Allah adına camileri bombalamak bir vahşet türü

Allah adına camileri bombalamak bir vahşet türü

Doç. Dr. Serdar Demirel camilerde yapılan intihar saldırıları ve bombalama eylemlerini kınamaya davet etti..

Risale Haber - Haber Merkezi

Fatih Sultan Mehmed Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi hocalarından Doç. Dr. Serdar Demirel yazısında camileri bombalarla patlatmanın hiçbir İslami gerekçesi olamayacağını, bunun bütün kesimler tarafından kınanması gerektiğini yazdı. 

Serdar Demirel Yeni Akit'teki yazısında, IŞİD'in üstlendiği camiye bombalı saldırı üzerine  Bakara suresinden “Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” ayetini de hatırlatarak, ahlakı olan bir savaşın giremeyeceği mekânlar olduğunun altını çizdi. 

Doç. Dr. Serdar Demirel'in yazısı şöyle:

Allah adına camileri bombalamak

Mukaddes dinî metinler, ulemânın icması, tarih tecrübemiz, kolektif şuurumuz câmilerin dokunulmaz olduğunu emreder. Bu masuniyet Allah’a ibâdet edilen yerlerin kudsiyetinden gelir. Buna rağmen dindarlık iddiasındaki kimi kişiler câmileri intihar eylemleriyle hedef alabiliyor!. 

Geçen Perşembe günü Suudi Arabistan’ın güneyindeki Ebha kentindeki özel kuvvetler mensuplarının gittiği camiye düzenlenen intihar saldırısında, 15 kişi hayatını kaybeti. Olayı IŞİD üstlendi. 

IŞİD, Haziran ayında da Kuveyt’in başkentinde bir Şiî câmisine intihar saldırısı düzenlemişti. 25’ten fazla kişi ölmüş, 200’den fazla kişi de yaralanmıştı.

Bu türden câmileri hedef alma eylemlerine 1990’larda Pakistan’da şahit olmuştum. Şiî ve Sünniliğe müntesip olduğunu söyleyen fanatik gruplar birbirlerinin câmilerine câmi cemaatinin en kalabalık olduğu saatlerde intihar saldırıları gerçekleştiriyorlardı. Daha sonraları Irak’ta bunun zirvesini gördük. Esed rejimi de varil bombalarıyla vuruyor câmileri. 

Savaşın da bir ahlâkı vardır. Savaşın da girmeyeceği mekânlar vardır. Allah’a (c.c) yakınlaşmak için O’na ibâdet edilen mekânlarda yine Allah’a yakınlaşmak umuduyla O’na ibâdet edenleri katletmek izahı mümkün olmayan, tarihte benzeri görülmemiş bir vahşet türüdür. 

Meseleye getirilecek, ‘ideolojik, mezhep ve meşrep taassubu’ türünden analizlerin içi boştur. Sosyolojik, psikolojik izahlar da yetersiz kalır. Câmileri hedef alan eylemler amasız, lâkinsiz, fakatsız bütün toplum kesimleri tarafından nefretle kınanmalıdır. İlla da birileri hesaplaşacaksa bunu başka yerlerde yapsınlar, kutsal mekânları buna alet etmesinler.

Aksi taktirde bu akıl tutulması Müslümanları tamiri mümkün olmayan kaoslara, travmalara mahkum kılacaktır. İşin garip tarafı ise, “câmilerin dokunulmazlığı ve ibâdet özgürlüğü” İslâm’da ikame edilmesi zarûret kategorisine giren bir hüküm olmasına rağmen bunun yapılıyor olmasıdır. Açalım bunu.    

İslâm’ın vazettiği emir ve yasaklar hem âhiret hem de dünya hayatına taalluk eder. Bu meyanda nassların dünya cihetiyle insan hayatında gayeci/finalist özelliği usûl kitaplarında yer alır. Makâsıdu’ş-Şerîa diye kavramsallaştırılmış bu öz, zarûretler kategorisinde beş temel prensibi ihtiva eder. 

Zarûretlerden kasıt; “Onsuz olmayan, din ve dünya işlerinin kıvamı kendilerine bağlı bulunan hususlardır. Eğer bunlar bulunmayacak olsa, dünya işleri yolundan çıkar, fesat ve kargaşa doğar, hayat ortadan kalkar. Keza bunların bulunmaması durumunda âhiret işleri rayından çıkar; kurtuluşa erme ve cennet nimetlerine kavuşma imkânı ortadan kalkar, apaçık bir hüsrana maruz kalınır.” (Şâtibî, el-Muvâfakât, 2/8)

Zarûret derecesindeki beş temel esas şöyledir:

Din Emniyeti: Din üzerinden baskıyı kaldırmak, sapıklığın ve keyfi arzuların din adına hükümran olmasına engel olmak, insanlara bireysel ve toplumsal ibâdet hürriyeti sağlamak..

Can Emniyeti: İnsanın aziz hayat hakkını korumaktır. Buna insanın bütün uzuvlarının korunması, şeref ve haysiyetinin zedelenmemesi; iş, söz, düşünce ve ikamet hürriyetleriyle şahsi hak ve hürriyetlerinin korunması da dahildir. 

Nesil Emniyeti: İnsanoğlunun hayatının devamı nesli korumakla yakından alakalıdır.

Mal Emniyeti: Hayatın devamı için malı yani iktisadı korumak, insanlar arasında ihtiyaçlara göre adâletli taksimde bulunmak...  

Akıl Emniyeti: Akıl, her şeyden önce teklif için şarttır. Allah indinde ve beşer karşısında kişinin sorumlu olabilmesi ve görevlerini yerine getirebilmesi için akla gereksinim olduğu açıktır.

Bu beş küllî esasın (el-Küllîyyâtu’l Hamse) korunması İslâmî emir ve yasakların tümüne mündemiçtir. Mabedlerin dokunulmazlığı ve ibadet özgürlüğü ise yukarıda anlattığımız zarûret kategorisine girer. Allah (c.c) mescidlerle ilgili şöyle buyurmuştur: 

“Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” (Bakara: 2/114)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum