Japonlar neye inanır?

İnsanlığın yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan Japonya depremi, bana Japonlar hakkında öteden beri İslam alimleri tarafından beslenen ümitleri hatırlattı. Bazı değerlendirmeler yapabilmek için öncelikle Japonlar neye inanır sorusunun cevaplanması gerekliydi. Bu hafta bu soruyu bir ölçüde cevapladıktan sonra önümüzdeki hafta adı geçen beklentileri ele alalım.

ŞİNTOİZİM

Japonların geleneksel dinleri olan Şintoizm’de, diğer dinlerde olduğu gibi emir ve yasaklar fazla değildir. Yazılı kurallardan ziyade töre diyebileceğimiz adetler geçerlidir.  Bu yüzden bazı araştırmacılar Şintoizmi Japon toplumunun dini, bazıları da kültürü olarak, ele alırlar.

Din olarak görülmesinin sebebi, bir dinin sahip olabileceği unsur ve özelliklere (din adamları, mabet, dua, ibadet vb.) sahip olmasıdır. Japonlar Şintoizm’i daha çok bir kültür olarak gördüklerinden olsa gerek, hangi dine inandıklar sorulduğunda çoğu Japon, “benim dinim yok, dine inanmam” şeklinde cevap vermektedir. Fakat bu kişiler, aynı zamanda Şinto âdetlerine göre yaşar, mabetlere gider, bayramlarını kutlar, Şinto ahlakını aynen benimserler.

Japonlar, atalarına, doğadaki var olan veya var olduğu düşünülen veyahut da üstün olarak tasavvur edilip görünmeyen varlıklara kami demektedirler. Bu varlıklarda tanrısal bazı niteliklerin varlığını kabul etmekle birlikte, tüm tanrısal vasıflara sahip bir tanrı anlayışını da benimsemezler.

Tarih sahnesine çıktıkları ms. 400’ncü yıldan itibaren Budizm ve Konfüçyanizm gibi inanç sistemlerinin etkisinde kalmışlardır. Uzun süre birbiri ile savaşan adalarda milli bir birlik kurmak kolay olmamıştır. Ancak yabancı bir devletin işgaline de uğramamıştır. M. IX. yy sonunda Çin ile ilişkilerini kesmiş kapalı bir toplum halinde 7. yy’a kadar askerlerin idaresinde yaşamışlardır.

Moğolların, 1274 ve 1281’de iki kez saldırısına uğrasalar da adalarını başarıyla savunmuşlar,1894’te Çin, 1904’te ise Rusya ile girdikleri savaşlarda galip gelmişlerdir.

Ailede çalışan çoğunlukla babadır. Bir işte çalışmak erkeğin; alış veriş ve ev işleri ise hanımın görevidir. Japonlar çoğunlukla, dadı ve temizlikçi tutmaz. Japon düşüncesine göre, bunlar annenin tabii görevleri arasındadır. Evin bütçesini, çocukların masraf tespitini ve harcamaları kadın yapar. Evde hâkimiyet kadındadır. Kadınlar, çoğunlukla önlisans ya da lisans düzeyinde eğitim alır. Evlenene kadar çalışan kadınlar, daha sonra kocasına evde huzur verme ve iyi bir nesil yetiştirme düşüncesiyle işi bırakır.

Şinto inancının Japonların tarihi kadar eski olduğu kabul edilir. Şintoist olunmaz, Şintoist doğulur. Şinto düşüncesine göre her varlığın bir ruhu vardır. Bu yüzden tabiata çok önem verilir.

Japonlar arasında ölümden sonra ruhun yaşamına devam ettiğine inanılır ve her ölen kişinin ruhu kami olur. Fakat her kami, kendisine ibadet edilebilecek seviyede olmayabilir. Eğer kişi, hayatında Japonya için faydalı işler yapmış ise, toplum tarafından çok sevilen biriyse, öldüğünde ruhu tanrı seviyesinde bir kami olabilir; böylece onun ruhuna saygı gösterilir, ona dua ve şükranda bulunulur.

