Nötraliteyi kadın tesettürü üzerinden temellendiren Kemalist devrimdir

Nötraliteyi kadın tesettürü üzerinden temellendiren Kemalist devrimdir

Cinsiyetçi bir bakış açısıyla sadece başörtüsü üzerinden kadın terapistleri ötekileştirmek, temel insan haklarını sadece bunun üzerinden psikoterapist için yok saymak, insani bir sefalettir.

Üstün Dökmen'in "Başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır, nötr olamazlar" sözlerini değerlendiren Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ahmet Yıldız, "Nötraliteyi kadın tesettürü üzerinden temellendiren modernist dogmatizmin bizdeki karşılığı Kemalist devrimdir" dedi.

Prof. Yıldız'ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle:

BİR DİNSİZLİK DOGMASI

Nötralite kavramı insani var oluşu din dışılıkla eşitleyen laizsizmin kök kavramıdır. Din dışlığı nötralite ile eşitleyen bakış açısı bir dinsizlik dogmasıdır.

Nötraliteyi kadın tesettürü üzerinden temellendiren modernist dogmatizmin bizdeki karşılığı Kemalist devrimdir. Kamusallığı tekçi bir bakış açısıyla tanımlayan ve bunu nötralite olarak dayatan Kemalizm, 28 Şubat sürecinde de görüldüğü gibi, dindarlığı kriminalize etti.

Kamusal alan insani varoluş gereği çoğulcu bir alandır. Kemalizm aydınlanmacı otoritarizm adına bu alanı tekleştirdi, görüntüyü "nötralize" etmeye çalıştı. Görüntünün kaynaklarını görünmez kılmayı çözüm sandı.

Bu bakış açısı kamusal alanın demokratik kuruluşu ile kaçınılmaz olarak çatışma içindedir. Bu yüzden Kemalist bakış açısı ile demokrasiyi buluşturmak pek mümkün görünmüyor. Günümüz Kemalizmi bunu yeterince doğruluyor.

Yıllar önce B&H Brothers'ta birlikte alışveriş yaptığımız Kemalist profesör çalışanların Ortodoks Yahudi görünümünden çok rahatsız olmuş ve "Ben bunların ne olduğunu bilmek zorunda mıyım?" demişti. "İnsan insanın kurdudur" durumuna tipik bir örnekti bu.

BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNDEN KADIN TERAPİSTLERİ ÖTEKİLEŞTİRMEK İNSANİ BİR SEFALETTİR

Kemalist gelenek, kamusal alanın tekçi kuruluşuna dayalı siyasi geleneği devam ettiren Cumhuriyet görünümlü laisist bir otoritarizmi temsil ediyor.

Taktığı haçı/kippayı/takkeyi dışarıda bırakarak danışanına muhatap olan psikoterapist, giyinme tarzına kaynaklık eden düşüncelerini elbette kendisi ile taşır. Aktarımda bulunmak herkes için kaçınılmaz bir insani durumdur. Önemli olan bunun farkında olmak ve ona göre davranmaktır.

Hekim seçmek bir hak olduğu gibi psikoterapistini seçmek de bir haktır. Danışan dindar ya da değil, Türk ya da değil, cinsiyetçi ya da değil ön tercihleri üzerinden psikoterapistini seçer.

Cinsiyetçi bir bakış açısıyla sadece başörtüsü üzerinden kadın terapistleri ötekileştirmek, temel insan haklarını sadece bunun üzerinden psikoterapist için yok saymak, insani bir sefalettir.

NE YAZIK Kİ ÜSTÜN DÖKMEN'İN YAPTIĞI TAM DA BUDUR

Sınıfsal, cinsiyetçi, ideolojik çıkarlarına mutlakçı modernizmin dogmaları üzerinden elbise biçmek anakronik bir durumdur.

Cam evde yaşayanın başkasına taş atması, toplumsal ve siyasi komplikasyonlarını yok sayarak Donkişotluk yapması, entelektüel bir sorumsuzluk örneğidir. Ne yazık ki Üstün Dökmen'in yaptığı tam da budur.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum