1 Mayıs artık kâbus olmaktan çıkmalı

1 Mayıs deyince içimiz ürperiyor. Sebebi de malum. Bir provokasyon sonucu 1 Mayıs 1977’de Taksim meydanında yaşanan izdihamda 40’a yakın kişinin ölümü.

Güzel bir bahar günü olan işçi bayramının kâbusa çevrilmesi, tarihimizde pek de iyi intibalar bırakmamış. 1 Mayıs, karanlıktan ve bulanıklıktan medet uman, acıdan ve acıtmaktan zevk alan sadist ruhluların memleketimize düşmanlık, kin ve nefret tohumlarını ektikleri, kara lekeli ve kanlı bir gün olmuş.

Her yıl 1 Mayıs yaklaştığında endişeler ve gerginlikler yaşanmış, insanlar birbirlerine saldırmak için tetikte bekler hale getirilmiştir. Küllenmiş ateşi yeniden canlandıranlar, yangına körükle gidenler, intikam aşkıyla yanıp tutuşanlar hep bugünü bekler olmuşlardır.

Bu günlerde bu gerginlik ve endişelerin yerini, çok şükürler olsun ki, ümit, olumlu yaklaşımlar ve yeni anlayışlar almıştır. Artık oyunlar bozulmuş, provokatörler ve sahne arkası aktörler deşifre olmuştur. Hile, aldatmak baskı ve zulümlerle oynanmış olan oyunları, her gün basın ve tv’lerden duydukça taaccüp ediyor, yitip giden hayatların ve bir o kadar da geleceklerin ne kadar da fuzuli olarak harcanıp gitmiş olduğunu görüyoruz. 

Bütün bunların kaos ortamlarında yapıldığını toplum olarak unutmamamız ve aynı oyunlara tekrar gelmememiz, gözyaşı ve acı getiren bu eski olaylardan ders almamız gerekir.

Demokrasi ve açılım rüzgârlarının estiği bu dönemde, sağduyulu işçilerimizin ve güvenlik güçlerimizin buna fırsat vermeyeceğini ümit ediyoruz.

Toplum olarak bizleri birbirimize bağlayan çok bağlarımız ve birlik noktalarımız var. Allah’ımız, Kitabımız, Peygamberimiz, kıblemiz, vatanımız bir. Bu durumda gönüllerimiz niçin bir olmasın? Ayrılık ve düşmanlık tohumları ekilmesi yerine niçin kardeşlik türküleri söylenmesin? 

Sosyal hayattaki farklılıklarımız bir ayrılık sebebi değil, bir zenginlik, birbirini tamamlayan ve birbirinin eksiklerini gideren çok lüzumlu değerler olarak görülmelidir. Hiç kimsenin kalkıp da “ben daha farklıyım”, “ben daha önemliyim”, “ben daha üstünüm” ve “ben imtiyazlıyım” demeye hakkı olmasa gerektir.

Bu farklılıklar ihtiyaçları karşılamaya, tanışmaya, yardımlaşmaya, kaynaşmaya ve muhabbete vesile olmalıdır. Bunu Cenab-ı Hak Hucurat Sûresi, 49:13’te; "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık." buyurarak belirtmektedir.

Bu nedenle dessas zalimlerin oyunlarına gelmeden nefsanî zevk ve gafletkarane lezzet veren bu menfi düşüncelerden sıyrılarak ortak noktalarımızı canlandırmak, birlik, kardeşlik ve muhabbeti tesis etmek, en birinci vazifemiz olmalıdır.

Burada sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına çok iş düşmektedir. Aralarına zararlı unsurların sızmasına fırsat vermeyecek kadar sıkı kenetlenmeleri gerekir. Bunu başarabilirlerse, tıpkı Nevruz kutlamalarında olduğu gibi bu mesele de çözülecektir.

Böyle sıkıntılı meselelerde devletle milletin el ele tutuştuğunu görmek çok sevindiricidir. Devletçe 1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” olarak yasalaştırılması da çözüm için atılan büyük bir adımdır. Bu güzel adımların sonuçsuz kalmamasını ümit ediyoruz. Dayanışma, kardeşlik ve huzur dolu bir 1 Mayıs kutlanması dileklerimizle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.