyâsıyla bin üç yüz sene ışıklanmış ve beşerin nûrânî kısmı ve ehl-i îmânı, mütemâdiyen (devamlı olarak) günde beş def‘a onunla tecdîd-i bîat edip (bağlılıklarını yenileyip), ona duâ-yı rahmet ve saâdet edip, ona medihve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş ve resûl yapacak ve yapmış ve sâir nev‘-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 2-3)