Başkanlık Sistemi ve Müftüsü

Başbakan daha önce “2011 seçimlerinde Başkanlık Sistemini gündeme getirebileceklerini” söylemişti…
“Ülkeyi diktatörlüğe götüreceğini” söyleyenlere katılmadığını da belirterek Başkanlık Sistemini savunmuştu.

Başbakanın o günlerde gündeme bomba gibi düşen bu açıklamaları hayli tartışmalara neden oldu ve hala da olmaktadır. Bu tartışmalar Türkiye’de sistem oturuncaya kadar da bitmeyecektir. 

Bana göre de bu haliyle başkanlık sistemi gelirse Türkiye diktatörlüğe kayar. Çünkü mevcut sistemde Başkanı frenleyecek bir mekanizma kurulmamıştır. Ama mevcut demokratik yapı başkanlık sistemine göre yeniden düzenlenirse bu kaygı ortadan kalkmış olur diye düşünüyorum. Bu nasıl olacak?

Başkanlık Sistemi deyince aklımıza ilk gelen ülke ABD’dir. Başarı ile götürdüğünü söyleyebiliriz. Çift meclisli bir sitemdir.
Temsilciler Meclisi
Senato…

Bu ülkede herhangi bir kanun tasarısı bu iki meclisten de geçmek suretiyle ve başkanın onayıyla yasalaşmaktadır. Hem Başkan dört yılda bir seçilirken temsilciler meclisi iki yılda bir seçilmektedir. O nedenle bazen Başkanın Temsilciler Meclisinde çoğunluğu sağlayan partiden olmadığı da vakidir.

ABD’deki bu sistemi olduğu gibi alıp bize uygulamak gayet yanlış olur. Zira bizim bir çok vasfımız buna izin vermez. Biz her şeyden önce Müslüman bir toplumuz. Ve tarihten gelen geleneklerimiz var. Onları dikkate almadan atılacak adımlar akim kalmaya mahkumdur.

Başkanlık Sistemi deyince nedense benim aklıma bir de dört halifenin seçimi gelir. O günün şartlarında en demokratik seçimlerdir. Halk temsilcisini seçmiştir. Arkasından temsilciler de Halifeyi seçmiştir. Ama tam yetkiyle seçmiştir. Bizim Cumhurbaşkanı gibi yetkileri kısıtlanmamıştır. Hakiki anlamda Başkan veya Reis olmuşlardır.

Ama öyleyken bile halife kendi haline bırakılmamıştır. Bir şekilde fıtri olarak halifenin bir de “Müftü”sü vardır. Sözgelişi Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra) ve Hz. Osman (ra)’ın müftüsü Hz. Ali idi. O nedenle bana sıcak gelmektedir.

Osmanlı Devletinde bu sistem bir şekilde devam ettirilmiştir. Padişahlar seçimle gelmiyor olsalar da onların da ‘Müftü’leri vardı, Şeyhulislamlar o vazifeyi görüyorlardı.

Bediüzzaman Hazretleri, Meşrutiyet ilan edildiğinde o gün için mevcut sistemin yeni şartlara göre dönüştürülmesi önerisinde bulunmuştu. Sistemi yıkmadan ıslah edilmesi cihetine gitmenin daha uygun olacağı gerçeğinden hareketle bunu yapmıştı.

Bunun için iki meclisli sistem önermişti.
Biri TBMM,
Diğeri ise Yüksek Din Şurası (Meclisi)

Yasama bu iki meclis ile tahakkuk ettirilecekti, yürütmenin başında ise halife olacaktı. Malum, padişahlık döneminde padişahların adil olmalarını sağlayan iki unsur vardı biri seraskerler heyetinin görüşleri diğeri ise şeyhülislamların fetvalarıydı.

Onların varlığı bile bazı emirlerin uygulanmasına engel teşkil ederdi. Padişah fetva alamayacağını bildiği emir ve yasaklarını uygulamaya koymazdı. Şeyhülislam bir denge unsuru idi...

Dört halife devrini veya eksik de olsa Osmanlı Devletini esas alırsak bugüne kıyasladığımızda uygulamasının aynı olmayacağı açıktır. O günün şartlarının basitliği ve işlerin azlığı karşısında bugünün şartlarının ağırlığı ve işlerin çeşitliliği ve karmaşık hali tek kişinin yönetmesini imkânsız kılıyor. O nedenle meclissiz olması muhaldir. Hem de iki meclis olması kaçınılmazdır.

Üstad, “bu meclis hilafeti deruhte edebilir” diyor. O halde bugünkü mevcut meclis hilafeti temsil eder ve yürütmenin de başı olur. Meşihat dairesini yani bugünkü Diyanet İşleri Başkanlığını içinde bulunduğu basit halden çıkarmak gerektiği açıktır. Onu da diğer meclise benzeyen bir şekle dönüştürmek gerekir. Zira -Bediüzzaman Hazretlerinin de ifade ettiği gibi- aynı cinsten olmazsa birbirine söz geçiremez. Yani mevcut meclisi etkileyecek güçte ikinci bir meclise şiddetle ihtiyaç vardır.

Bugün Diyanet İşleri Başkanı etkili olamıyorsa bunun nedeni açıktır. Bir meclise, bir şahs-ı maneviye dayanmadığındandır.

Demek ki, Başkanlık sistemi gayet makul bir sistem olmakla beraber, onu frenleyecek ve diktatörlüğe gitmesini engelleyecek ikili meclise ihtiyaç vardır. Biri maddi problemleri görüşen ve çareler üreten olacak, diğeri ise dini ve manevi problemleri inceleyen ve çareler üretip öneriler getiren ikinci meclis…

Devlet Başkanlığı Sistemi bu şekilde iki meclise dayanırsa gayet adil bir sistem olarak kabul edilebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum