Abdurrahman İRAZ

Abdurrahman İRAZ

İki yıldızın sönmesi

2009 yılında Mekke-i Mükerreme'de yaptırılan mülk dershanenin açılışı vesilesiyle Mustafa Sungur ağabeyle birlikte bir umre ziyareti nasip olmuştu.

Çok feyizyab olduğum o umre ziyaretinde Medine-i Münevvere'de dershanedeyken Sungur ağabey “kalkın Abdurrahman ağabeye ziyarete gidiyoruz” demişti de ilk defa orada duymuştum Abdurrahman Topraklı ağabeyin ismini. Üstadımızın yurt dışına hizmet için gönderdiği elçilerin ilklerindendi Abdurrahman ağabey. Medine'ye ilk gidiş serüveni tamamen hikmet ve tasarruf yüklü. İlk tab edilen Sözler'i Üstadımız ona vermiş “hadi Medine'ye götür” demiş. Abdurrahman ağabey  “bu emri aldıktan sonra ben Medine hedefine kilitlendim” demişti.

Sungur ağabeyle odasına girdiğimizde hasta yatıyordu. Yerinden doğrulacak hali yoktu bizi götüren ihlas, ferağat ve şecaat kahramanı kardeşim Hasan Özbey'e “Hasan kaldır beni Sungur ağabey burayı şereflendirdi elini öpeceğim” dedi. Sungur ağabey de oğlu Muhammed'e söylüyordu “beni iyi tutun elini öpeceğim.” Orada bulunan ve bu seremoniye şahit olan bizler nefeslerimizi tutmuştuk fakat bazılarımız göz yaşlarını tutamadı. Ve ehli tarikatın biribirlerinin elini öptükleri gibi ilk defa nur talebelerinin el öptüklerine şahit oldum.

Hepimizi tek tek sordu, Sungur ağabey de bizleri tanıttı. Vahdet Yılmaz, Muhammed Sungur, Sabri Pkur ve fakir. Eşi Nuriye hanım bir kaç gündür konuşamadığını, Sungur ağabeyin ona ilahi iksir olarak geldiğini söylüyordu. Mübalağasız, Üstadımızın ona ilk Sözler kitabını verip gönderdiği zamanı anlatınca sanki o anı yaşıyordu. Üstadımız karşısında ve ona kitap veriyor gibi heyecanlı ve atikti.

Neden sonra doğrulamadığının farkına varıp Vahdet ağabeye kitabın yerini gösteriyor. Latin harflerle ilk tab edilen Sözler, ama matbaadan yeni çıkmış gibi. Rahmetli Selahaddin Yeşilyurt ağabeyin oğlu kitabı getiriyor ve bize oradan bir ders okuyor.
 
Ben, “ağabey buraya gelişi bize anlatır mısın, kendinden biraz bahseder misin?” diye sorunca “bilmiyorum, hastayım artık hiç bir şey hatırlamıyorum” demiş sonra Sungur ağabeyle öyle derin bir muhabbete girmişti ki dersiniz dünkü hadiseleri konuşuyorlar.
Hanımı “artık hiçbirşey hatırlamıyor hastalığı ağır ve şiddetli geçiyor burada ölme uğruna Türkiye'de tedavi olmayı reddediyor” diyordu.

Bir saate yakın bir zaman o iki yıldızın nurefşan hallerini izledim, o gün benim 35 yıllık nurlu hayatımın önemli dönüm noktalarından biriydi.

***

Birgün Ahmet Uşşaki isminde bir arkadaşımız bana bir e-mail gönderdi. Bu mailde Üstadımızın talebelerinden Nazım Akkurt ağabeyin İstanbul'da olduğu ve kendisinde Üstadımıza ait bir hayli hatıra olduğunu yazıyordu. Telefonunu da iliştirmeyi ihmal etmemişti. Allah ondan razı olsun. O numarayı aradım karşımdaki ses öyle 80 küsur senelik birinin sesine benzemiyordu. Randevulaştık ve gittim. Harikulade bir insan, muazzam bir hafıza ve zeka. 80 değil 50 bile çok gelirdi ona. Karşısındaki adamı kendine hayran bırakan bir edası vardı. Hipnoz olmuş gibiydim öyle şeyler anlatıyordu ki bu gün bizim hayallerimiz bile ona yetişemez. Onunla ilgili anlatılacak o kadar çok şey var ki en iyisi röportajın linkine dokunun ve orada siz okuyun.

Bu iki ağabeyde de diğer ağabeylerde de bir şey var bizde olmayan. Üstadı görmenin verdiği ya da kattığı artı değer. İfade edemiyorum ama bugünkü insanlarda olmayan bir şey, hani derler ya başka bir boyut. Evet tam da öyle, başka bir boyuttu yaşayan günümüz insanları.

Üstadımız sizi karşılayacak ve Efendimizin (asm) livay-ı hamd sancağının altına götürecek inşaallah. Cenab-ı erhamurrahiminin rahimiyetine emanet olunuz. Amin amin amin.

Saadet ve muhabbetle kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum