Bediüzzaman: Bir nur çıkacak, bütün fenalıklara karşı bu vatana saadet temin edecek

Bediüzzaman: Bir nur çıkacak, bütün fenalıklara karşı bu vatana saadet temin edecek

Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak nur çıkacak. Hattâ Hürriyet'ten evvel pek çok defa talebelere teselli vermek için

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin SÜNUHAT eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

Telif Tarihi: 1920
İlk Baskı: Evkâf-ı İslâmiye Matbaası, İstanbul 1920 (Hicrî: 1338; Rûmî 1336)

Mukaddime

Bu Sünuhat Risalesi, Hazret-i Üstad'ın "Eski Said" tabir ettiği zamanında Risale-i Nur'dan evvel telif ettiği eserlerinden olmakla beraber tazeliğini daima muhafaza etmekte ve Risale-i Nur'daki bazı meselelerin hülasalarını ihtiva etmektedir.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri sonradan yazdığı bir mektubunda bu risaleden bahisle şöyle izahatta bulunmaktadır.

"Hürriyet'in bidayetinde Risale-i Nur'dan çok evvel kuvvetli bir ümit ve itikad ile ehl-i imanın meyusiyetlerini izale için; "İstikbalde bir ışık var, bir nur görüyorum." diye müjdeler veriyordum. Hattâ Hürriyet'ten evvel de talebelerime beşaret ederdim. Tarihçe-i Hayat'ımda merhum Abdurrahman'ın yazdığı gibi, Sünuhat misillü risalelerde dahi; "Ben bir ışık görüyorum." diye dehşetli hâdisata karşı o ümit ile dayanıp mukabele ederdim. Ben de herkes gibi o ışığı siyaset âleminde ve hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyede ve çok geniş bir dairede tasavvur ederdim. Hâlbuki hâdisat-ı âlem beni o gaybî ihbarda ve beşarette bir derece tekzip edip ümidimi kırardı.

Birden bir ihtar-ı gaybî ile kat'î kanaat verecek bir surette kalbime geldi. Denildi ki: Ciddi bir alâka ile senin eskiden beri tekrar ettiğin "Bir ışık var, bir nur göreceğiz." diye müjdelerin te'vili ve tefsiri ve tâbiri sizin hakkınızda, belki îman cihetiyle, âlem-i İslâm hakkında dahi en ehemmiyetlisi Risale-i Nur'dur. Bu ışıktır ki, seni şiddetle alâkadar etmişti. Ve bu nurdur ki, eskide de tahayyül ve tahminin ile geniş dairede belki siyaset âleminde gelecek mes'udane ve dindarane hâletlerin ve vaziyetlerin mukaddemesi ve müjdecisi iken, bu muaccel ışığı o müeccel saadet tasavvur ederek eski zamanda siyaset kapısıyla onu arıyordun."

Bir mektubunda da aynı bahse temasla şu beyanda bulunuyor:

"Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak nur çıkacak. Hattâ Hürriyet'ten evvel pek çok defa talebelere teselli vermek için "Bir nur çıkacak, gördüğümüz bütün fenalıklara karşı bu vatana saadet temin edecek." diyordu. İşte kırk sene sonra Risale-i Nur o hakikati kör gözlere de gösterdi. İşte Nur'un zâhiren, kemiyeten dar cihetine bakmayarak hakikat cihetinde keyfiyeten geniş ve fevkalâde menfaatini hissetmesi suretiyle; hem de siyaset nazariyle bütün memleket-i Osmaniye'de olacak gibi ifade etmiş. Çünkü Risale-i Nur îmânı kurtarması cihetiyle o dar dairesi, madem hayat-ı bâkiye ve ebediyeyi îmânla kurtarıyor; bir milyon talebesi bir milyar hükmündedir. Yani bir milyon değil, belki bin insanın hayat-ı ebediyesini temine çalışmak, bir milyar insanın hayat-ı fâniye-i dünyeviye ve medeniyetine çalışmaktan daha kıymettar ve mânen daha geniş olması, Eski Said'in o rüya-yı sâdıka gibi olan hiss-i kable'l-vuku ile o dar daireyi bütün Osmanlı memleketini ihâta edeceğini görmüş. Belki inşaallah o görüş, yüz sene sonra Nurlar'ın ektiği tohumların sümbüllenmesiyle aynen o geniş daire, Nur dairesi olacak."