Bediüzzaman: Akıl gözünü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır

Bediüzzaman: Akıl gözünü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır

Nokta-i istinad, yine mârifet-i Sânidir

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin NOKTA RİSALESİ adlı eserinden bölümler.)

İşte, nokta-i istimdad ve kavga ve müzâhemetin meydanı olan dağdağa-i hayata hücum gösteren âlemin binlerce musibet ve müzâhemelere karşı yegâne nokta-i istinad, yine mârifet-i Sânidir. 

Evet, herşeyi hikmet ve intizam ile işleyen bir Sâni-i Hakîme itikad etmezse ve ale'l-amyâ kör tesadüflere havale ederse ve o beliyyâta karşı elindeki kudretin adem-i kifayetini düşünse, ister istemez tevahhuş, dehşet, telâş, havftan mürekkep bir hâlet-i cehennem-nümûn ve ciğer-şikâfe düşecektir. O ise, eşref ve ahsen-i mahlûkat olan ruh-u insaniyetin herşeyden ziyade perişan olduğunu istilzam eder. O ise, intizam-ı kâmil-i kâinattaki nizam-ı ekmele zıt oluyor. 

Şu nokta-i istimdat ve nokta-i istinad ile bu derece nizam-ı âlemde hükümfermâlık, hakikat-i nefsü'l-emriyenin hassa-i münhasırası olduğu için, her vicdanda iki pencere olan şu iki noktadan Sâni-i Zülcelâl mârifetini kalb-i beşere daima tecellî ettiriyor. Akıl gözünü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır. 

Sâni-i Zülcelâl bu dört burhan-ı azîmin kat'î şehadetleriyle Vâcibü'l-Vücud, Ezelî, Vâhid, Ehad, Ferd, Samed, Alîm, Kadîr, Mürid, Semî', Basîr, Mütekellim, Hayy, Kayyum olduğu gibi, bütün evsâf-ı celâliye ve cemâliye ile muttasıftır. Zira mukarrerdir ki, masnudaki feyz-i kemâl, Sâniin zıll-i tecellîsinden muktebestir. Demek, kâinatta ne kadar hüsün, cemâl, kemâl varsa, umumundan lâyühad derecede yüksek tabakada evsaf-ı cemâliye ve kemâliye ile Sâni-i Zülcelâl muttasıftır. Zira, ihsan servetin, icad vücudun, icab vücubun, tahsin hüsnün, tenvir nurun fer'i ve delili olduğu gibi; bütün kâinattaki bütün kemâl ve cemâl, Sâni-i Zülcelâlin kemâl ve cemâline bir zıll-ı zalîldir ve burhanıdır.

Hem de, Sâni-i Zülcelâl cemî nekaisten münezzehtir. Zira, nevâkis mahiyet-i maddiyatın istidatsızlığından neş'et eder. Zât-ı Zülcelâl maddiyattan mücerrettir, münezzehdir. Hem kâinatın mâhiyât-i mümkinesinden neş'et eden evsaf ve levâzımatından mukaddestir.

لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ جَلَّ جَلاَلُهُ     سُبْحَانَ مَنِ اخْتَفٰى لِشِدَّةِ ظُهُورِهِ     سُبْحَانَ مَنِ اسْتَتَرَ لِعَدَمِ ضِدِّهِ     سُبْحَانَ مَنِ احْتَجَبَ بِاْلاَسْبَابِ لِعِزَّتِهِ  1

Dipnot-1: Onun benzeri hiçbirşey yoktur. Münezzehtir o Zât ki, şiddet-i zuhurundan ihtifâ etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, zıddı ve rakibi olmadığı için istitar etmiştir. Münezzehtir o Zât ki, esbabı izzetine perde yapmıştır.