Belgenin hesabı mutlaka sorulmalı

Belgenin hesabı mutlaka sorulmalı

Adaleti Savunanlar Derneği Ankara Şube Başkanı Em. Kıd. Albay Prof. Dr. Ahmet Alper Risale Haber’e konuştu

Caner Evlice’nin röportajı

 

Risale Haber

 

Adaleti Savunanlar Derneği (As-Der) Ankara Şube Başkanı Emekli Tabip Kıdemli Albay Prof. Dr. Ahmet Alper Risale Haber’e konuştu:

 

Taraf Gazatesinde irtica ile ilgili Genelkurmaydan bir belge sızdı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Genelkurmayda hazırlandığı bildirilen resmi belgeye göre Genelkurmay Harekat Başkanlığında görevli Kıdemli Deniz Kurmay Albay, tarafından hazırlandığı bildirilen, onun imzası olan bu belge anayasaya, kanunlara aykırı ve kanunların suç saydığı bir kısım eylem ve fiilleri ihtiva eden bir belgedir. Böyle bir belgenin Genelkurmayda hazırlanmış olması veya bunun söylenmesi bile Türk Silahlı Kuvvetleri için çok üzücü, rahatsız edici bir durumdur. Ama maalesef TSK’da bu tip belgeler, andıçlar, eylem planları zaman zaman hazırlanmakta, yürürlüğe de konulmaktadır.

 

Her on yılda ihtilal görmüş bir ülkenin vatandaşı olarak soruyorum ordu içinde bir kısım insanlarda ihtilal hevesi mi nüksediyor? 

 

Aslında burada Türk Silahlı Kuvvetleri subay kadrosunu yetiştiren harp okullarının eğitim programlarını ve oradaki uygulanan sistemleri incelemek lazım diye düşünüyorum.

 

Harp okullarındaki eğitim sistemi mi buna yol açıyor?

Evet.

 

Yani ihtilal yapmaya, yaptırmaya uygun?

Yapmaya yaptırmaya, uygundur. Ona göre düzenlenmiştir. Maalesef harp okuluna giren her öğrencinin gönlünde Genelkurmay başkanı olmak ve hatta arkasından da ihtilal yaparak veya başka yollarla cumhurbaşkanlığı makamına  geçmek yatar.

 

Türkiye’de ilk altı cumhurbaşkanının asker kökenli olmasının mı etkisi var?

Cumhuriyetin kurucusu, koruyucusu, kollayıcısı durumunda bir ordu olursa, bu ordunun subayında da bu fikirler gelişir. Tabi ihtilaller mutlaka komuta kademesinin, ihtilal yapanların  iş başına geçmesini gerektirir. Öylede olduğu zaman zaten siz söylüyorsunuz, her on yılda bir ihtilal, atmış yılda altı ihtilal eder.

  

Bu belgeyi hazırlayan kişinin Ergenekon Savcılarına ifade vereceği söylendi. Fakat ne hikmetse askeri ve sivil savcılar görüştükten sonra bu fikirden vazgeçildi. Başbakan ve Genelkurmay Başkanı baş başa görüştükten sonra siyasi iktidar bu işin üzerine gidileceğini açıkladı. Bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Bu işin üstüne gidilmesi gerekir. Bu işin üstüne gidilmemesi ve bunun örtbast edilmesi, kapatılması tek kelimeyle demokrasiyi, demokrasinin üstünü örtmek, hukuk devletinin üstünü örtmek ve onlara bir şal çekmek demektir. Böyle bir şeyin üstüne gitmeyecekseniz, neyin üstüne gideceksiniz? Gidilmesi gerekir. Burada bir kısmı üstüne gitmek için faaliyet göstermektedir, bir kısmı da üstüne gidiyormuş gibi görünmek için faaliyet göstermektedir. Ben o kanaatteyim.

 

Siyasetçileri mi kastediyorsunuz?

Hem siyasetçilerin içinde, hem Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde aynı şey var.

 

Gidiyormuş gibi mi izlenim veriliyor?

Gidiyormuş gibi görünüp gitmek istemeyenler var. Üstüne gitmek istemeyip, üstünü örtmek isteyenler var. Yani bir kısmı gitmek istiyor, siyasetçilerin içinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde, komuta kademesinde bazı kimseler gitmeyi istiyorlar. Bir kısmı da gidiyormuş gibi görünüp, üstüne gitmemeyi arzu eden kimseler var. Dolayısıyla topluma mal olmuş, toplumun her kesimi tarafından infialle karşılanmış bir olay, bu olayın üstüne gitmemek, gitmeyen kimseyi çok küçük duruma düşürür. Ve onun itibarını da çok sarsar. Bunun için gitmek istemediği halde gitmek mecburiyetinde kalan kimseler, bu işi örtbas etmek için ne gerekirse yapacaklar.

