Akgündüz'den Şimşirgil'e: Said Nursi'ye olan kininiz şeyhinizden miras kaldı

Akgündüz'den Şimşirgil'e: Said Nursi'ye olan kininiz şeyhinizden miras kaldı

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Prof. Ahmet Şimşirgil ve ekibinin Bediüzzaman Said Nursi aleyhindeki çirkef iddialarının üç sebebi olduğunu söyledi.

RİSALEHABER

Bediüzzaman'ın kuru tarihçilikle yorumlanamayacağı uyarısında bulunan Akgündüz'ün açıklaması şöyle:

Şeyhleri M.Kemal'e boyun eğdi ama Kemalist değil

Birincisi, bunları şer’î ilimleri ve Ehl-i Sünnetin akaid düsturlarını bilmeden konuşmaktadırlar. Kuru tarihçilikle Bediüzzaman yorumlanamaz.

İkincisi, bunları şeyhi olan Büyük Allame Abdülhakim Arvasî ve Abdülkerim Arvâsî’den intikal eden bir kin mirasıyla hareket etmektedirler. Kaldı ki, biz, bu ikisinin de büyük allâme ve şeyh olduklarını kabul ediyoruz ama, ilcaat-ı zaruretle Mustafa Kemal’e de boyun eğdiklerini çok iyi biliyoruz. Buna rağmen onlara Kemalist demiyoruz.

Üçüncüsü, bu ekibin Osmanlı dönemini bilmediklerine işaret etmektedir. Zira o dönemde mason Şeyhülislamlar ve Evkaf Nâzırları vardır. Buna rağmen onlara da mason oldukları için kâfir ve ehl-i sünnet düşmanı demiyoruz. Hata etmişler diyoruz.

Prof. Şimşirgil'in Abduh ve Efgani yanılgısı

Prof. Şimşirgil'in Bediüzzaman'ı Abduh ve Efgani gibi ehl-i sünnet dışı insanları seven bir diye gösteren ifadeleri ise, tamaen çirkin bir iftiradır.

Konuyla alakalı üç hakikatı dinlemek şarttır:

Birinci hakikat, bunun sebebi Bediüzzaman’ın şu tesbitleridir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, II. Meşrutiyetten sonra verildiği Askerî Mahkemede şu şekilde ifade eder:

“Sultan Selim’e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zîrâ o Kürd’leri ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler. Şimdiki Kürd’ler, o zamandaki Kürd’lerdir.

Bu mes’elede seleflerim: Şeyh Cemaleddin-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abdüh, müfrit âlimlerden Ali Suavi, Hoca Tahsin Efendilerle Namık Kemâl Bey ve Sultan Selim’dir (ki, demiş:)

İhtilaf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dayı def’e çaremiz
İttihad etmezse millet, dağıdar eyler beni… (Sultan Selim).”

Mesele gayet açıktır. Bediüzzaman Hazretleri, sadece ittihad-ı İslam yani İslam Birliği konusunda seleflerini açıklamıştır. Esas olan selefi Sultan Selim’dir. Sonra da sırasıyla;

1. Şeyh Cemaleddin-i Efganî’dir. Zira bu zat da ittihad-ı İslam’ı savunan¬lar arasındadır.

2. Allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abdüh, bu zatın şu cümleleri ittihad-ı İslamı savunduğunun delilidir: “Müslümanlardan her kalp sahibi bilir ki, Osmanlı Devleti’nin muhafazasına çalışmak, Allah’a ve Peygamberine imandan sonra imanın üçüncü rüknüdür. Zira Osmanlı Devleti, dini tam manasıyla ve bütün gücüyle omuzuna yüklemiş bulunan İslâm’ın tek devletidir. Ondan başka dini koruyacak devlet (sultan) yoktur. Ben, Allah’a hamdolsun, bu akide üzerindeyim. İnşallah böyle yaşar ve ölürüm.” (Ahmet Akgündüz, Belgeler Gerçekleri Konuşuyor, c. I, sh. 165.)

3. Müfrit âlimlerden Ali Suavi, bu zata Bediüzzaman’ın bir makale ile karşı çıktığı belgelerle sabittir. Ancak ittihad-ı İslamı savunanlardandır.

4. Hoca Tahsin Efendi, bu bir Muhammed Abduh hayranı Tatar âlimidir. Ancak ittihad-ı İslamı savunanlardandır.

5. Namık Kemâl Bey. ittihad-ı İslamı savunanlardandır. (Bediüzzaman Said Nursi, Âsâr-ı Bediiyye, sh. 418.119).

Bedîüzzaman bu tür fikirlere karşı Ehl-i Sünnet’in düsturlarını müdafaadan asla vaz geçmemiştir

İkinci hakikat, daha evvel zikrettiğimiz hakikatı bilmeyenler bu iftirayı atmaktadırlar:

II. Abdülhamid’i tenkid eden Mehmed Akif ve Abdülaziz Çaviş gibi zatlar, Mısır’daki Muhammed Abduh ve benzeri şahsiyetlerin modernist ve reformist yaklaşımlarının tesiri altına girmişlerdir ve Osmanlı Devleti içinde onların tercümanı gibi davranmışlardır. Ancak Bedîüzzaman bu tür fikirlere karşı Ehl-i Sünnet’in düsturlarını müdafaadan asla vaz geçmemiştir. Bütün bu dediklerimizin delilleri, Beyân’ül-Hak, Sebil’ür-Reşâd gibi dergilerde yayınlanan makalelerde görülebilir.

Bir harfinde bile bu sayılan şahsiyetlerin yanlış fikirlerinin etkisi yoktur

Üçüncü hakikat, Bediüzzaman, ne Cemâleddin Efgani ile ve ne de Muhammed Abduh ile bir araya gelmemiştir. Ayrıca Mardin’de 1890’lı yıllarda onların fikirlerinden etkilenenler ile münakaşa ettiği hatıralarda vardır. Bir de etkilendiğine dair, yukarıdaki kendi sözleri dışında ne bir belge ve ne de bir hatıra mevcuttur. 6000 sayfalık Külliyât elimizdedir. Bir harfinde bile bu sayılan şahsiyetlerin yanlış fikirlerinin etkisi yoktur.

Bediüzzaman ve Sultan Abdülhamid münâsebetlerini ise müstakil bir kitapta belgeleriyle incelemiş bulunuyoruz.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
34 Yorum