Doğru İslamiyeti kim temsil ediyor?

Suriye’nin embedded veya maiyet müftüsü diğer bir tabirle saray Müftüsü Ahmet Bedreddin Hasun kimsenin dışarıdan iradesini Suriye’ye dayatamayacağını  ve yeni cumhurbaşkanını dışarının dayatma olmadan Suriyelilerin içeriden kendi irade ve kararlarıyla seçeceklerini ileri sürüyor. Sureta doğru sözler. Lakin Müftü, Suriye halkının dışarıda olduğunu unutuyor! Herhalde onlardan vazgeçmiş olmalı! Müftü hariçte oturanların değil dahilde bulunanların yeni (dönemde) cumhurbaşkanını seçeceklerini umuyor ve söylüyor. 
 
Şu bir gerçek ki, 1970 yılından beri Suriye halkı cumhurbaşkanını hür iradesiyle seçebilmiş değil. Esat ailesi darbeyle iktidara gelmiş ve ardından yönetim biçimini baba Esat’ın ölümüyle birlikte hanedanlığa çevirmiştir. O zamandan beri de serbest ve adil seçimler yapılamamıştır. Şimdiden Beşşar Esat’ın küçük çocukları babalarından sonra sıranın kendilerinde olduğunu ifade ediyor veya anneleri Esma ile birlikte bu yönde gövde gösterinde bulunuyorlar! Dolayısıyla Esat hanedanlığı ayakta kaldığı müddetçe ne şimdi ne de gelecekte Suriye halkı başkanını seçebilecek! Filistin trajedisinden sonra Arap alemi en büyük trajediyi Suriye cephesinde yaşıyor ve milyonlarca Suriyeli çoluk çocuğuyla birlikte soluğu dışarıda almış bulunuyor. CNN’in haberine göre Suriye Müfüsü Ahmet Bedreddin Hasun bununla da kalmayarak ilginç bir ifade de bulunuyor: Doğru ve güçlü İslam anlayışı bizde bulunmaktadır. Doğru İslamiyeti biz temsil ediyoruz! (http://arabic.cnn.com/middleeast/2014/04/23/syria-mufti-elections-saudi)
 
*
Gerçekten de Suriye’deki savaşan bir yönü de manevi. Bu da gerçek İslam’ı kimin temsil ettiği noktasında düğümleniyor. Bir hadiste şöyle denilmektedir: “Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirine ale’l-hakkı hattâ ye’tiyallahü bi emrihî.” Bu hadisin birçok versiyonları vardır. Bu versiyonlarda ‘taife-i mansura/muzaffer bölük’den de bahsedilmektedir.  Burada ‘zahirin’ ifadesi hem kaimiyet hem de kayyumiyet yani üstünlük ifade eder. Hak üzerine kaimdir demek olduğu gibi hak ile muzafferdir anlamına da gelmektedir. Bu hadisi, ‘Resülünü hak din ve hidayetle bütün dinler üzerine çıkarmak üzerine gönderen O’dur’ ayeti ışığına yorumlamak gerekir. Hadis ayeti açıklıyor ve tahsis ediyor. 
 
Burada ayeti coğrafi olarak da tahsis etmek mümkündür. Zira söz konusu hadisin değişik ibare ve versiyonlarında veya yorumunda bu taifenin Şam veya Kudüs ve etrafında (Beytü’l Makdis ve çevresi) kaim olacağı belirtilmiştir. Elbette bu taife birden çok cemaati barındırabilir. Hakkın ordularını sınırlandırmak doğru olmaz. Lakin ayeti ve hadisleri Şam ve çevresiyle tahsis edenler çok olmuştur. Dolayısıyla Suriye’deki mücadele hak-batıl mücadelesidir. Müftü Ahmet Bedreddin Hasun da Esat rejiminin, eklemleriyle (Hizbullah ve İran ekseni) birlikte hak cepheyi temsil ettiğini düşünmektedir. Bu nedenle de doğru İslamiyeti temsil ettikleri görüşündedir. Esat rejimine karşı mücadele eden İslami muhalifler de tam tersine Esat ve rejimi veya ortaklarının batılı temsil ettikleri inancındadırlar ve bundan dolayı mücadele etmektedirler.
 
Hasun muhaliflerin dışarıdan talimatla hareket ettiklerini de söylemektedir. Hasun ekseninin adamlarından Nuri Maliki de onları ‘otel-motel muhalifleri’ olarak tanımlamıştır. Belki dışarıdaki siyasi temsilcilerin bir kısmı bu tanıma girebilir. Lakin canını dişine takmış ve içeride cansiperane mücadele edenler ve ölenler herhalde damgalanmaya ve itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı gibi otel veya motel muhalefetini temsil etmiyorlar. Tam tersine bütün dünya kendilerine yüz çevirse de (hadis tabiriyle: La yedurruhum men hazehelum) mevzilerini ve cephelerini terk etmiyorlar.
 