Şinto kitabı Kociki’de Göğün Merkezinin Kamisi ilk ortaya çıkan kami olarak bahsedilir. Japon mitolojisine yön veren en önemli kamiler, Zanagi ve Zanami adındaki iki kamidir. Kociki’de bu iki kaminin dünyayı ve Japon adalarını var edişinden bahsedilir. Şintoizm’de en saygı duyulan kamiler, Bayan Güneş Kamisi (Amaterasu), Bayan Ay Kamisi (Tsuki-yomi) ve Yeryüzü Kamisi (Susa-noono)’dir.

Kociki’ye göre ilk defa Japonya’ya inip yeryüzünde hükümranlık kurmakla görevlendirilen kami, Güneş Kamisi’nin erkek torunu olan Ninigi’dir. Japonya’nın ilk insan hükümdarı ise, Ninigi’nin büyük torunu imparator Cimnu’dur.

1946 yılına kadar Japon imparatorunun kamilerin soyundan geldiğine ve tanrısal niteliklere sahip olduğuna inanılmaktaydı . Fakat Japonya’nın II. Dünya Savaşından yenilgiyle çıkmasından sonra imparator, Amerika Birleşik Devletleri’nin baskısı sonucunda halkın karşısına çıkıp tanrısal bir özelliğinin olmadığını açıklamıştır.

Şinto inancında dünyayı yöneten tek bir kami yoktur; her işe farklı bir kami bakmaktadır. Ürün veren, yağmur yağdıran, kabile ve toplulukları koruyan kamiler vardır. Kamiler insanlara fayda veya zarar da verebilmektedir. Zarar vermemesi için kamilere takdimeler sunulur. Koruyucu kamilerin, aileyi ve toplumu koruduğuna inanılır ve Japonların mabetlerde dua ettiği kamiler de bunlardır.

İnsanların iki, hatta üç dinli olması normal karşılanır. Vahyedilmiş bir kutsal kitap anlayışı yoktur. Bunun yanında Şintoizm’in, Kociki (Eski Olayların Hikâyesi) ve Nihongi veya Nihon oki (Japonya’nın Günü Gününe Yazılmış Tarih Defteri) adı verilen kutsal metinleri vardır. 712 yılında imparatorun emriyle halk arasında dolaşan hikâyelerden derlenmişlerdir. 

Çok sayıda Şintoizm mezhebinden söz edilmektedir. Bu mezheplerin kurucuları vardır ve mezhepler daha çok bu kişilerin görüşleri etrafında şekillenmiştir. Bu mezheplerden bazıları kendilerini yeni bir din olarak nitelendirirken, bazı yazarlar bu mezhepleri yeni dinî akımlar olarak ele alır. Bunların çoğu, mutluluk ve başarı getireceği iddiasıyla ortaya çıkmış küçüklü büyüklü Şinto kökenli gruplardır. 1935’te sayıları 1000’in üzerinde iken bu gün sayılarını tahmin etmek güçtür.

Japon Mabedinin baş rahibine kannuşi (veya guci) denir. Kannuşi, erkek de kadın da olabilir. Bu kişiler özel okullarda yetiştirilmektedir. Rahiplerin evlenmesinde bir sakınca yoktur. Dinî ayin dışında sivil giyinirler. Baz kannuşiler, mabetteki görevinin yanında öğretmenlik, memurluk gibi yarı zamanlı işlerde çalışır.

Dinî bayramlardaki ayinlerin yöneticileri de kannuşilerdir. Bazı Japonlar, şinto mabedinden ayrı bir de kilisede nikâh kıydırma yoluna gitmektedir. Bunu Hıristiyan olduklarından değil, moda olduğundan ve değişiklik olmasını istediklerinden yaparlar.

Japonya’da Budizm, 12. yy. sonuna kadar sadece aristokratlar arasında yaygınken, 13. yüzyıldan itibaren halk tarafından da benimsenmeye başlanmıştır. Bu devirden sonra Budizm ile birlikte Konfüçyanizm de ön plana çıkacaktır.

Ölümden sonraki törenlerini Budizm’e göre yaparlar.  Budizm’e göre ölülerin yakılması lazımdır. Ölüye, Budist rahiplere yüksek meblağlar ödenerek satın alınan bir Budist ismi verilir.

Budizmin dışında Konfüçyanizm de, Japonya’da etkilidir. Konfüçyanizm’i bir din olarak değil, bir ahlak ve değerler sistemi, bir felsefe olarak kabul etmişlerdir. Konfüçyüs’ün özellikle, “Kendine yapılmasını istemediğin bir davranışı başkasına yapma” öğretisi Japon sosyal hayatında kendini belirgin bir şekilde gösterir.

Konfüçyanizm’in en çok etkilediği kurumlardan birisi ailedir. Konfüçyanist ahlak sisteminde yer alan anne-babaya itaat, sadakat ve hürmet yüzyıllar boyunca Japon ailesinde etkili olmuş, bunun aksi davranış, Japon töresine karşı çıkmak olarak addedilmiştir. Japonya’da anne-baba ile çocuklar ve karı-koca arasındaki ilişkiler hep Konfüçyanizm tarafından belirlenmiş kurallara göre işlemektedir.

Hıristiyanlığın Japonya’ya girişi, 1549 yılında Cizvitli misyoner Francis Xavier’in (1506-1552) bu ülkeye gelmesine kadar geriye gitmektedir. Daha sonra Portekiz ve İspanyol misyonerler gelerek Japonları, Hıristiyanlığa davet etmiştir. Bazı Japonlar, bu yıllarda farklı bir düşünce sistemi olarak gördükleri Hıristiyanlığı tercih etmiştir. Ancak kral naibi olan Toyotomi Hideyoshi tarafından 1587 yılında, Japonya’nın sömürgeleştirileceği endişesiyle ve milli bütünlüğün bozulacağı korkusuyla Hıristiyanlığın yayılması yasaklanmıştır. Ve Hıristiyan olanlar din değiştirmeye zorlanmıştır.

Din değiştirmek istemeyen 26 kişi Nagasaki yakınlarında idam edilmiştir.  II. Dünya Savaşı sonrası ise Hıristiyanlığın yayılması önünde hiçbir engel kalmamıştır. Halen Japonya bir milyon kadar Hıristiyan vardır.

JAPON BAYRAMLARI

Japonlar bayramlar için aşağıdaki hazırlıkları yaparlar.
a) Çevre ve beden temizliği
b) Özel yiyecek hazırlanması
c) Özel kıyafetler giyilmesi
d) Aile üyeleri ve akrabaların bir araya gelmesi
e) Çocukların hediyelerle sevindirilmesi
f) Kabir ziyareti yapılması
g) Özel oyunlar oynanması

Japonya’da 3 Mart’ta kutlanan kız çocukları bayramı. (Bebekler Bayram ve Şeftali Sezonu Bayram olarak da anılır.)
Mart - Nisan ayları civarında kutlanan Kiraz Çiçeği Seyretme Bayramı.
(Kiraz çiçeklerinin kısa ömürleriyle insan hayatının kısalığı arasında bir ilişki olduğunu düşünürler.)
Yıldız Seyretme bayramı.
Ay seyretme bayramı.
(Japonya da eski çağlarda, ayda tavşanların yaşadığına ve aya dolunay zamanında bakıldığında elinde tokmağıyla pirinç döverek moçi denilen özel pirinç keki yapmaya çalışan tavşan görüleceğine inanılırmış.)
Ataları anma bayramı

(Bu yazı, Halil İbrahim Enavcu, Japon Dinî Bayramları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi’nden yararlanılarak hazırlanmıştır.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum