Mücahit BİLİCİ

Mücahit BİLİCİ

Keçel Mustafa Paşa’nın Zulmü ve Molla Said

Rüyada Bir Vazife

Bediüzzaman’ın hayatında karşılaştığı despot şahsiyetlerden birisi de Miran aşireti reisi Mustafa Paşa’dır. O sıralar sadece Molla Said olarak bilinen Bediüzzaman onaltı yaşlarında Tillo’da “hali bir türbe kubbesinde” (Hassa Kubbesi) riyazet halindedir. Bir gün rüyasında Şeyh Abdülkadir-i Geylani’yi (k.s.) görür. Geylani hazretleri ona şöyle der: “Molla Said! Miran aşireti reisi Mustafa Paşa’ya gidiniz ve kendisini tarik-i hidayete davet ediniz. Yaptığı zulümden vazgeçerek namaza ve emr-i marufa müdavim olmasını tavsiye ediniz. Aksi takdirde öldürünüz.” Rüyayı gördükten sonra Miran aşiretinin bulunduğu yaylaya gider ve orada Mustafa Paşa’yla aralarında ilginç bir karşılaşma ve restleşme yaşanır.

Mustafa Paşa, daha çok genç olan Molla Said’in ikaz ve tehditlerini hafife almak istese de kısa zamanda Molla Said’in korkusuz kişilik ve deryamisal ilmi karşısında direnemez ve boyun eğer. Kesen şeyin kılıç, değil onu tutan el olduğunu etvarıyla gösteren Molla Said, ilimde de kendisiyle münazara etmek üzere davet edilen Cezire’nin en seçkin alimlerini ilzam ederek, Mustafa Paşa gibi serkeş bir kişiliği geçici de olsa teslime mecbur eder. Mustafa Paşa’yla temaslarının mahiyetine dair ilginç anekdotlar, Tarihçe-i Hayat’ın ilgili bölümünde (Nursi 2004: 43-45) mevcut olduğu için burada detaylara girmeyeceğiz. Bu yazıdan maksat, Mustafa Paşa’nın Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı’nda anlatılan bazı hususiyetlerini tasdik eden, Risale-i Nur harici bazı bilgileri ve küçük bir belgeyi paylaşmaktır.

Miran Aşireti

1908 Tarihinde yayınlanmış bir seyahat etnografisine göre Mustafa Paşa’nın liderliğini yaptığı Miran Aşireti takriben bin aileden müteşekkil bir aşiret idi (Sykes 1908: 460). Tarz-ı hayat itibariyle göçer olan bu aşiret Cezire’den Van Gölü’nün güneyine baharda göç eder, sonbaharda dönerlerdi. Miran aşireti ayrıca eşkiyalık noktasında da nam salmıştı. Hem Müslüman hem de Hıristiyan halka baskı ve baskınlar ile rahatsızlık verirlerdi. Miran aşiretinin ayrıca mertlik ve kahramanlığı ile meşhur olan Goyan aşireti ile de aralarında tarihi bir husumet vardı. Aralarında vur-kaç taktikli çatışmalar olduğu gibi bazan meydan muharebeleri de vuku bulurdu. Hatta bazı raviler Mustafa Paşa’nın 1899’da böyle bir çarpışmada öldürüldüğünü hikaye etseler de aşağıda değineceğimiz üzere ölüm şeklinin farklı ve tarihinin daha sonra olduğu tahmin ediliyor.

Mustafa Paşa’nın babası aşiret reisi Brahim Ağa, bölgede hakimiyet noktasında en önemli Kürt emirliğinin lideri Bedirhan Bey tarafından öldürülmüştü. Mustafa Paşa babası Brahim Ağayı öldürmelerinden dolayı Bedirhanlar’a düşmandı. İki grup  arasında süregiden bir rekabet vardı. Miran aşireti gerçi “mir” çıkartmamıştı ama Botan bölgesinin en kalabalık ve en etkili koçer (göçer) aşiretlerinden biriydi. Miran aşireti yazları Şırnak üzerinden Van Gölü güzergahındaki yaylalarda dolaşır, kışları da Musul’a uzanan ovalara inerdi. Bahar mevsiminde Cizre’de kamp kurdukları nazara alınırsa Molla Said’in Mustafa Paşa’yı te’dip ziyareti ve Cezire alimleri ile münazarasının bir bahar mevsiminde olması muhtemeldir.

Bedirhanlar, Miranlar ve Hamidiye Alayları

Bedirhan Emirliği Osmanlı merkezileşmesi öncesi yarı-özerk bir yapıydı. Ancak tamamen serbesti temayülü gösterince Osmanlı devleti Bedirhan Emirliğini ortadan kaldırarak (1847) emirler yerine aşiretlerin önplana çıkmasına sebep oldu. Mustafa Paşa’nın bahtını açan bu yapısal faktörler dışında Hamidiye Alaylarına katılmakla elde ettiği prestij ve iktidar çok belirleyici oldu.

Mustafa Paşa’nın şahsiyet ve idari faaliyetleri hakkında bazı bilgileri o döneme dair bazı eserlerde bulmak mümkün. Mesela, 22 Nisan 1898 tarihinde Mikdad Midhad Bedirhan ve Abdurrahman Bedirhan kardeşler tarafından yayınlanan Kürdistan gazetesi (toplam 31 sayısı neşrolmuştur) Mustafa Paşa’dan bahseder. Türkçe ve Kürtçe olan gazetenin yayınları arasında Ahmed-e Xani Hazretlerinin meşhur eseri Mem u Zin tefrikası da bulunmaktadır (Uzun 2006: 73). Abdurrahman Bedirhan bir makalesinde (mealen) şöyle der:

miran_3.jpg

Hamidiye Alay komutanları ve Sultan Abdulhamid'in akrabasi ve Hamdiye Alaylarının kurucusu Zeki Paşa. Miran aşireti reisi Mustafa Paşa, Zeki Paşa'nın arkasında, sağdaki kişi. (Kaynak: Mufid Yüksel)

Sultan [Abdülhamid] tahta çıkmadan evvel Kürdler, Ermenilerle çatışmayan ve kardaşane münasebetler içinde olan ilim ve medeniyet sahibi insanlar idi. Sonra ne oldu? Kürd medeniyet ve ilmi birden vahşet, cehalet ve isyana mı inkılab etti? Kürdistan’daki katliamları Sultan tarafından silahlandırılan ve ona sadakatle iftihar eden Hamidiye Alaylarından başka kim yapıyor? Mesela, bir Mustafa Paşa var, Diyarbekir vilayeti hudutları içindeki Miran aşiretinin reisi. On, onbeş sene evvel kendi aşireti içinde bir çoban idi. Ve ona “kel Misto” denirdi. Ne yaptı da Sultan’ın lütfuna mazhar oldu bilemiyoruz. Ama onun sürekli hadise çıkartması Sultan’ın dikkatini çekmiş olsa gerek. Kan dökmede ve zarar vermede kendisine yardımcı olabileceğini düşünmüş olmalı. Sultan onu Paşa yaptı ve ona Hamidiye Alay Komutanı payesi verdi. Hainliğinden dolayı kendi oğlu ona düşman olmuş olan ve kendi gelinini kendine isyan ettiren böyle bir adamın neler yapacağını siz tahayyül edin. Böyle bir adam Ermenileri kesip, Müslümanları da talan etmez mi? (Abdurrahman Bedirhan, Kürdistan, Sayı 26, 14 Aralık 1900. Aktaran Klein 2011: 169).

Mustafa Ağa, 1891’de kurulan Hamidiye Alaylarına ilk yazılan isimlerden birisidir. Diğer Kürt aşiret reisleri Hamidiye Alayları’ndan (acaba Sultan bu bahaneyle bizi İstanbul’a götürüp orda rehin tutmasın endişesiyle) uzak dururken bu konuda erken adım atan Mustafa Ağa bunun faydasını gördü. Kendisine diğer aşiretlere de liderlik yapma imkanı doğdu. Musul Valisi E. H. Tepeyran, hatıratında “48. Alay kaymakamı Musto adıyla maruf Mustafa Paşa”nın “eski bir haydut olduğunu” öğrendiğini söylüyor (Canlı ve Baysülen 2010: 65). Mustafa Paşa, alay komutanı sıfatını elde ettikten sonra da zulmüne devam etmiştir. Geçen kervanlardan ve Dicle nehri üzerinde yolcu taşıyan sallardan çok ağır haraçlar, haksız vergiler alıyor; istediği an adamlarına köyleri yağmalatıyordu (Bruinessen 2003: 288, Mardin 1992: 120-122).

