Bin siyasetim olsa, hakaik-i imaniyeye feda ediyorum

Bin siyasetim olsa, hakaik-i imaniyeye feda ediyorum

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Ceza Hâkimine Son Müdafaa

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1

Altmış küsur sahifeden ibaret olan ithamkârane kararnamedeki—on iki sahifelik—şahsıma ait kısmına karşı müdafaamdır:

Kararnamede aleyhimizde zikredilen maddelere karşı, mahkemenin zaptına geçen müdafaatımda kat'î cevapları vardır. Bu kararname namındaki asılsız ve vehimli ithamnameye karşı, on dokuz sahifeden ibaret itiraznamemi ve yirmi dokuz sahifeden ibaret son müdafaatımı ibraz ediyorum. Bu iki müdafaa, sorgu hakimlerinin kararnamelerinin bütün muaheze noktalarını ve esas ithamlarını kat'î bir surette red ile çürütüyor, asılsız olduğunu gösteriyor. Yalnız burada, bu kararnamenin istinad ettiği ve itham edenlerin nereden aldandıklarını, bu asılsız muahezeyi nereden iktibas ettiklerini gösterir "Beş Umde" olarak söyleyeceğim.

Birincisi: Risale-i Nur'un, yüz yirmi parçasından iki, üç, dört parçasında on beş fıkrayı bahane tutup, beni ve Risale-i Nur'u hükûmetin prensiplerine muhalif ve rejimine karşı muarız ve emniyet-i dahiliyeyi ihlâle teşebbüs ithamıyla gayet asılsız bir dâvâya elcevap:

Ben de derim: Acaba umum Avrupa'nın mal-ı müştereki olan medeniyet ve yalnız bu zamanı ilcaatına binaen hükûmet-i Cumhuriyenin o medeniyetin bir kısım kanunlarını kabul etmesiyle, o medeniyetin menfaatli değil, belki kusurlu kısmına, hakaik-i Kur'âniye hesabına olan müdafaat-ı ilmiyeme hangi suretle "hükûmetin prensibine ve hükûmetin rejimine muhalif" ve "hükûmetin inkılâbı aleyhine hareket" namı veriliyor? Acaba bu hükûmet-i Cumhuriye, Avrupa medeniyetinin kusurlu kısmının dâvâ vekilliğine tenezzül eder mi? O kusurlu medeniyetin İslâmiyete muhalif kanunları, eski zamandan beri hükûmetin hedefi midir? Hükûmete muarız vaziyet almak nerede, bu bir kısım kusurlu medeniyet kanunlarına karşı hakaik-i Kur'âniyeyi ilmî bir surette müdafaa etmek nerede? Kur'ân-ı Hakîmin âyât-ı kat'iyesiyle, bin üç yüz seneden beri, milyonlar tefsirlerinde ve halen kütüphanelerde dolu olan tefsirlerde,

فَِلاُمِّهِ السُّدُسُ 2    لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ اْلاُنْثَيَيْنِ 3

يَۤا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ ِلاَزْوَاجِكَ 4    فَانْكِحُوا مَاطَابَ لَكُمْ 5

ilââhir gibi âyetlerin hakaik-i kudsiyelerini Avrupa feylesoflarının itiraz ve tecavüzatına karşı otuz seneden beri yazdığım müdafaat-ı ilmiyemi "Hükûmetin inkılâbına, prensibine ve rejimine muhalif kastı var" diye beni itham etmek, öyle bir zahir garaz ve öyle bir esassız vehimdir ki, buradaki mahkeme-i âdileye taallûk etmeseydi, müdafaa ve cevap vermeyi lâyık görmezdim.

Hem acaba, eskiden beri bu vatan ve millete zarar niyetiyle, Avrupa'nın dinsiz komiteleri hesabına ve Rum, Ermeniler cemiyeti vasıtasıyla dinsizlik ve ihtilâf ve fesat tohumlarını saçan mülhidlere karşı müdafaat-ı ilmiyem, hangi suretle hükûmet aleyhine alınıyor? Ve hangi sebeple hükûmete bir taarrruz mânâsı veriliyor? Hangi insafla böyle dinsizliği hükûmete maledip ittiham ediliyor? Hükûmet-i Cumhuriyenin kuvvetli esasları böyle dinsizlerin aleyhinde olduğu halde, dinsizliği hükûmetin bazı prensiplerine mal edip, benim, vatan ve millet ve hükûmet hesabına öyle müfsidlere karşı yirmi seneden beri galibane müdafaat-ı ilmiyeme "dini siyasete âlet ve hükûmet aleyhine teşvik" mânâsını vermek, hangi insaf kabul eder ve hangi vicdan razı olur?

