Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Nurlu bir geleceğe doğru

Bu asrın başlarından itibaren, insanlarımızı dinden ve Kur’an’dan uzaklaştırmak, maneviyattan mahrum bırakmak, madde ve nefislerin esiri haline getirmek için, çok sistemli ve planlı çalışmalar yapıldı. Bizleri başka türlü mağlup edemeyen zalimler, münafıkane iş görmeye başladılar. Bizleri mağlup etmek ve böylece istedikleri oyunlara alet etmek için, içten ve dessasane bir şekilde büyük tezgâh ve hilelere başvurdular.

Maalesef, bu maksatlarına da büyük bir ölçüde ulaştılar. Devleti, zihniyet olarak ele geçirdiler. Öncelikle okullara ve ailelere yönelik bir tahribat stratejisi uyguladılar. ‘’Milli Eğitimde öyle bir müfredat programı uygulayacağız ki, otuz sene sonra gelecek nesiller, Kur’an’ı kendi elleriyle ortadan kaldıracak’’ diye iddialı ve kararlı bir şekilde dinsizlik propagandasına başladılar.

Eğitimi, dinden ve manevi bütün hususlardan arındırmak için çok büyük bir gayretle çalıştılar. Hatta tamamen kendilerinin uydurdukları ve zaman zaman da dinini dünyaya satan bedbaht din adamlarını da kullanarak, kendilerine yeni bir din uydurmaya başladılar. Bu din için uydurdukları kıble, kitap ve sahte peygamber için şiirler ve kitaplar yazdılar. İslamiyet’i çağrıştıran bütün şeairi yasakladılar. Hatta Behcet Kemal Çağlar gibi bazı şairler, hızlarını alamadıkları için Mustafa Kemal için mevlit ve ezan bile yazdılar. ‘’Kemalizm Dini’’ adı altında kitap yazan bazı zavallılar bile çıktı, bu zulüm ve istibdat döneminde.

Tarihte misli görülmemiş bir baskı ve zulüm ile dini her türlü duygu ve inancı yok etmeye çalıştılar. Dini hiçbir görüntüye tahammül edemediler. Müslümanlara yabancı olan kıyafetleri giydiler ve insanlara da giydirmeye çalıştılar. Bunlara ‘’çağdaşlık ve medenileşmek’’ maskeleri taktılar ve aksi davrananları ‘’çağdışı ve mürteci’’ diye yaftaladılar. Müslümanları, cemiyet hayatından tamamen saf dışı etmek için büyük bir psikolojik ve kanuni sindirme operasyonlarını sahneye koydular.

Bu ülkede yaşayan bütün erkeklere zorla şapka giydirilmeye çalışıldı. Şapka ticareti yaparak büyük paralar kazanan yeni zenginler türedi bu ülkede. Hatta Rize halkı şapka giymediği için Hamidiye Kruvazörü tarafından bombalanmış, birçok kişi öldürülmüştür. Kurulan zulüm mahkemelerinde de Rize’de temayüz etmiş dindar ve âlim sekiz vatandaşımız idama mahkûm edilmiş ve cezaları hemen infaz edilmiştir. Bu elim olayın ardından da bir hatıra olarak “Atma Hamidiye atma, vergi de vereceğuz, serpuş da giyeceğuz…”  sözlerinin tekrarlandığı bir halk türküsü söylenir olmuş.

Tabi bu zulüm ve istibdat şebekesi, bazı hususları iyi hesaplayamadılar. Evdeki hesapları çarşıya ve Barla’ya uymadı. Allah’ın yardım ve inayeti ile Üstad Said Nursi Hazretlerinin başlattığı iman ve Kur’an hareketi, her türlü hesabı ters yüz etti. Ücra bir köyden başlayan ihya ve tecdit hareketi dalga dalga Anadolu’ya ve sonradan da bütün dünyaya yayıldı. Çok büyük çileler çekildi fakat ekilen Nur tohumları meyve vermeye başladı.  

Allah’a şükürler olsun, bu hazin ve elim olaylar ve hatıralar da artık geride kaldı. İnsanımız, kendisine unutturulmaya çalışılan değerleriyle yeniden buluşuyor, dinine ve maneviyatına daha şuurlu bir şekilde sarılmaya çalışıyor. Üstad’ın ve Risale-i Nur’un açtığı Kur’an’i Cadde, giderek genişliyor ve daha çok insanı cezbetmeye başlıyor.  Bunun maddi ve manevi emareleri her geçen gün artıyor ve daha bariz bir şekilde görülmeye ve hissedilmeye başlıyor.

Geçenlerde Dünya Değerler Araştırması Derneğinin, periyodik olarak yaptığı araştırmanın yeni sonuçları açıklandı. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in başkanlığını yaptığı bir ekip tarafından yapılan ve ‘’Türkiye Değerler Atlası-2012’’ başlığı altında yayınlanarak kamuoyuna açıklanan veriler, artık istikbalden daha ümit var olmamız için güzel gelişmelere işaret ediyor. Allah’a binlerce şükür olsun ki, yapılan çalışmalar semerelerini ciddi bir şekilde vermeye başlamış.

