Ali Bulaç, Said Nursi'yi hiç kullanmadığı 'müsbet milliyetçilik' ile eleştirdi

Ali Bulaç, Said Nursi'yi hiç kullanmadığı 'müsbet milliyetçilik' ile eleştirdi

Said Nursi'nin milliyetçiliği müspet-menfi şeklinde ayırdığı iddiası zaman zaman medyada karıştırılıyor. Bir çok yazar bu konuda yanılgıya düşüyor. Ali Bulaç da bunlardan biri.

Yazar Ali Bulaç, Bediüzzaman Said Nursi'nin hiç kullanmadığı “müspet milliyetçilik” kavramanı eleştirdi. Bulaç, "Said Nursi’nin “müspet milliyetçilik” fikrinin doğru olmadığını düşünüyorum" dedi.

ZEMZEMLE RAKIYI KARIŞTIRMAKTADIRLAR!

Serbestiyet'te yayınlanan Suriye hakkındaki yazısında milliyetçilik meselesine değinen Bulaç, "Dinini ciddiye alan her Müslüman gibi benim için de Arap, Fars, Peştun, Azeri, Kürt milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliği de aynıdır; birinin diğerinden zerre miktarı farkı yok. Ezilen milliyetçilik sonunda ezen milliyetçilik olur. Bu açıdan kendisine büyük hürmet duyduğum rahmetli Üstat Said Nursi’nin “müspet milliyetçilik” fikrinin doğru olmadığını düşünüyorum. O, iyi niyetle milliyetçiliğin İslami değerlerle terbiye edilebileceğini düşünüyordu, yaşadığımız tecrübeler bunun mümkün olmadığını gösterdi. Üstad’ı tenzih ederek söylüyorum, ezen veya ezilen milliyetçiliği tevhid ve ümmetle bağdaştırmaya kalkışanlar zemzemle rakıyı karıştırmaktadırlar" şeklinde yazdı.

SAİD NURSİ "MÜSBET MİLLİYETÇİLİK” İFADESİNİ HİÇ KULLANMADI Kİ!

Ancak Bulaç'ın yanıldığı bir nokta var. Said Nursi "müsbet milliyetçilik” ifadesini hiç kullanmadı.

Said Nursi'nin milliyetçiliği müspet-menfi şeklinde ayırdığı iddiası zaman zaman medyada karıştırılıyor. Bir çok yazar bu konuda yanılgıya düşüyor. Ali Bulaç da bunlardan biri.

METİN KARABAŞOĞLU: GENEL BİR HÜKÜM ÇIKARILIYOR

Said Nursi'nin milliyetçilik hakkındaki görüşlerini açıklayan Metin Karabaşoğlu, Risale-i Nur'da bu şekilde bir ayrımın olmadığına dikkat çekiyor:

"Risale-i Nur'un birçok yerinde "milliyet" meselesi ele alınmakla birlikte, "milliyetçilik" kelimesinin ancak birkaç yerde geçtiği görülür. Bu bahislerin birinde "menfî milliyetçilik," diğerinde "menfî milliyetçiler" denilmektedir. Sadece "milliyetçiler" kelimesinin geçtiği iki bahisten birinde "milliyetçiler" "tahribatçı ehl-i bid'a" tanımıyla özdeşleştirilmekte; diğerinde ise şöyle denilmektedir: "Asabiyet-i cahiliye, gaflet, dalalet, riya ve zulmetten mürekkeb bir macundur. Onun için milliyetçiler milliyeti mabud ittihaz ediyorlar."

Bu ifadelerin hiçbirinde "milliyetçi"lik için müsbet bir kullanım sözkonusu değildir. Bununla birlikte, her nasılsa, Risale-i Nur'un milliyetçiliği ikiye ayırdığı, menfî milliyetçiliğe karşı olup müsbet milliyetçiliği tasvip ettiği şeklinde genel bir hüküm çıkarılmıştır. Oysa, Risale-i Nur'un hiçbir yerinde "müsbet milliyetçilik"ten söz edilmemektedir.

RİSALE-İ NUR "İSLÂM MİLLİYETÇİLİĞİ" DAHİ ÖNERMEMEKTEDİR

Sözkonusu olan, "müsbet milliyet"tir ve bununla da hususan "kudsî İslâmiyet milliyeti" kasdolunmaktadır. Ki, Risale-i Nur, "İslâm milliyetçiliği" dahi önermemektedir. Maharetçe geri bir Müslüman saatçi yerine, mahir bir Rum veya Ermeni saatçiyi tercih gibi, "Emaneti ehline tevdi edin" İlâhî emrine dayanan hakkaniyetli bir tavrı sunan Risale-i Nur'un "Müslümancılık" dahi yapmazken, "müsbet milliyetçiliği" sözkonusu etmesi elbette düşünülemez.

Risale-i Nur'un tedavisine çalıştığı bir hali âdeta mazur ve meşru duruma getiren "müsbet milliyetçilik" ifadesi aşılması gereken ciddî bir yanılgıdır. Risale-i Nur'da "müsbet milliyet" vardır, "müsbet ve kudsî İslâmiyet milliyeti" vardır; ama "müsbet milliyetçilik" yoktur. Çünkü, Risale-i Nur, her nevi asabiyetin tedavisine çalışmaktadır. Zira, Resul-i Ekrem (a.s.m.) şu hadisiyle, iman hakikatlerinin kalblerde tam bir ma'kes bulmasının asabiyetin aşılmasıyla mümkün olacağını ders vermektedir: "İslâmiyet cahiliye asabiyetini kesip atar."

SAİD NURSİ'NİN MİLLİYETÇİLİK HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Bediüzzaman Sad Nursi'nin milliyetçilik hakkındaki sözleri Risale-i Nur külliyatının Mektubat adlı eserinin 26. Mektubunda yer almaktadır.

O eserden kısa bir bölüm:

"Müsbet milliyet, hayat-ı içtimaiyenin ihtiyac-ı dahilîsinden ileri geliyor. Teâvüne, tesanüde sebeptir; menfaatli bir kuvvet temin eder, uhuvvet-i İslâmiyeyi daha ziyade teyid edecek bir vasıta olur.

Şu müsbet fikr-i milliyet, İslâmiyete hâdim olmalı, kal'a olmalı, zırhı olmalı; yerine geçmemeli. Çünkü İslâmiyetin verdiği uhuvvet içinde bin uhuvvet var; âlem-i bekàda ve âlem-i berzahta o uhuvvet bâki kalıyor. Onun için, uhuvvet-i milliye ne kadar da kavî olsa, onun bir perdesi hükmüne geçebilir. Yoksa onu onun yerine ikame etmek, aynı kal'anın taşlarını kal'anın içindeki elmas hazinesinin yerine koyup, o elmasları dışarı atmak nev'inden ahmakane bir cinayettir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
12 Yorum