Davam var diyen rahata düşkün olamaz

Hizmet-i Kur’aniyeyi gaye edinenlerin bu gün önünde eskide çekilen sıkıntılı günlerin hiç biri kalmamıştır. Bu gün kayda değer bir mâniada kalmamıştır.
Şimdi şahane modern binalar ve hizmet mahalleri, daireler, evler her tarafta var. Fantezi var, israfa varan lüks var. Maddi imkânların hemen her türlüsü hem cemaatte hem hizmet mahallerinde var. Adeta yok yok. Maşallah mutfaklar tam takır. Bolluk var, rahatlık var, rahat olmak var.

Koca koca vilayetlerde, eskiden sağdan say beş, soldan say altı kişi var iken, şimdi hatta köylerde bile Nur davasını omuzlayıp alıp götüren 20-25 insan var. Her türlü vazifeyi omzuna alıp götürecek ve işleri hafifletecek cemaatten kardeşler var.
Ve yine en önemlisi eskide olduğu gibi nur talebelerinin ehl-i imanın, cemiyette horlanması kınanma yok, cüzzamlı muamelesi yok, çağ dışı görülme uzaydan gelmiş insan muamelesi görülme yok.

Karakol yok, hapis yok, tazyikat ve baskı yok. Kısaca eskiye göre Nur talebeleri Kur’an hizmetkârları saltanat devrini yaşıyorlar. Çok rahatlar ve çok rahat yaşıyorlar.
Ümmet-i Muhammed iyeyi sahil-i selamete çıkaracak bir sefine-i Rabbaniye’de çalışan nur kahramanlarına, atalet ve betalet batağına düşmeden şimdi çok daha ciddi ve sıkı vazifeler düşüyor.

Bu hayatın gayesini “rahatça yaşamak ve gafletli lezzetlenmek ve heveskârane nimetlenmektir” şeklinde düşünen ehli gafletin bu dehşetli hatasına düşmeden, gafleti artıran şimdiki dünyanın bu rahat nimetleri, Kur’an talebelerini rehavete, gayretsizliğe, hodgamlığa düşürmemelidir.

Rahatça yaşamayı istiyorsak hizmete koşuşturarak, nimetlerden daha çok lezzetlenmeye talip isek bu isteğimizi hizmetlerin neticesinde ki maddi manevi lezzetlere değiştirerek, gafil nefsimizin fena damgası üzerinde olan şeylere meylini, hevesini hırsını, bu serbesti zamanında birkaç kişiye daha iman hakikatlerini ulaştırma azmine ve hırsına kalp etmek hizmet adamının şiarı olmalıdır.
Kur’an talebeleri zindandan, sıkıntıdan, darlıktan toprak altından meydana çıkmışlardır. Artık taneden sümbül olma, bire karşı yedi yüz verme ve yeryüzüne yayılma vaktidir.

Şimdi bütün dünya Nurları okumaya başlamıştır ve okumaya namzettir. Bu gayetteki kemal ne kadar caziptir. Bu sahadaki faaliyet ne lezzettir. Her âli ruhun bunda hissesi olmalı ve bunda hissedarlık için çalışmaya sevk olunmalı. İşte rahatımız ve saadetimiz bu zahmetlerdedir.

Aksi halde ki rahatımız ve rahat kalmamız bilelim ki zahmete düşmektir. İnsanlık nuru hakikati beklerken rezil olan meylürrahat  ehl-i hamiyetin vasfı olamaz.
Bütün himmeti kendi menfaati olan habis ruh hali, tek başına millet olmaya namzet hamiyetli nur ehlinin damenine, harimi ismetine yanaşamaz.
Çalışkan ve çalışmayı fıtri ibadet gören ve ebedi hayatları kurtarmaya heyecanlı, fıtratı heyecanla yoğrulmuş hayattar ruh sahibi Nur talebelerinin rahatı ve lezzeti çalışmak ve hizmettedir.

Ey, bin seneden beri İslâmiyetin bayraktarlığını yapan bir milletin torunları olan cengâver ruhlu kardeşlerim, neme lazımcılık belasından kurtulan hamiyetli nur kahramanları, tahkiki iman kuvvetinden gelen bir cesaretle, Çanakkale’de ki gibi, avcı hattındaki nurani vazifeden asla çekilmeyen ve bir adım geri atmayan kahraman ecdadımız gibi hizmet-i Nuriye de sebatkâr olalım.

Hizmette devam edersem ve bu şekilde ölürsem şehidim, kalırsam talebey-i ulumum, Kur’anın, İmam-ı Ali’nin (RA) ve Şahı Geylaninin (RA) iltifatına mazharım,  bu şeref bana yeter demeli ve hizmete koşuşturmalıyız.
Öyle ise ey çalışmanın ve hizmeti imaniyenin hayatın zevk ve lezzeti olduğunu bilen ve bu dünya dar-ül hizmettir, mükâfat yeri değildir hakikatını ruhunda yerleştiren ağabeyler ve kardeşler, şimdi önünüz açıktır ve sizlere çelme takacak ve sizi tutacak süfyani bir bent yoktur.

Nur seli, bendini ve engelini aşmış ve bostanı gülistan ovasına çıkmıştır. Sel olup akması ve önündeki sefahet ve rezalet-i medeniyyeyi silip süpürmesi ve âlem-i İslam bostanını ve yer yüzünün bağıstanını sulaması ve yarı yeri gülistana çevirmesi vakti gelmiştir.
Önümüzde bir cennet vatan ve hak ve hakikate muhtaç necip bir millet ve yaralı ve sahipsiz ve öksüz Millet-i İslamiyye ve koca talihsiz hamisiz bir dünya var.
Uçurumdan bile düşerken “ davam” diyen şefkat ve gayret kahramanı Bediüzzamanın şefkatli, gayretli, gayyur, fedakâr talebeleri, insanlık, fitne-i ahir zamanın dehşetli yangını söndürecek ve kendilerini kurtaracak sizleri bekliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum