Ahmet Nebil SOYER

Ahmet Nebil SOYER

Koronavirüs ve Haşir

Haşir Risalesi esmaların tecellileri ve yansımalarına göre yazılmış bir eser. Ahiretin iki yönlü vadisi cennet ve cehennem. Ve dünyanın iki yönlü cennet ve cehenneme götüren amel akışları Haşir bahsinde sürekli nazara verilmiştir. O kadar beklenmedik gelişmeler ve facialar, trajediler ile karşılaşıyoruz ki, o kadar beklenmedik ataklar yapılıyor ki insanı beklenmedik olaylar karşısında şaşırtıyor. Nasıl hareket edeceğini belirleyemiyor insan. Bu cunudullah koronavirüs öyle yerlerden giriyor ki hayata, insanlar apışıp kalıyor.

Gökyüzünden suları indirdim, yerden nebatları çıkardım, onlarla hayvanlarınızı ve bitkilerinizi yetiştirdim, hayatınızı güzelleştirdim, size “ahsene külli şeyin haleke” her şeye en ideal ve bihakkın güzellik verdim size sundum. Her sabah sofrasına dünya misafir oluyor. Bir zeytin bir dünya özeti. Ekmek de aynı. Ya su? Ta semadan tenezzül ediyor. Bala ne dersin? Süt, o da başka bir alem. Her sabah kainat bize koşup geliyor masamızı donatıyor. Allah ne kadar dürüst ama biz dürüstlüğü terk ettik. Siz terk edersiniz ha! Şimdi dayanın! Günde sizi beş vakit namaza çağırıyorum, ihtiyarlar, kabrin korkusunu hisseden müminlerin dışında kaç tane genç var? Bu dürüst davranmak mı?

“Evet dünya yüzünü bu kadar müzeyyen masnuatıyla süslendirmek, ay ile güneşi lamba yapmak, yeryüzünü bir sofra-ı nimet ederek matumatın en güzel çeşitleriyle doldurmak meyveli ağaçları birer kab yapmak her mevsimde birçok defa tecdid etmek hadsiz bir cud ve sehaveti gösterir.“

Evimiz süslenmiş her an süsü değişiyor. Ay ve güneş lambamız. Ne lamba ama. Yeryüzü soframız, nimetlerin çeşitlerinin hesabı yok. Ağaçlar birer kab, sürekli kab ile bize nimetler sunuluyor. Çin, Suriye, Amerika, İran, Rusya İdlib’de masum ve savunmasız insanları öldürüyor, bu ne hırstır. Buhtunnasır öldürülen peygamberin intikamını almak için binlerce Yahudiyi öldürür peygamberin kanı duruncaya kadar. Korona Buhtunnasır mı, başka ne?

“Beşerin hafızası, ağacın meyvesi, meyvenin çekirdeği, çiçeğin tohumu, kanun-ı hafiziyetin azamet-i ihatasını gösteriyor.“

Mülkünde cereyan eden herşeyi kaydeden bir ilah bu kadar zulmü görmüyor mu? Kundaktaki çocukları öldüren büyük güçler, bu kadar mı bir denetleyicinin gözüne gaflet edilir. Siz insafsızsanız, gökyüzü yumuşak suyu indirir ama gün gelir felaket olur, toprak yarılır, sonra öyle bir asker ortaya çıkar ki herkes şaşar kalır.

Bir Allah davası ülkenin birliği için herkesi birleştiren felsefesi varken onu küçük hesaplarla, bir klanın aşiretin davasına dönüştürmek için çabalamak, bunun belası. Bu kadar olsun yani.

“Şu hafiziyet işaret eder ki ehemmiyetli bir muhasebe-i amal defteri açılacak ve bilhassa mahiyetçe en büyük, en mükerrem, en müşerref bir mahluk olan insanın büyük olan amelleri, mühim olan fiilleri, mühim bir hesap ve mizana girecek, sahife-i amelleri neşredilecek.”

Bu yaşadıklarımız hesap gününün şamatasının buraya yansımasıdır, değil mi?

“Ey münkir bilir misin ki küfür ve inkarın ile ne kadar ahmakça bir cinayet işliyorsun ki kendi yalancı vehmini hezeyancı aklını, aldatıcı nefsini tasdik edip, hiçbir vecihle hulf ve hilafa mecburiyeti olmayan ve hiçbir vecihle hilaf O’nun izzetine yakışmayan ve bütün görünen şeyler ve işler sıdkına ve hakkaniyetine şehadet eden bir Zat’ı tekzib ediyorsun. Nihayetsiz küçüklük içinde nihayetsiz büyük cinayet işliyorsun. Elbette ebedi, büyük cezaya müstahak olursun. Bazı ehl-i cehennemin bir dişi dağ kadar olması cinayetinin büyüklüğüne bir mikyas olarak haber verilmiş.“

Bütün yanlış tutumlar, yalanlama yani tekzib, sıdk ve hakkaniyetin karşısında yer almak, Allah’ın bütün yaptıkları sıdk ve hakkaniyet, hani bak neredeyse herşey bir iç nifaka dönüşmüşse, bu tekzibin cezası ahirette, bir ehli cehennemin bir dişi bir dağ kadar ise… Şimdi de bu kararsız ve panik ortamı hep ahireti görmemekten ileri geliyor. Dünya devletleri kimi Müslüman kimi Hristiyan ama dünyayı paylaşma derdine düştüler, sanki dünya sahipsiz, olur mu yani?

Bak üniversitelere ilim satış kurumları, güçlü olan ayakta, ilim hak getire, ne duyan var ne denetleyen. Devlet Ankara’da bağırsın, sinek vızıltısı insanlara. Hainler ihanetin peşinde. Milleti hakime paranın ve görüntünün. Ne hamiyeti diniye var ne hamiyet-i milliye.

“Kurun-ı salifede cereyan asi ve mütemerrid kavimlere gelen azaplar gösteriyor ki insan başıboş değil bir celal ve gayret sillesine her vakit maruzdur.”

Korona celal ve gayret sillesi değil mi?

Peygamberler tarihini ve haşri koronaya göre okumak… Peygamberler tarihinde olaylar gördüğüm kadarıyla dünya coğrafyası ile ilgili değil bir kavmi ve bir bölgeyi nazara almış. Ama şimdi bütün dünya nazara alınmış, eğer helaket olsa bir kıyamet, ama bu da prova olabilir. Olay peygamberlerin tarihi ölçeğinin çok üstünde, çok fevkinde.

Peygamberler tarihin olaylarını doğuran inkar, tekzib, alay, sihir bugün hepsi çok daha bol var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.