Münafıkların fenalığı ve kötülüğü öyle bir dereceye baliğ olmuştur ki

Münafıkların fenalığı ve kötülüğü öyle bir dereceye baliğ olmuştur ki

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Bakara Sûresi 14-15. âyetin tefsiri

Sual: Bu cümlenin 1 اِنَّا مَعَكُمْ cümlesine tekit veya bedel olduğunun tevcihi?

Elcevap: 2 اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُنَ cümlesi gerek hak ve hakikate ve gerek ehl-i hak ve ehl-i hidayete ihanete dairdir. Çünkü bundan dalâlet ve ehl-i dalâlete tâzim çıkıyor. Bu ise اِنَّا مَعَكُمْ cümlesinin meâlidir. Demek her iki cümlenin mealleri birdir veya birbirini tekit eder.

Mukadder bir suale cevap olduğunun tevcihi ise, sanki onların şeytanları tarafından şöyle bir sual varit olmuştur ki, “Yahu, eğer siz bizimle beraber ve bizim mesleğimizde olmuş olsaydınız, mü’minlere muvafakat etmezdiniz. Ya siz onların mezheplerine geçtiniz veyahut sizin için muayyen bir mezhep yoktur.” Bu suale karşı اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُنَ diye, Müslümanlardan olmadıklarını sarahaten söyledikleri gibi, hasrı ifade eden اِنَّمَا ile, muayyen bir mezhebi olmayanlardan olmadıklarına işaret etmişlerdir. Ve keza, devamı ifade eden ism-i fail sigasıyla 3 مُسْتَهْزِؤُنَ demeleri, mü’minlere karşı yaptıkları istihzanın daimî bir sıfatları olup, bilâhare arız olmuş sıfatları olmadığına işarettir.

اَللهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ Yani, “Allah onları istihza ediyor.” Bu cümlenin evvelki cümlelere atfedilmeyerek atıfsız zikredilmesinin esbabı:

Eğer atfedilmiş olsaydı, ya 4 اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُنَ cümlesine atfolurdu; bu ise bu cümlenin de 5 اِنَّا مَعَكُمْ cümlesine tekit olmasını icap eder. Veya اِنَّا مَعَكُمْ cümlesine atfolurdu; bu dahi bu cümlenin onların sözlerinden biri olduğunu iktiza eder. Veya 6 قَالُوا'ya atfolacaktı; o vakit Allah’ın onlara olan istihzası halvet zamanıyla mukayyet olacaktı. Halbuki Allah’ın istihzası daimîdir. Veyahut 7 وَاِذَا لَقُوا cümlesine atıf yapılacaktı; bu ise her iki taraftan, yani mâtuf ve mâtufun-aleyhten maksadın, bir olduğunu istilzam eder. Halbuki birinci cümle amellerini beyan eder; ikinci cümle cezaları hakkındadır. Demek mahzursuz, münasip bir mâtufun-aleyh bulunmadığından müste’nife olarak, yani mâkabliyle bağlı olmayarak mukadder bir suale cevap kılınmıştır.

Evet, münafıkların fenalığı ve kötülüğü öyle bir dereceye baliğ olmuştur ki, hallerine vakıf olan her ruh, “Acaba böyle fena olanların cezası nedir ve cezaları verilmeyecek mi?” diye sormaya mecbur olur. İşte, Kur’ân-ı Kerim اَللهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ cümlesiyle şu mukadder suale cevap vermiştir. Demek bu cümlenin istinafı, atfından daha mühimdir.

Sonra, makamın iktizasıyla onların istihzalarına karşı mü’minlerin mukabelede bulunmaları icap ederken Cenâb-ı Hakkın mukabelede bulunması, mü’minlerin teşvikine ve terahhumlarına işaret olduğu gibi, münafıkları da istihza etmekten zecir ve men etmek içindir. Zira, istinatları Allâmü’l-Guyûba olanlar, istihza edilemezler. Sonra, Cenâb-ı Hakkın tenkil ve tâzibini istihza ile tâbir etmek şe’n-i ulûhiyete yakışmadığından, istihzanın lâzımı olan tahkir irade edilmiştir.

1 : Sizinle beraberiz. 
2 : “Şüphesiz ki biz onlarla alay edicileriz.” Bakara Sûresi, 2:14. 
3 : Alay edenler.
4 : “Biz ancak onlarla alay ediyoruz.” Bakara Sûresi, 2:14. 
5 : Sizinle beraberiz. 
6 : Dediler. 
7 : Karşılaştıklarında.

Bediüzzaman Said Nursi
İşaratü'l-İ'caz