Demek ki, çekilen bunca çile boşa gitmemiş. Zaten manevi olarak boşa gitmesi mümkün değil. Her ihlaslı çalışma ve hizmet, bu dünyada bir netice getirmese bile, elbette manevi ve uhrevi olarak, bu hizmetleri yapanların defterine amel-i salih olarak işlenecektir. Bununla birlikte, ekilen tohumların güzel ve hayırlı meyvelerini müşahhas olarak da görmeye başlamanın bahtiyarlığını yaşıyoruz.
İki yıllık bir çalışmanın neticesi olarak ortaya çıkan veriler, gösteriyor ki, artık, insanlarımız, dinine daha sıkı bir şekilde sarılmaya başlamış. Bu verilere baktığımızda, hemen şunu da söylememiz gerekir. Yapılması gereken çok hizmetler, ulaşılması gereken çok insanlar var. Hizmetlere şevk ve heyecanlar sarılmaya devam etmeliyiz.

Bu çalışma, siyaset, ekonomi, dini değerler, kadın-erkek ilişkileri, aile ve evlilik kurumu ile ilgili bir çok çarpıcı sonuçları kapsıyor. Bu çalışmada Avrupa ülkeleri arasında Allah inancının, insanların günlük hayatındaki öneminin en yüksek düzeyde olduğu ülke Türkiye. Türkiye’deki insanları yaklaşık üçte biri, günde beş vakit namaz kıldıklarını ve Ramazan orucunu tuttuklarını ifade ediyor.

Son yirmi iki yılda Türkiye’de dindarların sayısı yüzde on oranında artmış. Bu önümüzdeki dönemde inşallah artarak devam edecek. Çünkü çok büyük badirelerden ve tertiplerden geçildiği dönemlerde bile elde edilen bu büyük başarı, şartların daha iyiye gittiği bir dönemde, yapılacak çalışmalarla daha da hızlanacak.
Çok şükür toplumumuz, Avrupa ve dünyanın en dindar toplumlarından birisi olarak dikkat çekmekte ve üzerine düşen büyük bir misyonu ve görevi, yeniden üstlenebilecek büyük bir potansiyeli taşımaya başlamaktadır. Bu durum, son yıllarda artan dış münasebetler ve hizmetlerle, bütün dünyaya daha hızlı bir şekilde yayılacak.

Avrupa’da Allah inancının, insanların hayatındaki etkilerinin en fazla olduğu ülke de Türkiye. Doğu ve Batı bölgeleri arasında, inancın hayata yansıması açısından ciddi bir fark bulunuyor. Bütün Türkiye’ye şamil olmak üzere, Batı illerimizde, belki hizmetlerin seviye ve kalitesinin, daha da yükseltilmesi gerekir.

Televizyonların ve dehşetli komitelerin büyük tahribat ve sinsi çalışmalarına rağmen, aile, toplumumuzun çok önemli bir kurumu olarak, ayakta durmaya ve toplumda birlik ve beraberliği perçinlemeye devam ediyor. Evlilik, büyüklere saygı, erkeğin aile hayatındaki rolü konusunda, dini ve geleneksel yapı büyük ölçüde korunmaya devam edilmektedir.
Ülkemizdeki muhafazakar yapının, manevi ve toplumsal değerlere bağlılığın, böyle önemli ve ciddi bir şekilde yükselme eğilimine girmesi, geleceğe dönük olarak daha da ümitlenmemiz için, önemli bir neden oluşturuyor.

Evet ahir zamanın dehşetli ve tahripkar Deccal ve Süfyan fitnesi, ülkemize ve bütün dünyaya çok büyük zararlar verdi. Çok insan ve özellikle gençler, bu büyük fitneye kurban edildi. Artık bu büyük fitne dönemini geride bırakmak üzereyiz.
Son yıllarda alınan önemli tedbirlerle, inşallah daha büyük mesafeler kat edilecek ve daha büyük manevi başarılara imza atılacaktır. Manevi tamircilere sunulan bu büyük hizmet imkânlarının heba edilmemesi gerekir.

Üzerimize düşen vazifeleri, artık daha rahat bir ortamda ve hiçbir endişe duymadan yapmak için, şartlar büyük oranda lehimize dönmüştür. Mazeret beyan etmeye, tembelliğimize, bazı şahsi ve tarafgir bahaneler uydurmaya, hiçbir cihetle hakkımız yoktur. 

Mili Eğitim’de önümüze serilen hizmet imkânlarını, müspet bir şekilde ve büyük bir gayretle kullanıp, yeniden eski ihtişamlı günlerimize dönmek için hizmet ehlinin çok daha fazla çalışması gerekir.

Önümüzdeki yıllarda, bunun semerelerini, Allah kısmet ederse çok daha güzel ve verimli bir şekilde görmeye başlayacağız. Maddi ve manevi bazı kazalar ve belalar olmazsa, çekilen bunca sıkıntı ve çilelerden sonra, yeniden büyük bir dirilişi ve bütün ülkeyi kapsayan bir nurlanmayı hep beraber idrak edeceğiz.
Nurlu ve aydınlık bir geleceğe hep beraber hazır olalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.