Bediüzzaman’ın reçetesini uygulama zamanı

Bediüzzaman’ın reçetesini uygulama zamanı

Zaten Bediüzzaman Said Nursi reçete yazmış, biz istimal etmek durumundayız

Nurettin Huyut’un haberi:

Risale Akademi’nin, Akademik Araştırmalar Vakfı (AKAV) ile birlikte düzenlediği “Münazarat Ekseninde Milliyet Fikri ve Demokrasi” konulu konferansın sorularını uzmanlar yorumladı.

İşte soru ve cevaplar:

Kürt sorununda çözümün taraflarından biri olarak Kürtleri anlamanın önemine Bediüzzaman, Münazarat bağlamında sarfettiği şu ifadeleriyle dikkat çekiyor:“Şu eserin nağamâtını dinlemek için, bir Kürt cesedini giymek, bir vahşi hayâlini başına takmak gerektir. Yoksa ne istimâ helâl, ne semâ tatlı olur.” Bugün Kürtlerle empati kurabilmenin vesileleri neler olabilir?

Araştırmacı-Yazar Abdülkadir Menek:

Sorunun cevabı zaten sorunun içinde var. Bediüzzaman Said Nursi çözümü açıkça belirtiyor. Kürtlerle konuşabilmek için Kürtlerin problemlerini iyi bilmek gerekiyor.  Yoksa onlarla konuşmak veya onları dinlemek helal olmaz diyor.
Yani Ankara’da veya benzeri bir yerde oturup da oradan bakarak empati yapmadan devletin yıllarca yapmış olduğu yanlış eğitimin etkisinde kalarak Kürt meselesi için çözüm üretmek mümkün değildir.

Özetle onların içine girmek ve onlar gibi yaşamak ve onların sıkıntılarını yerinde görerek, yaşayarak onları tanımak mümkün olur. Ancak o zaman onların gerçek isteklerinin ne olduğunu görebilirsiniz.
Şu anda birçok fikir erbabının Kürtlerle ilgili yanlış teşhisler koymasının asıl nedeni de budur. Çok farklı fikirler ortaya koymaları da zaten onları iyi tanımadıkları anlamına geliyor. Ve yanlış çözüm üretilince de problem çözülemiyor.

Onlar hakkında doğru empati yapabilmek için birinci vesile onların içine girmektir. Onlar gibi giyinmek onlar gibi yemek içmek ve onlar gibi yaşamaktır. O zaman doğru empati kurulabilir.  Mesela Kürtler tarih boyunca hiçbir dönemde Türkleri düşman görmediler. Ama son zamanlarda bu durum tersine dönüyorsa problemi çözmeye çalışan devletin yanlış teşhis ve yanlış uygulamalarından kaynaklanmaktadır.

Öncelikle devlet Kürt halkını yok farz etti, sanki böyle bir halk yokmuş gibi davrandı. Onları tanımaya çalışmadı ve onların Türk olduğunu iddia etti. Eğitimini buna göre düzenledi ve devletin bütün kuruluşlarını buna göre dizayn etti. Böyle olunca da aradaki mesafe giderek arttı. Şu anda da bu mesafe gittikçe artıyor. Dikkat edilmezse önü alınamayacak bir noktaya gidebilir.

M. Ali Aslan:

Kürtlerle empati kurabilmenin vesileleri kanaatimce; hubb-ı insaniyet, doğru ve hakiki anlamıyla fikri milliyet, uhuvet-i İslamiye ve vatan birliği gibi kavramlarla açıklanabilir.

Sami Deniz:

Bu konuda sarfı kelam etmek için kendimi yeterli görmüyorum, haddimiz olmasa da birkaç kelam etsek dua hükmüne geçer inşaallah. Amerika’dan Türkiye’yi tanıtmak için getirilen bir grup insandan dinlemiştim. "Türkiye  bize öğretilenden çok farklı bir yer" diyorlardı. İnsanlarla kaynaşmışlar birlikte  yemiş, beraber yaşamış ve göz göze gelip kalplerin derinliklerinden gelen sevgi ve muhabbet ateşinden kin ve nefret kirleri silinmiş, ayrılık zamanı gelince rahmet yağdıran bulutlar gibi göz pınarları coşmuş sanki. 40 yıllık akrabasından ayrılır gibi ağlıyorlardı. Ben Türkiye’nin en problemli yerinde askerlik yaptım. O insanların her şeye rağmen devletine ve milletine bağlı olduklarını düşünüyorum. Sorun bizim onlara bakışımızda diye düşünüyorum. O kadar ortak değerimiz varken bu ayrılık niye? Devlet Şefkat elini göstermeli, Millet bakış açısını kontrol etmeli, daha da ötesi oraya gidip onlarla yaşamalı. İçimizdeki ırkçılık mikrobun yaşamasına fırsat vermemeliyiz. Zaten Bediüzzaman Said Nursi reçete yazmış, biz istimal etmek durumundayız.