Evet, değil bu mahkemeye, belki bütün dünyaya ilân ediyorum: Ben, hakaik-i kudsiye-i imaniyeyi, Avrupa feylesoflarına ve bilhassa dinsiz feylesoflara ve bilhassa siyaseti dinsizliğe âlet edenlere ve âsâyişi mânen ihlâl edenlere karşı müdafaa etmişim ve ediyorum.

Ben, hükûmet-i Cumhuriyeyi, ilcaat-ı zamana göre bir kısım kanun-u medenîyi kabul etmiş ve vatan ve millete zarar veren dinsizlik cereyanlarına meydan vermeyen bir hükûmet-i İslâmiye biliyorum. Kararname namındaki ithamnamede, vazifesini yapan müstantiklere değil, belki müstantiklerin istinat ettiği mülhid zalimlerin evham ve entrikalarına karşı derim:

Siz beni, "dini siyasete âlet etmek"le itham ediyorsunuz. Ve o itham, zahir bir iftira olduğunu ve esassız, çürük bulunduğunu yüz delil-i kat'î ile ispat etmekle beraber, bu ağır iftiranıza mukabil, ben de sizi, siyaseti dinsizliğe âlet etmek istiyorsunuz diye itham ediyorum!

Bir zaman, cerbezeli bir padişah, adalet niyetiyle çok zulmediyormuş. Bir muhakkik âlim ona demiş: "Ey hakim! Sen, raiyetine adalet namıyla zulüm ediyorsun. Çünkü tenkitkârane cerbezeli nazarın, zamanen müteferrik kusuratı birden toplar, bir zamanda tasavvur edip, sahibini şiddetli bir cezaya çarpıyorsun. Hem, bir kavmin müteferrik efradından vücuda gelen kusuratı, o tenkitkâr cerbezeli nazarında topluyorsun. Sonra o perde ile, o taifenin herbir ferdine karşı bir nefret, bir hiddet size gelir; haksız olarak onlara vurursun. Evet, senin bir sene zarfında attığın tükürük, bir günde senden çıkmış bulunsa, içinde boğulacaksın. Müteferrik zamanda istimal ettiğin sulfato gibi acı ilâçları bir günde birkaç kişi istimal etse, hepsini de öldürebilir. İşte, aynı bunun gibi, mehasinin ortalarında bulunmasıyla, ara sıra kusuratı setretmek lâzım gelirken, sen, raiyetine karşı kusuratı izale eden mehasini düşünmeden, cerbezeli nazarınla müteferrik kusuratı toplayıp, ağır ceza veriyorsun." İşte o padişah, o muhakkik âlimin ikazatıyla, adalet namına yaptığı zulümden kurtuldu…

Gizli bir kuvvet, bil'iltizam beni mahkûm etmek istiyor. Ve her bahaneyi bulup, bin dereden su getirmek gibi herbir çareye müracaat edip, kurdun keçiye bahanesinden daha garip bahanelerle beni itham altına almak ve mahkûm ettirilmek istenildiğimi hissediyorum. Meselâ, üç aydır bu kelimeyi tekrar ediyorlar: "Said-i Kürdî, dini siyasete âlet ediyor." Ben de bütün mukaddesata yeminedi yorum ki: 

Bin siyasetim olsa, hakaik-i imaniyeye feda ediyorum. Ben, nasıl hakaik-i imaniyeyi dünya siyasetine âlet edebilirim? Ben yüz yerde bu ithamı çürüttüğüm halde, yine mânâsız nakarat gibi tekrar edip ileri sürüyorlar. Demek, bil'iltizam ve herhalde beni mes'ul etmek arzusunda bulunuyorlar. Ben de, aleyhimizdeki mülhid zalimleri, siyaseti dinsizliğe âlet etmeleriyle itham ediyorum. Ve onların medar-ı ithamı olan bu müthiş mânâyı bildirmemek için bana isnat ettikleri, "Said, dini siyasete alet ediyor" cümlesiyle setre çalışıyorlar. Madem öyledir, herhalde beni mahkûm etmek istiyorlar. Ben de ehl-i dünyaya derim: Bu ihtiyarlıktaki bir-iki senelik ömür için lüzumsuz tezellüle tenezzül etmem.

Dipnot-1: Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
Dipnot-2: "Erkeğe iki kız hissesi vardır." Nisâ Sûresi, 4:176.
Dipnot-3: "Annenin hakkı yine altıda birdir." Nisâ Sûresi, 4:11.
Dipnot-4: "Ey Peygamber, hanımlarına de ki: ... " Ahzâb Sûresi, 33:28.
Dipnot-5: "O zaman hoşunuza gideni... nikâh edebilirsiniz." Nisâ Sûresi, 4:3.

Bediüzzaman Said Nursi
Tarihçe-i Hayat