Yavuz BAHADIROĞLU

Yavuz BAHADIROĞLU

Mayınlar yüreklerimizde patlıyor

Türkiye sınırdaki mayınların temizlenmesini tartışırken, toruncuğum Yavuz Bahadır, yakın arkadaşlarıyla birlikte 12. yaş gününü kutluyordu.
Arkadaşlarıyla oynayıp eğlenirken, gözlerim daldı. Büyüdüğünü, askere gittiğini, doğuda askerlik yaparken kalleş bir mayına basıp paramparça olduğunu hayal ettim...
Hayal olduğunu bile bile içime müthiş bir acı saplandı, yüreğimin onunla birlikte paramparça olduğunu hissettim!
Gencecik evlatlarını mayına kurban veren anne ve babaların acısını yaşadım bir an; dayanılır gibi değil!
Buna rağmen kameralara dönüp “Vatan sağolsun!..” diyebilmeleri müthiş bir şey! Aynı durumda aynı metaneti gösterebilir miydim, bilmiyorum.
Sonra düşündüm: O mayınları döşeyenleri düşmanlarımız mı yetiştiriyor?..
Tıpkı bizim gibi anneleri, babaları, nineleri, dedeleri, komşuları, akrabaları yok mu o gençlerin?
“Her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar, sonra anne-babası onu Yahudi, Hıristiyan, ya da Mecusi yapar.” (Hadis meali, Buhari, Cenaze bölümü, 80-92-Müslim, Kader bölümü 25).
“Yahudi”, “Hıristiyan”, ya da “Mecusi” yapmaz belki, tutar “mayıncı” yapar, “eroinci” yapar, “zalim” ve “gaddar” yapar!
Anne-baba olmanın nasıl büyük bir sorumluluk yüklenmek olduğunu görebiliyor musunuz?

Gazetelerin üçüncü sayfalarına bakamıyorum...
Televizyon izleyemiyorum...
Çünkü içim kaldırmıyor artık, bunalıyorum.
Sevdiği genç kızın başını kesen aşıklar, eroin parası vermeyen annesini boğazlayan evlatlar, rahat fuhuş yapabilmek için dört yaşındaki oğlunu katleden anneler, eşini kıtır kıtır kesen babalar...
Bu arada vatanımın bilmem neresine (bölge ne fark ettirir ki) mayın döşeyip hükümetlerin “Kürt politikası”ndan hiçbir sorumluluğu ve suçu bulunmayan gencecik çocuklarımızı şehit eden teröristler!
“Terörist” diyerek tanımladığımızı sandığımız “kişi” de sonuçta bir insan!..
Onun da bir annesi var... Bir babası, ninesi, dedesi, komşuları, akrabaları, okulu, eğitimi, vesaire...
Neden “terörist”, neden “mayıncı”, neden “zararlı”, neden “acımasız”?
Şimdi birden Bediüzzaman’ın şahane bir tespitini hatırladım: “İhtilâl-i Fransevîde (Fransız ihtilalinde) hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrip ettiğinden, aşıladığı fikir, bilâhare bolşevikliğe inkılâp etti (dönüştü). Ve bolşeviklik (komünizm) dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi (ahlaki, kalbi ve insani mukaddesler) bozduğundan, elbette, ektikleri tohumlar hiçbir kayıt ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünkü kalb-i insanîden (insan kalbinden) hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir daha siyasetle idare edilmez.” (Şualar, s. 588)
Gördüğünüz gibi, terör öyle gemi azıya almış, toplumda insan kaynaklı bin türlü uygunsuzluk öyle kol gezmeye başlamış ki, siyasetle artık idare edilemiyor.
Aklın, ilmin, zekânın “hürmet” ve “merhamet”le dengelenmesi ve gerektiğinde yine bunlarla dizginlenmesi gerekiyor.
ABD’nin tanınmış sosyologlarından Dr. Larry Hunt tam da bu noktada söylüyor söyleyeceğini: “Çocuklarınıza maneviyat verin!”

Vakit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.