Böbrek rahatsızlığında ürküten tablo

Böbrek rahatsızlığında ürküten tablo

Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, kronik böbrek hastalığının Türkiye’de diğer dünya ülkelerine göre daha çok görüldüğünü, 100 kişiden 15’inde kronik böbrek rahatsızlığı evresine rastlanıldığını söyledi.

Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer, aktarlardan alınan bitkiler ve tropikal meyvelerin böbreklere yan etkileri konusunda uyarılarda bulundu. Nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon alanında düzenlenen geniş kapsamlı ve katılımlı kongre “Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi”nin 32'ncisi Antalya’nın Belek bölgesinde bir otelde başladı. Türk Nefroloji Derneği tarafından düzenlenen “32. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi’nde nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon ile ilgili güncel konular konularında uzman olan hekimlerce değerlendiriliyor.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Soner Duman, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. H. Zeki Tonbul’un katıldığı toplantıda konuşan hekimler kronik böbrek rahatsızlığını ele aldı.

TÜRKİYE’DE KRONİK BÖBREK HASTALIĞI ARTIYOR

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, kronik böbrek hastalığının Türkiye’de diğer dünya ülkelerine göre daha çok görüldüğünü belirtti. 100 kişiden 15’inde kronik böbrek rahatsızlığının her evresine rastlanıldığını belirten Arınsoy, “Kronik böbrek rahatsızlığı Türkiye’de diğer ülkelerden daha sık görülüyor. Kronik böbrek hastalığının görülme sıklığı her evreyi göz önüne aldığımızda 100 kişinin 15’inde kronik böbrek hastalığının değişik evreleri görülüyor. Son evre yani diyaliz evresine gelindiğinde milyon başına 918 kişiye denk geliyor. Diyabet hastaları risk altında. 2002 yılında diyabet sıklığı yüzde 7.6 iken 2009 yılında yüzde 12,9’a çıktı. Erişkin her 15 kişiden biri şeker hastası. Şeker hastalığı kronik böbrek hastalığında büyük risk faktörü. Şeker hastası, yaşlı olanlar, yüksek tansiyonu olanlar, kalp damar rahatsızlığı olanlar ve obez olanlar yüksek risk altında” dedi.

GELİR SEVİYESİ BİN TL ALTINDA OLANLARDA ÖLÜM RİSKİ YÜKSEK

Kronik böbrek hastalığı bulunan ve diyaliz hastalarında ölüm riskinin yüksek olduğunu belirten ve gelir seviyesi düşük olanlarda ölüm riskine de değinen Arınsoy, “Kronik böbrek rahatsızlığı ölüm riski oldukça yüksektir. Hemodiyaliz hastalarında yılda yüzde 10-15’lik bir ölüm riski var. Kronik böbrek rahatsızlığının erken evrelerinde ölüm riski yüksek. Ölüm riski sosyal ekonomik durumu geliri bin TL’nin altında olanlarda daha yüksek. Kötü beslenme kötü hayat koşulları gibi etkenlerden dolayı. Coğrafi dağılım olarak kırsal kesimlerdekilerde yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Hastalık sık görülüyor ancak farkındalığı düşük. Erken evrede yakalasak ilerlemesini durduabiliriz. Risk grubunda olanlar mutlaka her yıl bir kere kan şekeri ölçtürüp, kan basıncını, idrarda protein kaçağı var mı diye ölçtürmemiz lazım” diye konuştu.

KAYA, DENİZ VE SOFRA TUZU AYNI ETKİYE SAHİP

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun ise tuz kullanımı ve tuzun böbreklere etkisini değerlendirdi. Halk arasında özellikle deniz ve kaya tuzunun sofra tuzundan farkının olmadığını belirten Altun, “Tuz yoğun tüketildiğinde böbrek hastalığına neden oluyor. Önemli olan tuzun içeriğidir. Doğada deniz suyu, kaya tuzu ve masalarımıza gelen sofra tuzu var. Bunların içerikleri birbirine benzer. Birini tercih edip yoğun tüketmek kan basıncını hiç etkilemez demek doğru değil. Halkımız buna dikkat etmelidir. Tuzu hangisi olursa olsun yoğun tüketmek kan basıncını yükseltir. Tuzla şişmanlık arasında bir takım benzerlikler oldu. Son bilimsel yayınlarda ilginç bir bilgi var. Kişinin tükettiği tuzdan aldığı enerjiden bağımsız olarak tuz tüketimi yüksek olanlarda karın yağı artıyor. Şişmanlık daha sık görülüyor. Tuz şişmanlığa neden olan bir takım etkilere sebep oluyor. Çok tuz tüketenler şişmanlıyor. Ekmeği çok tüketiyoruz ve aldığımız tuzun yarısını oradan alıyoruz. Kalan kısım ise tencereye annelerimizin koyduğu tuz. Hazır kahvaltılıklar özellikle zeytin önemli bir tuz kaynağı. Ekmeği mümkün olduğunca az tüketerek tuz ve kalori tüketimini azaltabiliriz. Ev salçaları kullanırken ayrıca yemeğe tuz kullanmayınız. Sıvı alımında yoğun sıvı almak su alınımına eşit. Değişik kaynaklardan alabilirsiniz. Mesela çorba, yoğurt gibi. Yaz aylarında ve kış aylarında tüm sıvı için 2 ya da 2 buçuk litre denilebilir” ifadelerini kullandı.

AKTAR ÜRÜNLERİNE DİKKAT

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer de böbrek hastalarının özellikle Akdeniz diyetini önerdi. Aktarlardan alınan bitkisel ürünlere de dikkat çeken Sezer, “En sağlıklı diyeti Akdeniz diyeti olarak kabul ediyoruz. Sebze ve meyve ve tahıllardan zengin bir diyet. Tuz miktarı diğer diyetlere göre düşük. Bu diyet birçok organlar ilgili sağlığı koruyor. Kalp sağlığını korumakta, vücut kilosunu korumakta. Zeytin yağını öneriyoruz. Sebzeler zeytin yağıyla pişirilmelidir. Türkiye’de orta Anadolu çok besleniyor. Sadece karbonhidrat yiyor. Homojen bir ülke değiliz. Proteinden fakir besleniyoruz. Doymadığımız için karbonhidrata yöneliyoruz. Aktarlara gittiğiniz zaman her işe yarayan bir sürü malzeme görüyoruz. Bir bitki aldık, o bitkiyi kökü yaprağı bize zararlı olabilir. Aktarlardan alınan bitki bütün olarak tüketildiğinde kesilmiş biçilmiş olarak besinlerle tüketilince organlara toksin almış oluyoruz. Ben direkt aktar ürünlerini önermiyorum. Böbreklerde alerjik reaksiyonlara neden oluyor. Bazı maddelerde ani böbrek bozulmalarına neden oluyor. Acile gelecek kadar kötü duruma gelenler oluyor. Aktar ürünleri konusunda özellikle dikkatli olmak gerekir. Protein tozları özellikle gençler spor yaparken kullanıyor. Egzersiz yaparken ağırlık kaldırıyor ve protein tozu kullanıyor kas yapmak için. Bu tozlar böbreği yorup protein kaçağı yaptırıyor. Sporun dahi sağlıklısı önemli. Kalp kası kitlesini de artırıyor ve kalbin ritmini de etkiliyor” dedi.

TROPİKAL MEYVELERİN BÖBREĞE ETKİSİ

Vücudun alışkın olmadığı besinlerin de böbreğe ciddi etkilerinin olacağından söz eden Sezer, özellikle tropikal meyvelere dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizim kendi doğal çevremizde yediğimiz besinler bize alerji yapmayan besinlerdir. Yurt dışındaki ülkelerden gelen hangi besin olursa olsun vücudumuz böyle bir besini tükettiğinde tanımadığı için alerji riski yüksek. Buna örnek olarak tropikal bitkileri verebilirim. Daha önce hiç tüketmemiş kişi ciddi alerjiyle karışılabilir. Yurt dışına gitmiş Afrika’ya gitmiş farklı besinler denemiş çaresi yok. Bize böbrek yetmezliği ile gelmiş. Kortizonla tedaviye başlıyoruz hemen. Hiç tatmadığımız bir bitki ne kadar riskliyse hiç gitmediğimiz bir yerin besini de alerjik için etkili olabilir. Avokado ve mango ile karşılaştım bu gibi durumlarda. Ama bu hepsi içi genellemek zor. Çünkü domatese alerjisi olanlarda var. Çilek yiyemeyenler de var. Karaciğer ve böbreğe zarar verebilir” diye konuştu. 

IHA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.