DOĞRU CEPHE VE DOĞRU ANLAYIŞI KİM TEMSİL EDİYOR?
 
Hazreti Peygamberin (asm) ifadesi ‘taife’dir.  Arap dünyasında ‘taifiyye’ kavramı mezhepçiliğin eşanlamlısı olarak kullanılmaktadır. Hatta mezhep asabiyeti anlamında kullanılmaktadır. Bununla birlikte, hadiste geçen taife bir bölüğü akla getirmektedir. Bu bölükte, hak üzerine sebat edecek büyük çapta olmayan bir topluluğu hatırlatmaktadır. Dolayısıyla bu analizden, karinelerden bu topluluğun veya tayfanın bir mezhebi değil bir meşrebi veya bir anlayışı ifade ettiği anlaşılabilir. Mezhep değil anlayıştır. Elbette geniş dairesi Ehl-i Sünneti temsil etse bile, adı Ehl-i Sünnet olmasına rağmen duyarlılığını kaybetmiş kitleleri bu tayfaya mal etmek mümkün değildir. Hadisin ruhuna da uygun değildir. Eşratu’s saa hadislerinde gelen ahirzamanda Guta’da otağını kuracak olan Salih zatın (bazı versiyonlarda halife veya Mehdi) yalnız olacağı belirtilmektedir. Bugünkü dünya şartları da bu yorumu doğrulamaktadır. Dolayısıyla bu tayfa bir mezhep hareketi olmamakla birlikte; elbette Ehl-i Sünnete dayanan bir tecdit hareketinin etrafında kümelenen kalabalıkları hatıra getirmektedir. Bu topluluk Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat dairesine olsa da klişede yer alan ‘Cemaat’ söz konusu zaman diliminde daralmış olacaktır. Hinterlandı geniş olsa bile fiiliyatta mahdut bir kalabalığı akla getirmektedir.
 
Derecat veya skala biçiminde doğru İslamiyeti temsil eden zümreler vardır. Doğru İslamiyeti mezhebi açıdan temsil eden Ehl-i sünnet ve’l Cemaattır. Ana gövde veya bölük odur. Lakin bazen bu topluluk atıl hale gelebilir ve dinamizmini kaybedebilir. İşte bunun içindeki çekirdeği harekete geçirmek tecdit hareketleriyle birlikte olmaktadır.  
 
Bediüzzaman işte bu çelik çekirdek tabir edilen halkayı Seyyidler nesli olarak takdim etmektedir. Şöyle ki: 
 
“Ve öyle bir kesrettedirler ki, o kumandanların mecmuu, muazzam bir ordu teşkil ediyorlar. Eğer maddî şekle girse ve bir tesanütle bir fırka vaziyetini alsalar, İslâmiyet dinini milliyet-i mukaddese hükmünde rabıta-i ittifak ve intibah yapsalar, hiçbir milletin ordusu onlara karşı dayanamaz. İşte, o pek kesretli o muktedir ordu, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır ve Hazret-i Mehdînin en has ordusudur.
 
"Evet, bugün tarih-i Âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senetlerle ve anane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve Âli hasep ve asil neseple mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beytten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatin fırkaları başında onlar ve ehl-i kemâlin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i Nebevî ile dolu ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar. Böyle bir cemaat-i azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyiç edecek ve uyandıracak hâdisât-ı azîme vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki bir hamiyet-i Âliye feveran edecek ve Hazret-i Mehdî başına geçip tarik-i hak ve hakikate sevk edecek. Böyle olmak ve böyle olmasını, bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlâhiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız." (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, 426)
 
Bediüzzaman doğru İslamiyet ve temsiliyeti meselesine temas etmiştir. Bir yerde şunları söylemiştir: “Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan [diğer din mensuplarından İslâma] fevc fevc dahil olacaklardır." (Tarihçe-i Hayat, Birinci Kısım: İlk Hayatı, 74)
 
Doğru İslamiyet veya istikamet meselesi Hasan el Benna’nın da gündemindedir. Müslüman Kardeşlerin kurulmasındaki gayeyi Hasan el Benna şöyle tasvir eder: "İslamın yüce değerlerini ve doğru İslamiyeti (el İslam es sahih) temsil eden örnek bir nesil vücuda getirmektir." (Müzekkerat ed- Daveti ve’d Daiyeti, Hasan el Benna, Mektebetü Afak, s:  308) 
 
Suriye cephesinde iddia düzeyinde doğru İslamiyeti temsil eden iki zümre ve kesim karşı karşıya gelmiştir. Bir tarafta resmi Müftü Ahmet Bedreddin Hasun diğer tarafta da Müslüman Kardeşler ve onların ortakları yer almaktadır. Doğru tarafı seçmekte karar sizin.  Kararınız tarih ve Allah önünde sınanacak; ya kabul görecek ya da reddedilecektir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum