Mustafa İslamoğlu’nun F. Gülen hayranlığı

Hemen belirtelim ki amacımız -bazılarının iddia ettiğinin tam aksine- İslamoğlu’nun reklamını yapmak değil. Düşünce dünyasının sefaletini bütün yönleriyle ortaya sermek sadece. Şöyle bir itirazı şimdiden duyar gibi oluyorum: “O da birçokları gibi Gülen’in karanlık içyüzünü bilmediği için bu methiyeleri dizdi ve nitekim 17 Aralık ve 15 Temmuzda ayıldı ve kedine geldi.” Bu itirazı makul bulmuyoruz çünkü İslamoğlu, FETÖ’yü değil onun üzerine inşa edildiği “Uydurulmuş Din” anlayışını eleştirdiğini söylüyor her defasında. Öyleyse şunu sormak bizim en doğal hakkımız olmalı değil mi? Bu yapının malum anlayış üzerine inşa edilmiş olduğunu yeni mi öğrendiniz? Yoksa bu güzellemeleri yaptığınız sıralarda FETÖ’nün “İndirilmiş Din” anlayışı üzerine bina edilmiş olduğuna mı kani idiniz? Hadi onu da geçelim bütün akademik(!) taifenizle birlikte bu meş’um yapı üzerinden Risale-i Nurlar’a hayasızca saldırmanızın anlamı ne? İslamoğlu, düşünce dünyasına adım attığı ilk günden beri “ilkeli”, “samimi” ve “omurgalı” olmadı. Olamadı daha doğrusu. Eli kalem tutan her aydının en büyük sınavı olan samimiyet sınavını geçemedi hiçbir zaman. Bayındır, Tekhafızoğlu, Merdin gibileri -en azından bu noktada- İslamoğlu’na göre daha “harbi” daha “samimi” bir zeminde durdular. Risale-i Nurlara olan husumetleri sinsi değil aleni idi çünkü. Konjönktürel hareket etmek, siyasal atmosfere göre tavır almak kısacası mevzi’ye göre mevzu’ya yaklaşmak onun alamet-i farikası oldu daima. Aşağıda okuyacağınız satırlar bu açıdan her biri ibretlik birer vesika değerinde.

"…Esad Coşan'ın, Fethullah Gülen'in ve bu ülkenin yetiştirdiği daha birçok değerin gönüllü gönülsüz sürgüne tabi tutulması elbette bu ülke adına bir utanç ve kayıptı. Fakat ben bu postmodern sürgünleri, cüz'î şerle küllî hayrın murâd edildiği ilahî bir atama olarak algılama taraflısı oldum. Kimi dostlar bu görüşüme ısrarla karşı çıksalar da, ben bu postmodern sürgünleri birerhicret olarak değerlendirdim…" [Yeni Şafak-2001]

Yani Gülen’in 1999’dan bu yana Pensilvanya da ikamet etmesi “İlahi bir atama” ve “Hicret”, İslamoğlu’na göre. Gülen’i oraya –haşa- Allah atadı ve Gülen de bu ilahi emre uymak için Pensilvanya’ya hicret etti öyle mi? Asıl “Uydurulmuş Din” bu değil mi sizce de?

Kasım 2010 haberx.com'daki röportajında şunları söylüyor: "Fethullah Hoca Efendi için de geçerli. Niye toprağını on bin kilometre öteden koklasın ki? Bu insana bu niye yapılır? Bu topraklara hangi kötülüğü yapmış bu insan? Elbette ki hicretolarak bakabiliriz. Hicreti ben şöyle tarif ediyorum: İmkânların tükendiği yerden, imkanların üretileceği yere göç etmektir." [http://www.haberx.com/darbeler_resmi_ideolojinin_kurban_mevsimi(17,n,10493970,362).aspx]

2004 tarihli bir konuşmasında şunları söylüyor: “…Onun gibi bir âlim yetiştirin de göreyim. Hadi bir Fethullah Hoca yetiştirin göreyim sizi! Hoca’nın ayakkabısını yetiştirin alnınızdan öpeyim sizin” [https://m.youtube.com/watch?v=I-S2U8nr3Qc]

Yani bütün ülke bir olsak, bir araya gelsek bırakın bir Gülen yetiştirmeyi onun ayakkabısını bile yetiştiremeyiz, İslamoğlu’na göre. Doğru aslında, ülke olarak hepimiz bir araya gelsek Gülen gibi şerli ve karanlık birinin ayakkabısını bile yetiştiremeyiz. Bilindiği gibi Afgani’yi eleştirenler için de  “hepiniz toplansanız Afgani’nin tuvalet bezi bile olamazsınız” demişti. Afgani’yi en fazla eleştiren kişinin Necip Fazıl olduğu düşünülünce bu ithamın vahim boyutlarını tahmin etmek zor olmasa gerek.

