“Allah’ın dişleri!”

Bu kavram kulağınıza hoş gelmedi sanırım!

Sinir katsayınız bir hayli artmış da olabilir.

Haklısınız… Bu kâinatın sahibi Allah’ı isim ve sıfatlarıyla bilmek gerek.

Âlemdeki tecellisi ile.

Şekliyle, fiziki özellikleri ile değil!

Çiçekteki, böcekteki, denizdeki, topraktaki, atmosferdeki kısacası yoktan var edilen, vardan da yok edilen ne varsa ona bakarak Allah’ı bilmek ve tanımak biz insanların aslî görevi...

Hatta bunun için bile yaratıldık.

Ama bu yazıda size Allah’ın dişlerinden bahsedeceğim.

Tabi gerçek olmayan dişlerinden…

Kızmadan, sabırla okuyun.

Bu mevsim malûm nar mevsimi…

Ağaçların dallarında ahenkle dizilmiş, biz müşterilerine lisan-i haliyle; ‘bakın ben buradayım, gelin beni dalımdan koparıp afiyetle yiyin’ diyor nar.

Bu yazıyı yazarken zaten ekşimtırak bir nar yanımda duruyor, onu afiyetle yiyorum.

Diğer yandan klavye tuşları…

Nardan ilham alıyorum.

Muazzam bir meyve…

Bana göre meyvelerin şahıdır nar.

Ama narı yerken bir-iki tanesini yere düşürdüm.

Bu düşüş aklıma çocukluğumu getirdi. Beni altı yaşlarıma kadar da götürdü.

O kadar tesiri var narın.

Yine böyle bir mevsimdi.

Ve yine narı yerken tanelerini yere düşürmüştüm.

Ve toprağa düştüğü için de o nar tanelerine basıp, suyunu toprağa aktarmaya niyetlenmiştim.

Çok iyi tahattur ediyorum. Yanımda on yaşlarında bir abi vardı ve bana hiddetlenerek aramızda şu diyalog geçmişti:

- ‘Çabuk kaldır o nar tanelerini ve ye!’
- ‘Ama toprağa değdi; kirlendi, yiyemem. ’
- ‘Yahu o nar taneleri Allah’ın dişleridir! Sen nasıl Allah’ın dişini yere düşürürsün, çok büyük günah!’

Ben o abinin ağzından; ‘Allah’ın dişi ve çok büyük günah’ kelimelerini duyunca can havliyle yere düşen o iki nar tanesini yerden aldım, yıkadım ve yedim.

Ancak çocuk aklımla şu soru aklıma gelmemişti değil:

‘Peki nar taneleri Allah’ın dişi ise biz neden Allah’ın dişlerini yiyoruz?’

Bu soruyu ne başkasına sorabildim, ne de kendim cevabını bulabildim.

Ta ki, büyüyünce Allah’ı hakkıyla tanıyana kadar…

Evet, nar taneleri Allah’ın dişleri olmasa da her nar yiyişimde bilinçaltıma yerleşmiş o diyaloğu unutamıyorum.

Ancak narın Allah’ın büyük bir sanat eseri olduğunu çok şükür biliyorum artık.

O tanelerin ya da çocuk aklımla o dişlerin oraya nasıl yerleştirildiğini nasıl bir simetrik ölçüyle dizildiğini düşününce nar yemekten daha keyif ve lezzet alıyorum.

Ya içindeki şerbet bozulmasın diye narı muhafaza eden kabuğu…

Tadı…

Vücuda sağladığı vitaminler ve daha neler neler...

Hemen Risale-i Nur’un sayfalarını karıştırıverdim.

Baştan sona Allah’ın sanat eserleri ile dolu olan Risale-i Nur’da Bediüzzaman nardan bahsetmese olmaz dedim.

Hakikaten öyleymiş. Üstad, nar için Sözler adlı eserinde basa basa yazmış ve haykırmış:

“Eğer gayet mebzuliyetle (kolaylıkla ve bolca) elimize geçen şu meyveler, Vahid-i Ehad’in malı olmazsa, bütün dünyayı verse idik, bir tek narı yiyemezdik. ”

Aynen öyle… İçinde fabrika ve çarkı olmayan, mühendisi-teknisyeni bulundurmayan, ihtiyaç sahibi insanı tanımayan, kupkuru, cansız bir odunun narın yaratıcısı olması herhalde düşünülemez!

Biz de; narın tümü değil, narın tanesini dahi icad edemediğimize göre nar Allah’ın malı olmazsa dünyayı versek narı yiyebilirmiydik!

Hayır. Asla ve kat’a…

Durun ya, daha bitmedi! Üstad, narı bulmuşken, böyle sanatlı bir eseri keşfetmişken daha anlatmadan bırakır mı?

Bırakmaz…

Yine Lemalar eserinde nar hakkında şunları yazıyor:

Nar ağacı sâfi bir şarabı, hazine-i rahmetten alıp meyvesine yedirir; kendisi çamurlu ve bulanık bir suya kanaat eder.

Bu cümleyi okuduktan ve tasdik ettikten sonra bir çuval narı katur-kutur yesem bu kadar lezzet alamam.

Emin olun.

Zira mana-i harfiyle bakıyorum artık.

Yani sanata bakıp, sanatçıyı düşünüyorum.

Ne kadar güzel demiyorum, ne kadar güzel yaratılmış diyorum.

Çocukken nasıl Allah’ın dişi diye narı kutsal görmüşsem, şimdi ise mükemmel sanat eseri diye kutsal görüyorum.

Siz, çocuklarınıza Allah’ın dişi diye nar tanelerinden bahsetmeyin. Ben bir istisnayım.

Çocuktur… Diş diye inanır; ki zaten dişe de benziyor.

Ama siz yine de çocuklarınıza da, Allah’ı hiç tanımayan ya da hakkıyla tanımayan herkese narı ‘Allah’ın sanatlı bir eseri’ diye tanıtın. Belki nar yüzünden kurtuluşa ererler.

Siz de bundan böyle nar yerken sakın tanelerini yere düşürmeyin ve sadece midenizi ve de damak tadınızı düşünerek yemeyin.

Midenize indi mi tesiri kalmıyor. Ama mana-i harfiyle yerseniz kışın narsız geçen günler de bile narı düşünmeniz sizi nar yemiş gibi doyuruyor.

Hem de manen…

Daha da yazardım.

Lâkin, şimdi yanımda yediğim şu narın bütün taneleri mideme inmiş.

İlhamını da beraber alarak…

Twitter: https://twitter.com/omercelebiresmi


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum