İbadet, Allah rızası için yapılır

İbadet, Allah rızası için yapılır

Günlük Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münâfi olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler.
Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz'ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.

İşte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendîyi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü'l-Kebîr'i, o faydaların bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar.

O faydaları göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasten ve bizzat istenilmeyecek. Çünkü onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talepsiz terettüp eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer.

Yalnız bu kadar var ki, böyle hâsiyetli evrâdı okumak için, zayıf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faydaları düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rıza-yı İlâhî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve Selef-i Salihînden mervî olan faydaları görmediklerinden şüpheye düşer, hattâ inkâr da eder. (Lemalar, 17. Lema)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

AKÎM : Neticesiz, faydasız.
AKTAB : Velilerin üzerinde tasarrruf edebilen büyük mürşidler, kutuplar
CEVŞENÜ'L-KEBÎR : Büyük zırh. Peygamber efendimize vahiyle gelen,bin faydası olan ve Cenab-ı Hakkın binbir isimlerinin zikredildiği benzersiz duâ.
CÜZ'Î : Azdan olan, parçaya âit olan, pek az, kıymetsiz.
DÂÎ : Duâ eden, duâcı, sebep, illet; çağıran, teşvikçisi.
EMR-İ İLÂHÎ : Allah'ın emri.
EVRÂD : Kur'ân'ı Kerîmden veya başka şeylerden sık sık ve devamlı okunan duâlar, kısımlar, virdler.
EVRÂD : Kur'ân'ı Kerîmden veya başka şeylerden sık sık ve devamlı okunan duâlar, kısımlar, virdler.
EVRÂD-I KUDSİYE-İ ŞÂH-I NAKŞİBENDÎ : Şâh-ı Nakşibendi Abdulkadir-i Geylani'nin okuduğu kudsî vird ve duâlar.
FAZLÎ : Lütuf ve ihsanla ilgili.
FEVÂİD : Faydalar.
HÂLİS : Hilesiz, katıksız, saf, duru; her işi sırf Allah rızâsı için olan.
HÂSİYET : Husûsi fayda, özellik, tesir, keyfiyet.
HÂSİYET : Husûsi fayda, özellik, tesir, keyfiyet.
HÂSİYET : Husûsi fayda, özellik, tesir, keyfiyet.
İLLE-İ GAİYE : Asıl sebep, elde edilmeye çalışılan asıl gaye ve netice.
İLLET : Gerekçe neden
İNKÂR : İnanmamak, reddetmek.
İPTAL : Geçersiz kılma.
MAKBUL : Kabul edilmiş olan, geçerli.
MAKSUD-I BİZZAT : Asıl maksatlar, esas kasdedilen.
MERVÎ : Rivâyet edilen. Nakledilen.
MÜNÂFİ : Zıt, ters, aykırı.
MÜRECCİH : Tercih ettiren, üstün tutan.
MÜŞEVVİK : Teşvik edici. Gayrete getiren.
RIZA : Razı oluş. Memnunluk, hoşluk.
RIZÂ-İ İLÂHÎ : Allah'ın rızâsı.
RIZA-YI İLÂHÎ : Allah'ın kulundan memnun olması.
SELEF-İ SÂLİHÎN : Ehl-i Sünnet ve Cemaatin ilk rehberleri, İslâmın ilk dönemlerinin sâlih insanları.
SEMERÂT : Meyveler, faydalar, kârlar, menfaatler.
SIRF(E) : Sadece, yalnızca. * Sâfi ve hâlis şey. Karışık olmayan.
SIRR : Gizli hakikat. Gizli iş.
ŞEVK : Çok istek, şiddetli arzu.
TALEP : İstek. Arzu.
TERETTÜB : Sıralanmak, gerekmek, netice olarak çıkmak, belirli sebeplerin belirli neticeler vermesi.
UBÛDİYET : Kulluk, kölelik, kul olduğunu bilip Allah'a itaat etme.
UHREVİYE : Ahirete âit.
VİRD : Belli zamanlarda sık sık ve devamlı okunan zikir ve duâ.
ZİKR : Anmak, Allah'ı hatırlamak.