 

Buna bağlantılı olarak, mevcut siyasi iktidarda bu işi çözecek siyasi irade görebiliyor musunuz? Olayın sonuna kadar gidilip Türkiye de  ihtilaller dönemi kapatılabilir mi? Buna güçleri yeter mi?

Mevcut iktidarı tek başına düşünmemek lazım, tabi iktidar sadece bir partinin yaptığı fiil ve aktiviteler değil, eğer millet iktidarın arkasında durur, iktidar da gerçek manada, samimiyetle meselenin üzerine giderse ki; iktidar meselenin üzerine giderse; millet iktidarın arkasında durur.

 

Şuanki görüntü ne sizce?

Bugüne kadarki gelişmeler olumsuz değil, olumlu diye düşünüyorum ben. Ümit verici. Bu ümit ne kadar sonuç verir zaman gösterir.

 

Bu mesele ile ilgili Başbakan ve Genelkurmay Başkanı görüştüler, sonra kurumlar olarak birbirimize güveniyoruz, dediler. Fakat sonra Ak Parti suç duyurusunda bulundu. Sizce bir çelişki değil mi?

Çelişki teşkil etmez bence. Biz birbirimize güvenmiyoruz derse zaten ikisinden birisinin ortadan kalkması lazım.

 

Yani şöyle mi anlamak lazım: Bu meseleyi çözmek için birbirimize güveniyoruz

Evet. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları birbiriyle kavgalı, birbirine düşman, birbirinin ayağını kaydırmaya çalışan kurumlar olursa bu cumhuriyet ayakta durmaz. Asker hükümeti yıkmaya çalışacak, hükümet askeri küçük düşürmeye çalışacak bunlar olacak şey değil. Bunlar yapılmaz yapılmamalı. Ama suçun üstüne, yanlış yapılan şeyin üstüne herkes de gidecek gitmeli. Burada bir suç var. Kanunların suç saydığı eylem, işlem, plan ve projeleri var. Belki de buna göre yapılan  bazı şeyler var. Belki buna göre yapılan bazı eylemler var. Bu eylemler ortaya çıkarılmalı. Kanunların suç saydığı eylem, plan, proje üzerinde çalışan bu işleri hazırlayan, ortaya çıkaran bu konuda organize olanlar, en küçük rütbelisinden, en büyük rütbelisine kadar asker veya sivil kimseler, tesbit edilip bunların hakkında gerekli işlem yapılmalıdır. Bu konuda silahlı kuvvetlerin başı da hükümetin başı da birbiriyle uyumlu olmak zorundadır.

 

 

Bu belgeyi hazırladığı iddia edilen kişinin sivil savcılarca sorgulanmasının önü kapatılmak isteniyor. Sadece askeri savcılar sorgulasın isteniyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Silahlı kuvvetler bünyesinde yapılan bu işlem maalesef, ‘silahlı kuvvetlerin bu işi örtbast etmek mi istiyor’ gibi bir hükmü tüm toplumda oluşturmuştur. Bu yanlış bir uygulamadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yargı mensupları da, yargı mensubudur. Sivil yargı mensupları da yargı mensubudur. Hukukçudur. Ama Türk Silahlı Kuvvetlerindeki yargı mensupları doğrudan komutanlardan emir-komuta alıp bazen böyle hareket etmek zorunda kalan rütbeli, her bakımdan komuta kademesine, emrinde çalıştığı komuta kademesine bağlı kimselerdir. Her bakımdan demesek de pek çok bakımdan bağlı kimselerdir. Ve maalesef en acı tarafı da Türk Silahlı Kuvvetlerinde komuta kademesinin isteğine aykırı, hukuka uygun karar veren hakimlerden 28 Şubat döneminde 11 veya 12 rütbeli hakim YAŞ kararıyla uzaklaştırılmıştır.

 

Şimdi insanın aklına ister istemez şöyle bir soru gelir; Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay Askeri savcısına emir vermiştir. Bu işi incele demiştir. Mahkemeye intikal etmiştir. Askeri mahkeme bu işe el koymuştur. Birileri, Genelkurmaydan, “Genelkurmay başkanı veya başkası herhangi bir şekilde bu işi incele ama burada kimseyi de suçlu bulma” dediyse silahlı kuvvetlerdeki hakimlerin ve savcıların bunu suçlu bulması hemen hemen mümkün değildir. Çünkü önünde 12 tane YAŞ kararıyla uzaklaştırılmış örnekler var. Rahatlıkla bu olumsuzlukları düşünür.

 

Avrupa Birliği içerisinde de askeri mahkemeler, mahkeme olarak kabul edilmemiş, onların verdiği kararlar AB mahkemeleri tarafından benimsenmemiştir. Hiçbir zaman uygun bulunmamıştır. Askeri yargının tarafsız ve bağımsız olduğuna güven yoktur. Sivil yargıda da tarafsız ve bağımsız olmayabilir ama sivil yargı hiç olmazsa  HSYK’nın dizaynıyla, oluşturulan terfisi, rütbesi, sicili hukuk sistemi içerisinde ayarlanan bir sistemdir, bir düzendir.

