Bediüzzaman'dan telebesine: Evlendin, seni hapse almıyorum!
Bana sordu: 'Hasta mısın?' Hakikaten birkaç yıldır bende şiddetli vehhamlık vardı. Ben daha 'Evet' diyemeden şiddetli bir şamar vurdu.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini görmüş, hizmetinde bulunmuş Emirdağ Son Şahitlerinden Ahmet Urfalı'yı vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz.
BEDİÜZZAMAN'LA GÖRÜŞMELERİ
Aslen Urfalı olan Ahmed Urfalı 1924'te Emirdağ'da doğdu. 16 Mayıs 2013'te vefat etti. Çeşitli defalar Bediüzzaman Hazretleri ile görüştü. O görüşmeleri Son Şahitler'de şöyle anlatmıştı:
"Üstadı ilk olarak 1944'lerde ziyaret ettim. O vakit askerdim ve izinli olarak dönmüştüm. Emirdağ'da bana: 'Buraya büyük bir hoca gelmiş' diye bahsetmişlerdi. Ben de Hoca Efendiyi ziyaret etmek istedim. Bir gün yatsı namazından sonra arkasına düştüm. Bana 'Adın ne?' deyince, 'Ahmed' dedim. 'Buralı mısın?' diye sordu. Emirdağlı olduğumu ve askerden izinli geldiğimi söyledim. Balıkesir'de askerlik yapmakta olduğumu söyleyince, Hasan Basri Çantay'ı sordu. Daha sonra Hasan Basri'ye selamlarını götürdüm. Böylece Üstadın evinin önüne geldik.
Anahtarı bana uzattı. Dış kapıyı açtım. 'Kardeşim, seni kardaşlığa kabul ediyorum' dedi. İçeriye girdi ve 'Kapıyı kilitle' dedi. Kapıyı kilitledim. Ben dışarıda, Hazret-i Üstad ise içeride kalmıştı. Anahtarı istedi, Ben de kapı aralığından uzattım. Böylece ilk ziyaretimi yapmıştım.
İSLÂM YAZISINI ÜSTADIN YANINDA ÖĞRENDİM
1947'de askerden döndüm. Ceylân Çalışkan Ağabey vasıtasıyla Üstadı tekrar ziyaret ettim. Daha sonraları Ceylân ve Mustafa Acet'le birlikte ben de hizmetine girdim. Benim hizmetim daha hafif işleri takip etmek tarzında oluyordu. Odun getirir, sobayı yakar, çarşıya çıkar ve yemek pişirirdim. Yemeği küçük sefer taslarında yapardık. Yemeğimiz çoğu zaman pirinç çorbasıydı.
"Bu şekilde Üstadın hizmetine devam ederek, risale yazmaya başladım. İslâm yazısını Üstadın yanında kalan talebelerinden öğrenmiştim. Üç tane Sözler yazdım. Üstad tashih ederek duasını yazıp, tekrar bana iade etti.
"SAİD NURSİ'Yİ ASACAKLAR"
"Üstad ve talebelerini Emirdağ'dan toplayıp Afyon Hapishanesine götürmüşlerdi. O anda aleyhte çok dedikodu yapılıyordu. Bir zaman sonra bize de gitmek nasip oldu.
"Bir gün Üstadımızın aleyhinde konuşan bir zabıta memuruyla münakaşa ettim. O nurdan nasipsiz adam, 'Said Nursi'yi asacaklar, şöyle yapacaklar, böyle yapacaklar' diye konuşunca; ben de kendisine hiddet ettim, 'Hiçbir şey yapamazlar, Üstadımın kılına bile dokunamazlar' dedim. O da gidip beni şikâyet etmiş. Beni yakalayıp Emirdağ Hapishanesine attılar. Orada bir hafta kaldım. Oradan da, Afyon hapishanesine götürdüler. Bir hafta da dördüncü koğuşta Tahiri Mutlu Ağabeyin yanında kaldım. Üstadımızla görüşmem mümkün olmadı. İfademi aldıktan sonra beni tahliye ettiler.
"ÜSTADIN TOKADI ŞİFA OLDU"
"Üstad'ın yanında çeşitli zamanlarda kıra gitmiştim. Kendisi tefekkür eder, tashih yapar ve evrad okurdu. Biz lüzumu zamanında yanına yaklaşırdık. Yine bir gün kıra giderken, eski postahanenin önünde aniden geri dönerek, bana sordu: 'Hasta mısın?' Hakikaten birkaç yıldır bende şiddetli vehhamlık vardı. Ben daha 'Evet' diyemeden şiddetli bir şamar vurdu. Sonra, 'Haydi gidelim, bir şeyin yok.' dedi, yola devam ettik. Daha sonra benim rahatsızlığımla alâkalı hiçbir şikâyetim kalmadı." (Necmettin Şahiner, Son Şahitler)
KEÇELİ SEN YENİ EVLENDİN, SENİ HAPSE ALMIYORUM
Dört sene, yani tam 48 ay askerlik yaptıktan sonra 1948’de terhis oldum. Ben geldiğimde Üstad daha Emirdağ’daydı. Yani Üstad Hazretleri o sene henüz daha Afyon hapsine götürülmeden önce ben Emirdağ’ına gelmiştim.
Üstad’ımız bana: “Kardeşim Ahmed sen evlenme.” derdi. Üstad evlenme diyor bana... Allah Allah… Hâlbuki biz karar almıştık babamla. “Evlenmiyorum ben baba.” dedim. Babam dayattı… Sonunda evlatlıktan reddederim seni deyince korktum, evlendik… Mustafa Acet rahmetli: “Üstadım, sen Ahmed’e evlenme diyordun, o evlendi.” dedi. Fesuphanallah! Üstad dedi ki: “İstemedik ama Allah hayırlı mübarek etsin.” Çok geçmedi üçüncü medrese-i yusufiye, Afyon Mahkemesi başladı. Açık bir kamyon… Üzerinde 15-20 talebesi dolu. Hemen şu kapı, açık arabadan Üstad bana baktı baktı: “Keçeli sen yeni evlendin, seni hapse almıyorum.” dedi. Nurun kahramanları kamyonda... Sonra gittiler, biz kaldık.
KADER-İ İLAHİ EVLENMENİZE MANİ OLMADI
Bu evlenme hadisesiyle ilgili gelişme Üstadımız Said Nursi Hazretleri Afyon hapishanesinden döndükten sonra şöyle devam etti:
Üstad’ımız Afyon hapishanesinden çıkınca tekrar Emirdağ’ına geldi. Tekrar bize nasip oldu hizmetine girmek. Bir sabahleyin yanına vardım “Selamun aleykum” dedim. “Aleykum selam. Gel keçeli abdestin var mı?” dedi. “Var efendim” dedim. Yukarıda, başı üzerinde asılı Kur’an vardı. “Kur’an’ı indir” dedi. İndirdim. “Filan sayfayı aç” dedi. Açtım. “Bak: ‘câhedâke li tuşrike…’ diyor” dedi. Ayetin tamamının meali:
"Biz insana ana ve babasına güzellik ve iyilik yapmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan tanımadığın bir şeyi bana ortak koşman için uğraşırlarsa kendilerine itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. Binâenaleyh ne yapar idiyseniz size ben haber vereceğim." (Ankebut, 29/8 Hasan Basri Çantay Meali)
Sonra Üstad Hazretleri: “Sen Kur’ana, İslam’a, Nura hizmet etmek istiyorsun anan, baban mani oluyor. Sen onları dinlemezsen mesul değilsin.” dedi. Üstad’ımız karyolada ben yanındayım. Onu söyleyince oraya çöküvermişim. “Üstad’ım bu ayeti kerimeyi evlenmeden önce bilseydim de evlenmeseydim, reddetseydim.” dedim. Çökmüşüm oraya, utanıyorum. Hala utanırım. Üstad parmağı ile bana işaret ederek: “Kalk, kalk kader-i ilahi... Kader-i ilahi evlenmenize mani olmadı. Ben senin dünya işlerini Risale-i Nur namına kabul ediyorum.” dedi.
NOT: Bazı hususi kabiliyetlere mahsus olan bu teklif, yanlış anlaşılabilir diye Hanımlar Rehberi kitabında yapılan bir açıklamayı buraya alıyoruz:
“Salisen: Risâle-i Nur'un Talebelerine "Başkaları evleniyorlar, siz tezevvüçten vazgeçiniz" denilmemiş, denilmez. Fakat talebeler birkaç tabakadır. Bir tabakanın hakikî ihlâsı kaybetmemek ve hakikî fedakârlık ve a'zamî bir sadakat taşımak için, dünya ihtiyaçlarına mümkün olduğu kadar ömrünün muvakkat bir kısmında bağlanmaması bu zamanda lâzım geliyor. Eğer hizmet-i Kur’âniye ve imaniyede yardımcı bir hanım bulsa alır. Hizmetine zarar ver-mez. Lillahilhamd bu neviden çok Nur Talebeleri var, zevceleri onlardan geri kalmıyorlar. Belki kadınlardaki şefkatten gelen ücretsiz fıtrî kahramanlık ve hakikî ihlâs cihetiyle zevcinden daha ileri gidebilir.
Nur Talebelerinin yetişmiş kısımlarından ekserisi evlenmişler, bu sünneti yerine getirmişlerdir. Risâle-i Nur onlara der ki: Hâneniz bir küçük Medrese-i Nuriye, bir mekteb-i irfan olsun ki; bu sünnet tam yerine gelsin. Sünnet-i seniyenin meyvesi olan çocuklar âhirette size şefaatçı olsunlar.” (Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.