Bana hüzün veren şeylere karşı beni tesellî edecek

Bana hüzün veren şeylere karşı beni tesellî edecek

Günün Risale-i Nur dersi

dunun-risale-dersi.png

Bismillahirrahmanirrahim

u9.jpg

AÇIKLAMA

İlâhî! Mahiyetimin kapsamlı oluşu ve bana nimet olarak verdiğin cihazlarımın çokluğu itibarıyla pek çok alâkalarım HAŞİYE ve kâinata ve bütün nevilerine uzanan şiddetli ihtiyaçlarım var. Halbuki, “Onun zâtından başka herşey yok olup gidicidir. Hüküm Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz” (Kasas Sûresi, 28:88) âyeti beni tehdid eder ve varlıkların pek çoğuyla olan alâkamı keser. Ve her bir alâkanın kesilmesiyle, ruhumda bir yara ve mânevî bir elem doğar. İşte bu sonsuz yaralara karşı dayanak noktası ancak Senin kudretin, onları tedavi edecek ise ancak Senin kuvvetindir, ey herşeye kâfi gelen ve bütün eşya, bir tek şey için Onun rahmetinin yerini tutamayan Zât, ey bir kimse için var olduğunda o kimse için herşey var olan ve bir kimse için var olmayışının yerini bütün eşya tutamayan Zât!

İlâhî! Cisim ile ilgili şahsiyetime benim çok şiddetli alâkam ve bağımlılığım ve düşkünlüğüm var. Öyle ki, zahirî bakış açımda, cismim güya bütün emeller ve isteklerimin tavanına uzanan ve onları ayakta tutan bir direktir. Bende şiddetli bir sonsuzluk aşkı var. Halbuki cismim demirden veya taştan değil ki herşeyiyle devam edebilsin. Belki cismim her an dağılmak üzere bulunan et, kan ve kemikten yapılmıştır. Hayatım dahi cismim gibi her iki taraftan sınırlandırılmıştır ve yakın bir zamanda ölüm mührüyle mühürlenecektir. Bana gelince, ihtiyarlıktan saçım tutuşmuş, hastalıktan sırtım ve göğsüm darbelenmiştir. Bu hal bana zorluk, sıkıntı, ıstırap, elem ve hüzün veriyor. Bu feci vaziyet karşısında dayanak noktası ancak Senin kudretindir; bana hüzün veren şeylere karşı beni tesellî edecek, kaybettiklerimi telâfi edecek ve elimden gidenlerin yerini tutacak ancak Senin kuvvetindir, ey Onun bâkî isimlerinden bir isme yapışan herkes Onun bekàsıyla ve bakà vermesiyle bekà bulan Bâkî!

u10.jpg

AÇIKLAMA

İlâhî! Ben ve bütün canlılar, kendisinden kaçış olmayan ölüm ve yok olmaktan şiddetli bir korku ile korkuyoruz. Ve benim, devamı olmayan hayat ve ömre karşı şiddetli bir sevgim var. Halbuki ecellerle bizim cisimlerimize hücum eden ölümün sür’ati, ne bende, ne de bir başkasında dünyevî emellerden hiçbir emel bırakmaksızın hepsini kesip atıyor ve hiç bir lezzet bırakmaksızın hepsini tahrip ediyor. Bu feci belâya karşı dayanak noktası ancak Senin kudretin ve buna karşı bizi tesellî edecek ancak Senin kuvvetindir, ey ölümü ve hayatı yaratan Hâlık-ı Mevt ve Hayat! Ey sürekli hayat sahibi olan Zât! Ey kendisine bağlanan ve yönelenlerin, kendisini tanıyan ve sevenlerin hayatını devamlı hale getiren, ölümü onlar için hayatın yenilenmesi ve yer değiştirme hükmüne getiren Zât! İşte o zaman “Haberiniz olsun ki, Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olacaklardır” (Yûnus Sûresi, 10:62) sırrıyla, ölüm ne bir hüzün, ne de elem sebebi olur.

İlâhî! Nev’im ve cinsim itibarıyla alâkalarım, gökleri ve yeri kuşatan elemlerim ve beklentilerim var. Fakat hiçbir surette emrimi ne göklere, ne de yere dinletecek ve emellerimi o gök cisimlerine bildirecek bir kuvvetim olmadığı gibi, bu bağımlılık ve alâkaya karşı bir dayanak noktam da yok. Bütün bunlara yetecek ancak Senin kudret ve kuvvetin var, ey Göklerin ve Yerin Rabbi, ve ey gökleri ve yeri salih kullarının emrine veren sonsuz haşmet sahibi Zât!

İlâhî! Benim ve bütün akıl sahiplerinin, geçmiş ve gelecek zamanlarla alâkalarımız var. Halbuki biz daracık bir hazır zamanda mahpus kalmışız; geçmiş ve gelecek zamandan en yakınına bile elimiz yetişmez ki bizi sevindirecek bir şeyi elde edelim, yahut bizi üzen bir şeyi kendimizden uzaklaştıralım. Bu hal karşısında dayanak noktası ancak Senin kudretin ve bu hali en güzel bir hale çevirmeye yetecek kuvvet ancak Senin kuvvetindir, ey asırların ve zamanların Rabbi!

u11.jpg

HAŞİYE

AÇIKLAMA

İlâhî! Benim yaratılışımda ve her bir ferdin yaratılışında, sonsuzluklara uzanan sınırsız emeller ve sürekli istekler var. Çünkü yaratılışımıza şaşırtıcı ve kapsamlı bir istidat konulmuş; ve öyle bir ihtiyaç ve sevgi verilmiş ki, dünya ve içindekiler onu doyurmaz; o ihtiyaç ve o sevgi, bâkî Cennetten başka hiç bir şeye razı olmaz ve o istidat ebedî saadetten başka hiçbir şeyle tatmin olmaz, ey dünya ve âhiretin Rabbi ve ey Cennetin ve sürekli kalınacak âhiret yurdunun Rabbi! HAŞİYE2

Bediüzzaman Said Nursi
Yirmi Dokuzuncu Lem'a

---

HAŞİYE : Bu Lâ havle ve lâ kuvvete’ye dair mertebelerde, hakikatlerine yalnız işaretler edildi. Burhanlar, deliller zikredilmedi. Çünkü geçmiş bablarda zikredilen yüzer, belki binler vahdaniyet burhanları ve rububiyet delilleri, umumiyetle Lâ havle ve lâ kuvvete’nin hakikatlerine delillerdir. Onun için ayrı ayrı deliller zikredilmedi.

HAŞİYE 2: Lâ havle ve lâ kuvvete’nin meratibindeki yirmi mertebe başta yazılacaktı. Âhirde yazacağım diye tehir ettim. Âhire geldiğimiz vakit, şimdilik taahhur etti. Çünkü izah edilse çok uzun olurdu. Kendime mahsus, yalnız işaretlerle yazılsaydı, az istifade edilirdi. Başka vakte taalluk etti.