O bakımdan bağımsız, tarafsız mahkemeler tarafından bu işin görülmesi uygundur. Askeri mahkemeye intikal ettirilmesi ve askeri mahkeme dışında da bu işe el attırılamama yönünde bir karar çıkartılacak olursa ki şu anda bu belge bir Ergenekon tutuklusunun bürosunda ele geçmiştir. Dolayısıyla Ergenekon davasıyla ve Ergenekon savcılarıyla doğrudan ilgili bir belgedir. Bununla ilgili her şeye Ergenekon savcılarının  el atması, Ergenekon mahkemelerinin yürütmesi uygun olur kanaatindeyim. Ama askeri mahkemeye intikal ederse aklımıza öyle sorular gelir.

 

Aklımıza gelen başka bir soru ise şu: Genelkurmay Başkanının emri olmadan böyle bir belgenin hazırlanması mümkün müdür?   

Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde böyle bir belgenin, Genelkurmay Başkanının emri olmadan hazırlanması ihtimali ancak cunta sisteminde yürür. Başka türlü olmaz. Bilemiyoruz. Bir cunta vardır, eğer bu cuntadan genelkurmay başkanın haberi yoksa o da aslında bir komuta zaafiyetidir.

 

Genelkurmay başkanının bilgisi dışında bir cunta mı var?

Bilgisi dışında olmaması gerekir. Zaten cunta varsa cuntanın üzerine gitmesi gerekir Genelkurmay Başkanının. Cuntadan haberi yoksa, o da bir görev ihmali veya komuta kademesinin yetersizliği anlamına  gelir ki tatsız bir durumdur, hoş olmayan bir durumdur. Komuta kademesinin kendi altında oluşan olaylardan haberdar olmaması genelkurmay için büyük bir zafiyettir. Belge Genelkurmayda hazırlanmış ise bu bir kişinin işi değildir. Mutlaka bir ekiptir.

 

Bundan sonraki süreç nasıl işler?

Artık bundan sonraki  sürecin geri dönülür noktası yok. Eğer belgenin doğruluğu tesbit edilirse belgenin hazırlanmasında sorumlu olan herkesin yargıya teslim edilip, bağımsız mahkemelerce haklarında karar verilmesi gerekir.

 

Asker içinde cunta hareketlerinin bitmeyişini neye bağlıyorsunuz?

Askerin yetiştirme tarzına bağlıyorum, eğitimine bağlıyorum.

 

Harp Okullarındaki eğitim sistemi gözden geçirilmeli mi?

Türkiye’deki bütün eğitim kurumları tevhid-i tedrisat kanununa dahil oldukları halde askeri liseler bunun dışındadır. Bildiğim kadarıyla askeri liselerin eğitim planı, programı bu kanunun dışındadır. Kendi başına hazırlanır. Eğitim birliği ilkesine dahil değildir. Ayrı bir yetiştirme şekli vardır.

 

Askerin siyasete müdahelesinden, siyasilerin siyaset alanını boş bırakmalarının tesiri yok mu?

Rusya’nın Osmanlı için söylediği bir şey vardır: Osmanlıyı on yıl rahat bırakırsanız daha zaptedemezsiniz demişlerdir. Bizim siyasetimiz de on yıl rahat kalmadı. 60 yılda 24 veya 26 tane parti kapatıldı. Kaç tane kaliteli siyasetçi “Allah müstehakınızı versin” deyip çekip gitti. Geriye kaliteli siyasetçi kalmıyor. Türkiye’nin yapısı itibariyle lider sultası, hegemonyası var. Lider kaliteli ve seviyeli değilse etrafında kaliteli insanları istemiyor. Kendisinden daha büyük, daha işe yarar insanları istemiyor. Kendisine rakip olacak kimseleri istemiyor.

 

Sonuçta ne olmasını bekliyorsunuz?

Türkiye’deki gelişmelerin hele son Cumhurbaşkanlığı krizi başlayıp ta hükümetin tavır koymasıyla, milletin iradesiyle cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin demokratik olarak tamamlanması ve daha sonra atılan adımları olumlu görüyorum. Bu süreçte Türk Emniyeti de büyük başarılara imza atarak ilk defa ihtilal hareketlerini ifşa etmiştir. Bu süreçte - marjinal  bir kısım medyayı saymasak- medya da başarılı bir sınav vermiştir. Ayrıca zaten millet de sandıkta gereken cevabı vermiştir. Her şeyin çaresi sandıktadır. Başarılı olan kalır, başarısız olan gider. Türkiye Cumhuriyeti bu güçlüklerin üstesinden gelecektir. Devletimiz bu badirelerden güçlenerek çıkacaktır.