F.Gülen'in Haziran 2010’da Amerikan Wall Street Journal gazetesine yaptığı Mavi Marmara açıklaması M.İslamoğlu'na sorulunca: ”Hocaefendi bir alimdir, bu ümmet alimlerini ite kurda yem etmemelidir.” diyor. [https://www.youtube.com/watch?v=VDiI1yJLw1Y&t=1s]

Yani Mavi Marmara açıklamasından dolayı Gülen’e tepki gösteren bütün samimi Müslümanlar “it” veya “kurt”, islamoğlu’na göre. Ortada tek bir koyun var: Gülen.

Ekim 2005-Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde şunları yazıyor: "Kim ne derse desin, Fethullah Gülen Hocaefendi, adeta eğitimle görevlendirilmiştir. Bunun en bariz örneği, birer barış köprüsü olan ve yeryüzünün dört bir yanına dağılmış bulunan 300'ü aşkın Türk okuludur. Bu, kökü ta İslam'ın ilk yıllarına kadar uzanan fütüvvet geleneğinin, 'modern' bir anlayışla yeniden ihya ve inşasıdır. Fütüvvet, yani "yiğitlik, adamlık, erlik" geleneği.

Şu bir gerçek ki, ortada kimsenin görmezden gelmemesi gereken bir başarı hikayesi var. Hatta, müsaadenizle biraz daha ileri gidip, tarihe kalıcı bir not düşüldüğünü söyleyebilirim. Bu başarı hikayesi kazasız belasız tamamına ererse, iftihar bu toprakların iftiharı olacaktır. Başarı bu milletin başarı hanesine kaydedilecektir. Bundan gocunanlar, yanlış yapıyorlar. Bu başarıyı baltalamaya çalışmak, bindiği dalı kesmekle eş anlamlıdır. Yazılan bu destanın mimarı’nı yıpratmaya, onu resmi gayr-ı resmi tacizlerle bezdirmeye çalışmak, en hafif ifadesiyle hoyratça bir kadir kıymet bilmezliktir. Devlet, bu modern fütüvvet dalgasının önünde durup ona köstek olmak yerine, destek olmalı ve bu dalgayı yedi iklim dört köşeye taşımaya aracılık yapmalıdır. Zaten kanaatim o ki, bu dalga önünde duranı bir biçimde aşacak kadar güçlüdür. Son sözü şaire bırakalım: 'Çarh-ı felek kuvve-i bâzû ile dönmez/bir şem'a ki mevlâ yaka üflemekle sönmez' " [http://www.yenisafak.com/arsiv/2005/ekim/21/shocaoglu.html]

Bu satırları ve 2001-2005'deki köşe yazılarını şubat 2012 tarihin de çıkardığı kitabında [Şahsiyet Yazıları, Düşün Yayıncılık]  olduğu gibi tekrar yayınlıyor. F.Gülen hakkında yazdığı 2005'deki makalesinin adını değiştirerek bu kitaba alıyor. Eserin önsözünde, kitap ve içindeki yazılar hakkında şunları söylüyor: "Seçilen yazılar yazıldıkları gibi kitaba girmemiş, yeniden gözden geçirilmiş, nadir de olsa bazılarına gerekli görülen ilave ve çıkarmalar yapılmıştır. ...fakir, üç bine yakın makale kaleme aldı. Bu makalelerin bazısı zamana maruz kaldı ve elendi. Bazıları ise üzerinden zaman geçmesine rağmen eskimedi. Bunlar içerisinden  bir  kısmı, bırakın eskimeyi, 'eskimezlik' hüviyetini kazandı." [kitabın önsözünde sayfa 10-11] [http://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/product&productid=268912)

Görüldüğü gibi Gülen hakkındaki mezkur övgüleri şubat 2012’de gözden geçirdiği kitabına olduğu gibi alıyor. Çünkü bu yazılar “eskimezlik hüviyeti kazanmış”, İslamoğlu’na göre. Fazla söze hacet yok sanırım. Takdiri size bırakıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum