Bediüzzaman'ın Risale-i Nur'da yer verdiği fıkıh metodu

Bediüzzaman'ın Risale-i Nur'da yer verdiği fıkıh metodu

Risale-i Nur’larda fıkhi tespitler var mı, varsa bunlar nelerdir? Prof. Dr. Şadi Eren cevapladı

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nın her ayın ikinci cumartesi gerçekleştirdiği “Kur’ân ve Sünnetle Yaşamak Seminerleri” başlıklı programın bu ayki konuğu olan Prof. Dr. Şadi Eren “Bediüzzaman Said Nursi’den Fıkhi Tespitler” konulu bir seminer sundu.

Seminerin açılış konuşmasını yapan İİKV Mütevelli Heyeti Başkanı Said Yüce, “Asırlar öncesinden İslam alimleri tarafından, birçok fıkhi eser telif edilmiştir. Günümüzde de güncel meselelere dair fıkhi cevaplar üretilmeye devam ediyor. Risale-i Nur’larda da bu anlamda, fıkhi tespitler var mı, varsa bunlar ne tür tespitlerdir, Prof. Dr. Şadi Eren hocamızdan dinleyeceğiz" dedi.

Risale-i Nur'un bir tefsir ve kelâm kitabı olduğunu ancak fıkhi meselelere de kısmen değindiğini belirten Prof. Dr. Şadi Eren, “Bediüzzaman Said Nursi’nin fıkıh ile ilgili bazı meseleleri Risale-i Nur Külliyatı’nın tamamına serpiştirdiği, satır aralarında bazen de doğrudan değerlendirmeler yaptığını görüyoruz. Aslında, Risale-i Nur her şeyden evvel bir tefsir ve kelâm kitabıdır ama fıkhi meselelere de kısmen değinmektedir" şeklinde konuştu.

BAZILARI FIKHI SADECE TARİHİN DERİNLİKLERİNDE OKUR

"Kelime anlamıyla fıkıh, derinlemesine öğrenmek demektir" diyen Eren, konuşmasına şöyle devam etti:

"Hem bugün ilahiyat fakültelerinde hem de tarih boyu dini eğitim veren müesseselerde fıkıh ilmi ele alınırken sadece ilmihâl olarak ele alınmamaktadır. Örneğin dine dair külli kaideler fıkıhtan çıkartılmaktadır. İbadat, muamelat ve ukubat, yani ceza hukuku da fıkıh sayesinde belirlenmektedir. Risalelerde de yer yer geçmekte olan, din ve devlet ilişkileri ise fıkhın bir başka konusudur. Hatta Müslümanların uluslararası ilişkileri gibi tüm konular fıkha dahildir.

"Her devrin kendine göre şartları vardır. Bazıları fıkhı sadece tarihin derinliklerinde okur ama günümüz insanı bu fıkhı nasıl uygulayacağını bilemez. Bu sebeple bazıları bırakın asrını aşmayı yaşadığı asra bile gelememiştir. Bediüzzaman böyleleri hakkında kurun-u vustanın yani orta çağın yadigarları tabirini kullanır.

RİSALE-İ NUR’UN FIKIHTAKİ YERİ: FIKH-UL EKBER

"Bu anlamda İslamı bir binaya benzetirsek, temeli iman, odaları ibadet ve muamelat, saray bahçesini çevreleyen koruluk ise Ehl-i Sünnet çizgisidir. Bediüzzaman Said Nursi, Ehl-i Sünnet çizgisinde olduğunu ifade ediyor ve diyor ki: ‘Her şeyin ifrat ve tefriti iyi değildir. İstikamet ise haddi vasattır ki Ehl-i Sünnet ve cemaat onu ihtiyar etmiş.

"Risale-i Nur’un fıkıhtaki yeri daha çok "fıkh-ul ekber" olarak tabir edilebilir; yani fıkhın en büyük meselesi olan iman fıkhıdır ve okuyucusunda imana dair belli bir altyapı oluşturur. Zira tüm fıkhi meselelerin kayyumu imandır. İman varsa amel vardır.

BEDİÜZZAMAN, NE KADAR ZEKAT VERİLECEĞİNİ ANLATMIYOR ZEKATIN NİÇİN VERİLMESİ GEREKTİĞİNİ ANLATIYOR

"Peki ameli hükümleri neye göre uygulayacağız? Mesela Bediüzzaman, fıkhi bir konu olan, hangi maldan ne kadar zekat verilir meselesini anlatmıyor ama zekat niçin verilmeli ve ayet-i kerimelere göre verilirken nelere dikkat edilmeli, bize bunları anlatıyor. Veya namaz nasıl kılınır ve farzları, vacibleri, sünnetleri ve mekruhları nelerdir anlatmıyor ama namaz niçin kılınmalı meselesini 4. 9. ve 21. Söz gibi risalelerde derinlemesine izah ediyor."

sadieren.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.