Hayat her daim tasaffi eder

İnsan, musibetlere maruz kaldığında, musibetzede olur. Hayatının alışılagelen düzeni değişir. Başına gelen sıkıntının/kazanın/hastalığın/belanın/musibetin boyutuna göre etkilenir. Sarsılır. Kabullenmekte zorlanır. Yaşadığı ile yüzleşmek, teslim olmak, kendini toparlayıp yeni sorumluluklarıyla hareket etmek sanıldığından uzun sürer.

İç kanamalar geçirir musibetzede. Hayatı alt üst olmuştur. Bir yangın yeridir yaşadıkları. Feveranı içinde isyanla/inkarla/neden ben? ile uğraştıran şeytani bir telkinin ağırlığı ve kolaycılığı fırsat bulur. Aynı anda karşı görüşte varlığını hissettirir. Teslimiyet ve tevekkülle düşünmesini, takdire razı olmasını, sabretmesini, çarelere başvurmasını ve yapması gerekenlere odaklanıp görevini sürdürmesini telkin eder.

İmanın derecesine göre bu iki seçenekten birisi ağır basar. Bazen de gelgitler yaşanır. Öfke seli sabırsızlanır ve kabarır bazen.

Bazen de isyan bulutları sağanak olur ve gürler. Bazen de acz ve fakr ile kabulleniş kalitesine ve seviyesine göre rahmetin esintisine, iç ferahlığına ve meltemine latifçe dahil olur.

Beyninin kıvrımları çözmeye çalıştıkça musibetin denklemini, karmaşık hal alır. Kaderi takdiri zorlayan akıl, akıl vasfını kaybetmeye başlar. Bazen yıkılır kalır kendi deminde. Suskunluğu, iç tereddütlerin doğurduğu ve estirdiği korkuların sendromudur. "Bundan sonra ne olacak?" telaşı, gelecek kaygısı ve şüpheleri arttıran nefis ve şeytan ikilisinin koalisyon güçleri karşısında direnmesi çok kolay olmaz.

Böyle bir durumda, euzu ve besmeleyle, duayla, cevşenle ve ferahlatıcı manzaraları hayal ederek zihninde bir huzur koridoruna kapı açması en doğru çareyken, bu da her zaman kolay olmaz. Sığınmak, O'na teslim olmak, O'na iltica etmek, takdiri O'na bırakmak, sadece sürecin içinde kalıp sorumluluklarını ciddiyetle yerine getirip, her sonuca peşinen razı olmak, kaygıları giderecek tek çaredir.

Acaba ne olacak? Ya da öncesinde neden böyle oldu? soruları elbette bir yoklama çekebilir içimize/yüreğimize/duygularımıza/kalbimize/aklımıza. Buna kısa bir zaman ayrılabilir ve kaderi takdirin makul izahı ile ikna edilebilir. Ama fazla deşmek, sürekli tekrarlamak ve bu "Acaba...?" soruları ile kendini hırpalamak, hem yolundan eder, hem enerjisini dağıtır hem de süreçten koparır ki, bütün işlem ve işler sarpa sarmaya başlar.

Acabaların belirsiz seyahatine çıkıp, duraksız bir seyyah gibi dağınık gezintinin şüphe tohumlarını toplayıp bünyeye ekip, ardından onların yan etkileri ile uğraşmaktan vazgeçip, rıza dairesinde sadece vazifesini yapıp neticeyi ALLAH'a bırakmanın sükunetine dönmelidir.

Bu dönüş hazırlıkları, elbette ciddi bir destek ister. İmanın marifetullah boyutunda idraki, hayatın imanla korunması, imanın ibadet ve adalet temelli bir zemine yerleşmesi, musibet dönemlerinin en temel dayanaklarıdır.

Şüphesiz hayatın her deminde ibadet ve adalet gereklidir. Ama musibetzedenin en çok bunlara dahil olması lazım. İman ve ubudiyet, beraberinde adalet ile birlikte hakkına razı olma, taksim/takdir Hak isminin tecellilerine kabulle dahil olmanın tevazusu ile sakinleşir. Dahil olmadığında ise diğer dairenin içindedir. Yani inkarın, isyanın ve kendini sürekli sorgularken perişan etmenin muhakemeyi devre dışı bırakan etki ve tepki sarmalı.

