Cemil Meriç’in Düşünce Dünyası (2)

Bazı kitapları etrafında…

Cemil Meriç’in kitapları aynen düşüncesi ve kişiliği gibi renkli, sıradışı ve derbeder. Mustafa İslamoğlu onun kitap isimlendirmelerini Bediüzzaman Said Nursi’ye benzetir: Sözler, Lem’alar, Şualar, Mektubat… Ne alakası var bilmiyorum.

Jurnal (I-II)… Düşünce tarihimizdeki edebi türler içinde örneği olmayan harika iki çalışma. Bir parça günlük, bir parça deneme, bir parça şiir, bir parça eleştiri. ‘Kendini, yakınlarını, içinde bulunduğu dünyayı, düşünce tarihini, gündelik düşüncesini, kişisel maceralarını, yoğun duygularını, yaratış gücünü,  alışılmadık yaklaşımlarını, güçlü sentezlerini, engin kültürünü, yansıtan büyülü bir ayna. Meriç’in düşüncesi, karakteri, kişiliği çırılçıplak karşınızda. Jurnaller, sonsuzla, ölüm sonrasıyla bir tür hesaplaşma, bir vasiyetname, bir mektup.’

Özellikle ilk okuyucular için en dikkate şayan olan tarafı ‘Lamia Hanım’a Mektuplar’ bölümü. Burada Meriç, adeta sarhoştur, istiğrak halindendir, lirizmle coşar ve okuyucuyu kendi sarmalı içine almakta hiç de zorlanmaz. ‘Aşk dehadan üstün, insanın yarısı aşıkken ortaya çıkar, Stendhal ile aşk üzerine, ben ezeli bir mağlubum, aldanmak ezeli bir şifadır…’ Bir nevi neşideler neşidesi. İtiraf etmeli ki, yazın tarihimizde, şiir dışında, aşk üzerine bu kamette güzel, sarsıcı ve tesirli bir metin veya mektup kaleme alınabilmiş değil henüz. Hatta bir yönüyle aşk şiirlerinden çok daha etkileyici, çok daha anlamlı. Bu iki güzel eserle kendi özel dünyasının kapılarını biz okuyucularına araladığı için yazara teşekkür ve minnet borçluyuz.

Umrandan Uygarlığa… ‘Bütün Kur’anları yaksak, bütün camileri yıksak batı yine sevmez bizi…’ böyle kışkırtıcı bir girişle başlıyor. Yoğun bir hesaplaşmanın izleri görülür bu eserde. ‘Umran’ maziyi temsil eder, ‘uygarlık’ ise hal’i. Maziden kopuşun ve fakat yeniye intibak edemeyişin trajik serüveni. ’Hangi Batı, Çağdaş Uygarlık Düzeyi, İbn-i Haldun’un Mukaddimesi, Cemalleddin-i Afgani Dosyası, ideoloji, araftakiler, Namık Kemal’den yapılan bazı tercüme hataları…’ Her biri ayrı bir kitap konusu olabilecek hacimde yoğun makaleler.

Mağaradakiler… Eflatun’un ‘mağara istiaresi’nden esinlenerek konulmuş bir isim. İdealar dünyası, gölgeler dünyası. Biz, gölgeler dünyasıyız, Avrupa ise İdealar dünyası. Entelektüel kimdir? Mümeyyiz vasıfları nelerdir? Avrupa da önce sofist, sonra rahip; Rusya da İntelijansiya biz de ise ulema, münevver veya aydın diye isimlendirilen Entelektüel’in soyağacı. Sonuç:  Her ülke­nin, her çağın, her sınıfın, her ideolojinin entelektüel anla­yışı başka. Dünyaca kabul edilmiş bir entelektüel kıstası yok dense yanlış olmaz. Dünya görüşleri ve neden bir dünya görüşümüz yok, düşünce tarihimizin belki de en kanlı kalem muharebesi olan Hasbi Tefekkür, Dündar Taşer’in Büyük Türkiye Rüyası, çok samimi bazı itiraflar olan  Ecce Homo…

Kırk Ambar (I-II)… Birincisi Rumuz-ül Edeb, ikincisi Lehçet-ül Hakayık olan bu iki eser, üstadın en önemli çalışmalarından biri. ‘Bir mefhumlar kamusu, dağınık ve derbeder bir ansiklopedi, kurmak istediğim abidenin birkaç sütunuyla birkaç odası.’ Meriç, doğuyu ve batıyı kucaklamaya çalışan engin bir araştırma iştiyakıyla dünya edebiyatından klasiğe, hümanizmden edebiyat sosyolojisine, romanın romanı’ndan edebiyat tarihinin tarihine, Ali Şeriati’nin İslam Sosyoloji’sinden, Bediüzzaman’ın Kader risalesine, anomi ve anarşiden Kadın Ruhu’na kadar uzanan geniş bir yelpazede kalem oynatır.Ne ararsanız bulursunuz, derde devadan gayrı.’ Okuyabilmek için de aynı nisbette bir sabır, bir kararlılık, bir iştiyak ve engin bir araştırma merakı lazım.

Bir Dünyanın Eşiğinde… Cemil Meriç'in ilk telif eseri ve yazarın düşünce serüveninde bir dönüm noktası. Avrupa dışı kültürler ve Doğu, yazarın ‘tecessüslerin coğrafyasına’ Hint'le, Hint Edebiyatı çalışmasıyla girdi. ‘Aylarca ranj kıyılarında vecitle dolaştım. Hint’e rüyalarımı gömdüm. Olemp'i ararken Himalaya çıktı karşıma.’Ne acıdır ki Hint’i kendisi için yazdığı Lamia Hanım bile okumamıştı. Kitap, alışılmış edebiyat tarihi ve incelemesi kalıbına uymaz. Meriç'in Doğu'yu ve ‘mazlum medeniyetler’i Türkiye'nin düşünce gündemine sokma çabasının ilk ifadesi, hatta manifestosudur: ‘Hint, bir kitabın ilk cümlesi. Onu sizler için yazdım. Çağdaş Avrupa, en aydınlık taraflarıyla Hint’in bir devamıdır. Her inanca söz hakkı tanıyan bir ülke olduğu için ikinci vatanım oldu. Bu kitapta rüyaları ve realitesiyle bütün Hint var… ’

Saint Simon, ilk sosyolog ilk sosyalist… ‘Cemil Meriç'in sosyalizm düşüncesinin derinliklerindeki mihnetli serüveninin ürünü sayılabilecek bir çalışma. Meriç, St. Simon'a bakarken 19. yüzyılın ilk yarısının ütopik sosyalizmini  yani kendi deyişiyle ‘İstikbal hakkında derin düşünceleri olan, cemiyeti inceleyen ve incelemelerine rüyalarını da katanlar’ı inceliyor. Cemil Meriç'e göre Marx, bütün dünyaya yaydığı sistemini ‘Porudhon'laşmış bir Saint-Simonculuğu genişleterek’ oluşturmuştur. St. Simon, Cemil Meriç için sadece sosyalizm çığırını açanlardan biri olarak değil, ‘bilgi sosyolojisine aydınlık getiren adam’ olarak da önemlidir.’

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum