Bediüzzaman: Hamiyet-i diniye esas olmalı, hamiyet-i milliye, ona hâdim, kuvvet ve kal'ası olmalı

Bediüzzaman: Hamiyet-i diniye esas olmalı, hamiyet-i milliye, ona hâdim, kuvvet ve kal'ası olmalı

Biz şarklılar, garplılar gibi değiliz. İçimizde kalblere hâkim hiss-i dinîdir

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin HUTBE-İ ŞÂMİYE eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

Arabî Hutbe-i Şâmiye'nin zeylinin kısa bir tercümesi

(Teşhisü'l-İllet)

Hutbe-i Şâmiye'nin Arabî zeylinde, gayet lâtif bir temsille imandan gelen mânevî ve kırılmaz bir kahramanlık gösteriyor. Bu meselemiz münasebetiyle bir hülâsasını beyan ediyoruz:

Hürriyetin başında Sultan Reşad'ın Rumeli'ye seyahati münasebetiyle, vilâyat-ı şarkiye namına ben de refakat ettim. Şimendiferimizde iki mektepli mütefennin arkadaşla bir mübahase oldu. Benden sual ettiler ki: "Hamiyet-i diniye mi, yoksa hamiyet-i milliye mi daha kuvvetli, daha lâzım?" O zaman dedim:

Biz Müslümanlar, indimizde ve yanımızda din ve milliyet bizzat müttehiddir. İtibarî, zahirî, ârızî bir ayrılık var. Belki din, milliyetin hayatı ve ruhudur. İkisine birbirinden ayrı ve farklı bakıldığı zaman, hamiyet-i diniye avam ve havassa şâmil oluyor.

Hamiyet-i milliye, yüzden birisine (yani, menâfi-i şahsiyesini millete feda edene) has kalır. Öyleyse, hukuk-u umumiye içinde hamiyet-i diniye esas olmalı. Hamiyet-i milliye, ona hâdim ve kuvvet ve kal'ası olmalı.

Hususan, biz şarklılar, garplılar gibi değiliz. İçimizde kalblere hâkim hiss-i dinîdir. Kader-i ezelî ekser enbiyayı Şarkta göndermesi işaret ediyor ki, yalnız hiss-i dinî Şarkı uyandırır, terakkiye sevk eder. Asr-ı Saadet ve Tâbiîn bunun bir burhan-ı kat'îsidir.