Keçel(i) Mustafa Paşa

Misto Ağa olarak bilinen Mustafa Ağa’ya Abdurrahman Bedirhan Kel Misto manasında Keçel Misto (ya da Misto Keçelo) der ki bu hem Tarihçe-i Hayat’taki anlatımla hem de Abdülkadir Badıllı’nın Mufassal Tarihçe’sindeki aciklama ile tetabuk halindedir. Molla Said Mustafa Paşa’ya bazan Keçel Mustafa diye hitap etmiştir. Tarihçe-i Hayat’ta nakledildiği üzere Mustafa Paşa’nın Molla Said’e kasten verdiği huysuz at kazayla bir çocuğu ayakları altına alıyor ve çocuk öldü sanılınca bir gerginlik ve restleşme başlıyor. Orada Molla Said şöyle diyor: “Hakikate bakılırsa, çocuğu Allah öldürmüş; zahire bakılırsa, at öldürmüş; sebebe bakılırsa Kel Mustafa öldürmüş; çünkü bu atı bana o verdi.” (Tarihçe-i Hayat 2004: 45). Hatta Nurcuların “keçeli, keçeli” diye bildiği latifeli takılmanın kökeninin Molla Said’in Mustafa Paşa ile geçirdiği dönemdeki takılmaları olduğu söylenebilir; çünkü ifadenin burdan neşet eden bir latife olması kuvvetle muhtemeldir. “Keçeli, keçeli” diye sanılarak Türkçeleştirilmiş olan ifadenin Kürtçe aslı “keçel-i-keçel”dir. Yani “seni gidi kel” (Badıllı 1998: 119).

Molla Said’in müteaddid nasihat ve tehditlerine başta “sözünden çıkmam” deyip sonra ihanet eden Mustafa Paşa ile Molla Said’in yolları en son Şeker Ağa ile Mustafa Paşa arasındaki ihtilaf sonrası tamamen ayrılır. Onları barıştıran Molla Said’e yine “seyda, sözünüzden çıkmam” diyen Mustafa Paşa, bu arada, onu tavlamak kasdıyla olsa gerek, ona at ve para teklifinde bulunur. Buna çok hiddetlenen Molla Said ona “Şimdiye kadar kimseden para almadığımı işitmedin mi?” der ve şu ilginç hükmü verir: “Bilhassa senin gibi zalimlerden nasıl para alırım? Ve sen galiba tövbeni bozmuşsun. Bu takdirde Cezire’ye salimen ulaşamıyacaksın!” (Nursi 2004: 51). Hakikaten de Mustafa Paşa Cezire’ye salimen varamaz ve sonradan yolda öldüğü haberi gelir.

Mustafa Paşa’nın Ölümü

Diyarbakır valisi Faik bey tarafından Yıldız Sarayı’na 15 Ağustos 1902 tarihinde gönderilen bir telgrafta Mustafa Paşa’nın aşiretler arasında meydana gelen bir çatışmada öldürüldüğü haber veriliyor (Sykes 1908: 460, Canlı ve Beysülen 2010: 71). Diğer kaynaklar ise bugün bir kısmı Uludere civarında yaşayan Goyan aşiretinin Mustafa Paşayı öldürdüğünü rivayet ediyor. Ölümünden Ağa-ye Sor (Kızıl Ağa) kabilesi sorumlu tutuluyor. Sultan Abdülhamid ve onun akrabası olan Hamidiye Alayları kurucusu Zeki Paşa’nın desteğini arkasına alan Mustafa Paşa neredeyse başka herkesi kendine düşman etmişti. Dolayısıyla muhalifleri hem çok hem de kolaylıkla ittifak yapabilecek durumdaydılar. Mustafa Paşa’nın öldürülmesinde Bedirhan ailesinin de rolü olduğu tahmin ediliyor. Ölüm tarihi konusunda ise iki iddia var: Bazı yabancı kaynaklar 1899 dese de muhtemel tarih 1902 gibi görünüyor (Klein 2012: 170, Canlı ve Beysülen 2010: 71).

Ölüm şekline dair de iki rivayet var: Birinci kavle göre Goyan aşireti ile bir meydan muharebesinde öldürülüyor. Diğer açıklama ise birbirine destek olan iki ayrı rivayete istinad ediyor. Mesela, o dönemi çalışan Janet Klein Mustafa Paşa’nın suikaste kurban gittiğini ve suikastı düzenleyenin Bedirhan’ların müttefiki Ağa-ye Sor kabilesi olduğunu söyler (Klein 2012: 170). Bu Badıllı’nın Mufassal Tarihçe’sindeki anlatımla da uyumludur. Çünkü Mustafa Paşa çadırda etrafında diğer ileri gelen ağalarla otururken görünmeyen bir yerden gelen bir kurşunla başından vuruluyor, düşüp ölüyor (Badıllı 1998: 152).

Mustafa Paşa’nın Zulmü New York’ta Bile Duyulmuştu

Aşağıda Mustafa Paşa’nın yaptığı zulmün ta o zamanlar Ermeni meselesi dolayısı ile bölge haberlerine yer veren New York’taki gazetelere konu olduğunu görüyoruz. O dönemde yayınlanan The Independent gazetesinin 17 Ocak 1893 tarihli nüshasında ilk kez Musul’daki bir muhabirin (muhtemelen misyonerdi) numune kabilinden rapor ettiği hadiselerin başında Mustafa Paşa’nın zulmü geliyor (Greene 1895: 54). Daha sonra 1895 tarihli bir kitapta aşağıda görüldüğü şekliyle anlatılan hadise Mustafa Paşa’nın zulmünün delillerinden birisi ve Bediüzzaman biyografisine belgesel, harici kaynak noktasında küçük bir katkı olması hasebiyle aşağıya ilgili sayfalar dercedilmiştir.

Miran Aşireti reisi Mustafa Paşa’nın Cezire ahalisine yaptığı zulmü detaylandıran bu belgenin haber olduğu tarih: 1893. Haberin kitapta yayınlandığı tarih: 1895.

1895 Tarihinde basılmış Ermeni Krizi’ne dair İngilizce bir kitabın (The Armenian Crisis in Turkey) kapağı ve göçer aşireti reisi Mustafa Paşa ile ilgili olan 54 ve 55inci sayfalarının kolajı. Bu sayfalarda Mustafa Paşa’nın 1893’te Cezire’deki Mansuriye köyünde devlet adına aldığı vergilere ek olarak halktan zorla haraç topladığı ifade edilip, köy halkına verdiği kasıtlı zarar rakkamlarla gösteriliyor. İrtikap ettiği hukuksuzluğun ahali tarafından hükümete şikayet edildiğini öğrenince de o yöreye göçer sürülerini göndererek talan ettirdiği ve o zamanın parasıyla beş ayrı ekili tarlada takriben 2000 kuruşluk zayiata yolaçtığı anlatılıyor. O dönemde bir işçinin gündelik çalışmasının bedelinin 2 ile 5 kuruş arasında tuttuğu da not edilenler arasında.

zalimmustafapasa1.jpg

(Belgenin büyük hali için üzerine tıklayınız)

KAYNAKLAR
Badıllı, Abdülkadir. 1998. Bediüzzaman Said-i Nursi - Müfassal Tarihçe-i Hayatı (Cilt-I). İttihad Yayıncılık.
Canlı, C. ve Beysülen, Y.K. 2010. Zaman İçinde Bediüzzaman. İstanbul: İletişim Yayınları.
Greene, Frederick D. 1895. The Armenian Crisis in Turkey: The Massacre of 1894, İts Antecedents and Significance. New York, London: G. P Putnam’s Sons - The Knickerbocker Press.
Klein, Janet. 2011. The Margins of Empire: Kurdish Militias in the Ottoman Tribal Zone. Stanford: Stanford University Press.
Klein, Janet. 2012. “State, Tribe, Dynasty, and the Contest over Diyarbekir at the Turn of the 20th Century,” Social Relations in Ottoman Diyarbekir 1870-1915 icinde. Edited by J. Jongerden and J. Verjeij. Brill Academic Publishing.
Mardin, Şerif. 1992. Bediüzzaman Said Nursi Olayı: Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Değişim. İstanbul: İletişim Yayınları.
Nursi, Bediüzzaman Said. 2004. Tarihçe-i Hayatı. İstanbul.
Sykes, Mark. 1908. “The Kurdish Tribes of the Ottoman Empire,” The Journal of the Royal Anthropological Institute of Great Britain and İreland, Vol 38, 451-487.
Uzun, Mehmed. 2006. Kürt Edebiyatına Giriş. İstanbul: İthaki Yayınları.
Vahide, Şükran. 2005. Islam in Modern Turkey: An İntellectual Biography of Bediüzzaman Said Nursi. Albany: SUNY Press.

Twitter.com/mucahitbilici

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
14 Yorum