İmanlı bir hayat tasavvuru, beraberinde şefkati celp eder böyle zamanlarda. Gururdan kurtulmuş, kanatları kırık, eski şöhret ve iktidar avuntuları bitmiş, kaynaklarını kaybetmiş birinin yeni dostları şefkatli insanlar olur. Ona destek verenler güçlüyken gücüne arkadaş olanlar değil, güçsüzken bile ona değer veren hakiki dostlar olur. O da böylece ihmal ettiği onlara daha farklı bakmayı öğrenir. Çevresini daha temiz tutmaya başlar. Bazı telefon kayıtlarını silerek ferahlar.

Ve en önemlisi şefkatin ne denli bir ilaç olduğunu anlar. Acz içinde kendisine uzatılan ellerin sadeliği ve halisliği ile içinde yeşeren yeni ümit ve şükür dalgasının farkına varır.

İşte hayat böylece tasaffi eder, safileşir ve safını daha çok belli eder.
Hizmetine daha çok bağlanır, nefsinden vazgeçer, hatta arayı açar, istikbal endişesinden kurtulur. Teslim ve tevekkülle hayatın güzellikleri ile şükür eder.

En hakiki dost olarak İbrahimi geleneğin ihlasıyla ALLAH'a bütün kuvvetiyle bağlanır. Sebeplerden sıyrılır. Kendi sıyrıklarından da kurtulur. Rahatlar ve hayata daha çok bağlanır.

Musibetzede yeni görevlerinin farkındadır. Türbülanstan çıkmak üzeredir. Etrafını yeniden okumaktadır. Zaman zaman kabus gibi eskiye gitse de artık oradan kopmayı başarmıştır. Bunu sağlayan en büyük avantajı ise odaklandığı bir işi, severek geliştirdiği bir tarzı ve hırslanmadan daha yoğun çalışma temposudur.

Gizli bir şöhret yatırımının peşinde değildir artık. Etrafın takdir ve "aferin" iltifatlarına da ihtiyaç duymamaktadır.

Dünyanın ne kadar sevimli olduğunun da, hatta gülen yüzün arka plan acılarının da gözlemiyle tecrübeli olmanın getirdiği bir mesafe oluşmuştur.

Dünyaya ve içindekilere artık şahsi hesabı adına mesafelidir. Daha çok ahiretle birlikte düşünmektedir. Zaman tünelinde kalmamanın tek çaresidir bu. Tünelin aydınlık ucuna çıkabilmek. Yoksa geri gidip karanlığına boğulmanın bir anlamı yok. Böyle bir anlamsızlık ise hayatı, hayata lazım eşyayı ve ruhu öldürdüğü için zaten içinden çıkılmaz kronik bir felaketler dizisidir. Velev ki, tekrar her şeyi unutturacak başarılara sahip olsa da. Gaflet onu eskisi gibi sarıp, hiç bir şey olmamış gibi unutturucu heveslere dalsa da bu uykusundan uyanacağı daha şiddetli patlamalar ve yaralanmalar ve kalbi parçalanmalar kaçınılmaz olacaktır.

Öyleyse, aklın ve kalbin zafer ortaklığı için bir koalisyona, birliğe ve bütünlüğe ihtiyaç vardır.
Bunun tesisi, ömür boyu en büyük sermaye olacaktır.

Yeni dönemin ikinci doğuşunu yaşayan bahtiyar insan, daha çok şükür etmektedir. Eskiden çok kazandığında bile hırslanıp beğenmezken kazanç miktarını ve daha fazla gözü doymayan bir iştahla etrafa saldırırken ve şükür etmek aklına gelmezken, şimdi az kazansa bile daha mutlu ve harcamaları daha düzenli ve hayatın ritmi çok daha aktif bir tempoda kendi düzenini ve akışını planlamaktadır.

Ve dersine çalışıp, kainatı öğrenmeye çalışan, yaratılış hikmetine bağlı anlamlandırmaya çalışan iyi bir öğrenci olmak için Risale okumaları ile bunu derinleştiren bir anlam yolcusudur artık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum