Bir caminin mihrabında 46 yıl

Bir caminin mihrabında 46 yıl

Bu zamana kadar görevinden hiç ayrılmayan Sabri Işık Hoca şimdilerde yaş haddinden emekli olmaya hazırlanıyor

Mühenna Kahveci'nin haberi:

İstanbul'un en eski yapılarından biri olan Karaköy'deki Arap Camii, 1300 yıla yakın tarihinin yanı sıra 46 yıllık imamıyla da ilgi odağı oluyor.

1964 yılında camiye ikinci imam olarak atanan ve bu zamana kadar görevinden hiç ayrılmayan Sabri Işık Hoca şimdilerde yaş haddinden emekli olmaya hazırlanıyor. Sabri Hoca, 'O beni bırakmadı, ben de onu bırakmadım.' dediği Arap Camii'nde son Ramazan'ını geçirmenin hüznünü yaşıyor.

Bolu Göynük'te küçük yaşlarda hafızlığı tamamladıktan sonra İstanbul Vefa'ya gelmiş Sabri Hoca. Necip Fazıl, Sabahattin Zaim ve Mahir İz gibi çok sayıda üstadın sohbetlerine iştirak etmiş. Milli Türk Talebe Birliği'nde Rasim Cinisli ve İsmail Kahraman'larla birlikte aktif bir şekilde çalışmış. Mehmet Ağa Camii'nde kısa bir süre müezzinlik yaptıktan sonra Yüksek İslam Enstitüsü'nde okurken Arap Camii'ne ikinci imam olarak atanmış. Sabri Hoca, o gün bugündür aynı camide imamlık yapıyor. 46 yıldır devam eden bu görevi esnasında, il ve ilçe müftülüğü, Diyanet'te daire başkanlığı, müfettişlik ve Sultanahmet Camii'nin imam hatipliği gibi çeşitli görevler teklif edilmiş, fakat hiçbirini kabul etmemiş. 'Arap Camii beni bırakmadı, ben de Arap Camii'ni bırakmadım.' diyor Sabri Hoca. Cami ile kendisi arasındaki manevi bağı uzun ısrarlar sonunda anlatıyor: "1983-1984 yılları çok sıkıntılı geçmişti. O zamanlar Almanya'ya geçici bir göreve gönderilmiştim. Babamı hastaneye yatırıp gitmiştim. 1984'te babamı hemen arkasından da babaannemi kaybettim. Daha sonra bir rüya gördüm. Arap Camii'nde ikindi namazını kıldırıyordum. Bitince tesbih çekmek için cemaate döndüm. Arka pencerelerden bir ışık süzülüyordu. Tam o sırada Peygamber Efendimiz'in nurunu fark ettim. Bana, 'Dön artık görevine.' dedi. Birden uyandım. Hemen Türkiye'ye dönmek için başvuru yaptım." Sabri Hoca, ilk başvurusu reddedilse de ilk fırsatta geri dönme imkanı bulmuş.

Sabri Hoca, İstanbul'da ilk ezan sesinin yükseldiği yerin Arap Camii olduğunu belirterek, "Her camide farklı bir ibadet hazzı vardır. Burasının da çok ayrı bir yeri var. Bu camide ibadet eden huzur bulur. Bütün arzum bu feyizden bütün Müslümanların nasiplenmesidir. Benim en büyük mutluluğum bir camide, bir mihrapta ve bir minberde hizmet etmek." diyor. Sabri Hoca, emekliliği yaklaştığından hem sevinçli hem de hüzünlü olduğunu anlatıyor: "Sevinçliyim çünkü yaşlandım. İstirahat etmek ve Türkiye'nin merak ettiğim yerlerini görmek istiyorum. Arap Camii'nin olduğu yerde, 717'deki İstanbul kuşatmasında mescit inşa eden Müslümanların komutanı Mesleme bin Abdülmelik'in Şam'daki türbesini ziyaret etmeyi düşünüyorum. Hüzünlüyüm çünkü çok sevdiğim Arap Camii'ndeki görevim bitiyor. Ama buraya sürekli gelip gideceğim."

İstanbul'un gizli hazinesi Arap Camii

Ebu Eyyub El Ensari'den 50 yıl sonra, Mesleme bin Abdülmelik komutasında Müslüman Araplar İstanbul'u üçüncü kez kuşatır. Galata'da 717 yılında küçük bir mescit inşa ederler. Fakat sonraları Cenevizliler mescidi yıkarak yerine kilise yapar. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethedince kilise camiye, çan kulesi de minareye çevrilir. Fatih, camiye bir mihrap ile üzerinde tuğrasının olduğu bir minber yaptırır. 1820'lerde ise II. Mahmud, Macaristan ormanlarındaki ağaçlardan yaptırdığı ahşap sütunlarla camiyi genişletir. 22 ahşap sütun ve 72 pencere ile birlikte bir de şadırvan yapılır. Zaman içinde birçok yangın tehlikesi atlatan cami son olarak 1999 Marmara Depremi'nde zarar görmüş. Karaköy'de hırdavatçıların ve nalburların bulunduğu dar sokakların arasında kalan cami bugünlerde restore edilmeyi bekliyor. Caminin Haliç'e bakan tarafındaki işyerlerinin yıkılarak önünün açılacağı da konuşuluyor.
Zaman