17 Şubat'ta düşen Menderes'in uçağına Said Nursi'nin verdiği tepki

17 Şubat'ta düşen Menderes'in uçağına Said Nursi'nin verdiği tepki

Ge­ce ya­rı­sı Üs­tad’ın ya­nın­da­yız. Ders ya­pı­yor­du. Bi­ze, “Kar­de­şim aca­yip! Ben bu ge­ce Men­de­res..."

Risale Haber-Haber Merkezi

Merhum Said Özdemir Ağabey, Menderes’in uçağının düştüğü 17 Şu­bat 1959 gecesi Isparta’da bulunan Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin yanındaydı. Said Ağabey, o gece Hz. Üstad’ın neler söylediğini ve kendi kanaatlerini Ömer Özcan’a anlatmış ve bu hatıralar Ağabeyler Anlatıyor-1 kitabında şöyle yayınlanmıştı:

BEN BU GE­CE MEN­DE­RES’E DUA ET­TİM

İz­mir’de mah­ke­me­miz var­dı, dö­nüş­te Is­par­ta’da Üs­tad’ı zi­yaret et­tik. Tarih 17 Şu­bat 1959. Ge­ce ya­rı­sı Üs­tad’ın ya­nın­da­yız. Ders ya­pı­yor­du. Bi­ze, “Kar­de­şim aca­yip! Ben bu ge­ce Men­de­res’e dua et­tim” de­di. Üs­tad ke­ra­met gös­te­ri­yor­du...

Me­ğer­se o sa­at­te Mende­res’in uça­ğı Lond­ra’da düş­müş, par­ça­lan­mış... 24 ki­şi­ler­miş; mil­let­ve­kil­le­ri, ba­kan­lar varmış. 14’ü ölü­yor, 10’u sağ kur­tu­lu­yor. De­mek Ce­nab-ı Hak, Üs­tad’ın du­a­sı­nı ka­bul edi­yor...

Er­te­si gün bü­tün ga­ze­te­ler, ‘Men­de­res’in uçak ka­za­sı ge­çir­di­ği­ni, 14 ki­şi­nin öl­dü­ğü­nü, Mende­res’in sağ kal­dı­ğı­nı…’ ya­zı­yor­du.

Uçak nasıl düştü?

Menderes ve beraberindeki heyet, 17 Şubat 1959 tarihinde Londra'da yapılacak Kıbrıs görüşmelerine katılmak için Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan yola çıktı. Viscount tipi dört motorlu "Sev" isimli uçak, önce yakıt ikmali için İtalya'nın başkenti Roma'da mola verdi, daha sonra ise Londra'daki Heathrow havaalanına hareket etti. Ancak yoğun sis nedeniyle uçağın Heathrow havaalanına inişine izin verilmedi. Uçağın önce Paris'e indirilmesi planlandı, ardından ise Londra'nın 40 kilometre güneyindeki Gatwick havaalanına yönlendirildi.

Ancak "Sev" uçağı yine yoğun sisin etkili olduğu Gatwick havaalanına yaklaşık 5 kilometre kala Surrey bölgesindeki Newdigate köyü yakınlarında ormanlık bir alana düştü. Ağaçlara çarpan uçağın iki kanadı koptu ve ters döndü. Uçakta bulunan 8 mürettebattan 5'i, 16 yolcudan ise 9'u öldü.

Başbakan Adnan Menderes kazadan hafif yaralanarak sağ kurtuldu ancak aralarında dönemin Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şerif Arzık, Basın-Yayın ve Turizm Bakanı Server Somuncuoğlu ve Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Muzaffer Ersü'nün de bulunduğu 14 kişi hayatını kaybetti. Feci kaza, Türkiye'nin yanı sıra İngiltere gündeminin de ilk sırasına oturdu.

Rİ­SA­LE-İ NUR­LAR OKUL­LAR­DA OKU­TUL­SAY­DI ANAR­Şİ OL­MAZ­DI

Üs­tad, İs­lâ­mî bir ic­ra­at yap­sın diye Menderes’e dua edi­yor­du, yok­sa par­ti­siy­le hiç­bir alâ­ka­sı yo­ktu.

Üs­tad, Men­de­res’te İs­lâ­mî bir hü­vi­yet gör­müş­tü. 1950’de De­mo­krat­lar ik­ti­dar olun­ca Üs­tad is­te­di ki bu ha­ki­kat­ler Di­ya­net ve­ya Maa­rif (Milli Eğitim) eliy­le neş­ro­lun­sun; tâ ki bu genç­lik, iman ve İs­lâm ha­ki­kat­le­ri­ne aşi­na ol­sun, iman­lı, ah­lâk­lı bi­rer fert ola­rak ye­tiş­sin­ler.

Bu­nun için Mende­res’e çok ha­ber­ler gön­der­di. “İs­lâm Kah­ra­ma­nı Ad­nan Men­de­res” di­ye hi­tap edi­yor­du ona. Dua edi­yor­du... Hat­ta du­a­sın­dan bir ta­ne­si­ne ben şa­hit ol­dum...

menderes_ucak_kazasi_hurriyet.jpg

Rİ­SA­LE-İ NUR­LA­RI NEŞ­RET, MEK­TEP­LER­DE OKUT, AYA­SOF­YA’YI CA­Mİ YAP

Üs­tad, Men­de­res’i ikaz eder, ba­şı­na ge­le­cek­le­ri açık­ça söy­ler­di. Bir mek­tup ya­za­rak, “Ba­şı­nı­za ge­le­cek bü­yük bir mu­si­bet gö­rü­yo­rum. Bu­nun sa­da­ka­sı iki­dir: 1. Ri­sa­le-i Nur­la­rı neş­ret, mek­tep­ler­de okut. 2. Aya­sof­ya’yı ca­mi yap.”

Biz bu mek­tu­bu ço­ğalt­tık ve bü­tün me­busla­ra, dev­let ida­re­ci­le­ri­ne gön­der­dik. Üstad Me­bus Dr. Tah­sin To­la’yı Menderes’e gön­der­di. Tah­sin To­la, Üs­tad’ın is­te­ği­ni Men­de­res’e söy­lü­yor. Men­de­res, “Di­ya­net’e söy­le, yap­sın­lar” di­yor. Hâlbuki ken­di­si tele­fon et­se baş­ka olur­du...

Ney­se Tah­sin Bey Diyanet’e gel­di, ben de ora­day­dım. Ey­üp Sab­ri Ha­yır­lı­oğ­lu reis­ti (Diyanet İşleri Başkanı). Ona: “Men­de­res’in se­lâ­mı var, bu eser­le­ri neş­re­de­cek­si­niz” de­di. Reis çok çe­ki­ni­yor­du, “Bu­nu ben bir de Ce­lal Ba­yar’a so­ra­yım” de­di. Hâlbuki Ba­yar mu­ha­lif­ti za­ten, ona da so­ra­mı­yor.

O za­man Di­ya­net’e ba­kan, Men­de­res’in müs­te­şa­rı Ah­met Sa­lih Ko­rur’a so­ru­yor. O da kı­zı­yor, “Onun (Said Nursi) is­mi­nin ol­ma­sı, bu eser­le­rin ba­sıl­ma­ma­sı için bir se­bep de­ğil mi?” di­yor ve red­de­di­yor. (Aynı hatırayı bize anlatan Mustafa Türkmenoğlu Ağabey, Salih Korur’un 33. dereceli Mason olduğunu söylemişti. Ö. Özcan)

RİSALE-İ NUR MEKTEPLERDE OKUTULSAYDI, MEMLEKETTE ANARŞİ OLMAZDI

Emin olun, eğer bu eser­ler mek­tep­ler­de oku­tul­say­dı, mem­le­ket­te anar­şi ol­maz­dı. Üs­tad Haz­ret­le­ri üzül­dü tabi… An­ka­ra’ya gel­di, üç gün kal­dı. Bir­çok mil­let­ve­ki­li ge­li­yor ve mem­le­ke­tin, âlem-i İs­lâm’ın du­ru­mu hak­kın­da su­al­ler so­ru­yor­lar­dı. Üs­tad Haz­ret­le­ri on­lara çok gü­zel ce­vap­lar ve­ri­yor­du.

Üstad hiç si­ya­set­le alâ­ka­dar de­ğil­di; fa­kat her­han­gi bir ba­his açıldı­ğı za­man en bü­yük bir dip­lo­mat gi­bi, mem­le­ke­tin kur­tu­lu­şu­nu; Av­ru­pa’nın, Ame­ri­ka’nın, Rus­ya’nın du­rum­la­rı­nı yağ­dan kıl çe­ker gi­bi or­ta­ya ko­yar ve çı­kış yol­la­rı­nı gös­te­rir­di.

Hükümet ona giz­li bir mü­şa­vir ola­rak bak­say­dı, bu­gün Tür­ki­ye’nin du­ru­mu baş­ka olur­du...

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum