Besmelenin sırları

بِسمِ ٱلله الرَّحْمٰنِ الرَّحِيـمِ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla(Fatiha,1/1)

Besmele Kur’an-ı Kerim’de bir tek ayet olmasına rağmen 114 defa nazil olmuştur. Bu ayet kısaca  “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım, Rahman ve Rahim olan Allah’tan yardım dilerim” anlamına gelir. Ancak lafzullah ile birlikte Allah’ın Rahman ve Rahim isimlerini içine alan bu ayeti bir tek cümleye sığdırmak ne mümkün. Çünkü Rahman Allah’ın Celal sıfatlarına, Rahim de Cemal sıfatlarına baktığı, aynı zamanda bütün sıfatlarla nitelenen Allah lafzını barındırdığı için besmeleyi anlamak Allah’ın bütün isimlerini bilmeyi gerektirir. Peygamberimizin (s.a.v.)’in hayatından ve mübarek sözlerinden anlıyoruz ki, besmele bir müminin hayatının ayrılmaz bir parçasıdır.

Her hayırlı işe besmele ile başlamak sünnettir. Çünkü besmele bize Allah’ı hatırlatır. Su içerken besmele çeken bir insan, suyun Allah’ın bir rahmeti olduğunu düşünür. Suya muhtaç olan insan onu gönderenin Allah olduğunu bilir. Yemek yerken bismillah diyen bir insan da, midesini yaratanın, midesinin açlık çığlıklarını, dualarını duyanın ve ona cevap verenin Rahman ve Rahim olan Allah olduğunu hisseder. Kısacası  Kur’an ve Peygamberimiz her mübah ve hayırlı işi yapan bir insanın  besmele çekmeyi bir adet haline getirmesini ister. Ama bu adet asla ülfete dönüşmemeli, her besmele çekildiğinde şuurlu bir şekilde Allah düşünülmeli.

Besmelede büyük, tükenmez bir kuvvet vardır. Besmele çeken bir insan bu gücü içinde, ta kalbinin derinliklerinde hisseder. Bu dünya bir çöldür. İnsan ise bir yolcudur. Üstelik aciz, fakir, zayıf, güçsüz bir yolcudur. Bu dünya çölünde bir çok düşmanlarımız vardır. Hastalıklar, musibetler, felaketler peşimizi bırakmaz. İşte besmele insana bu gibi durumlarla karşılaştığında büyük bir güç verir. Çünkü “bismillahirrahmanirrahim” diyen insan bilir ki, onun Rahman ve Rahim olan bir Rabbi var. O sonsuz şefkati ve sevgisiyle aciz, fakir, zayıf , muhtaç olan insanlara yardım eder. Varlığını onlara hissettirir. Üzüntü ve kederlerini sevince çevirir. 

“Bismillaharrahmanirrahim” diyen bir kimse, “Allahım. Ben aciz ve fakirim. Acz ve fakrıma sınır yok. Senin yardımın olmasa ben ihtiyaçlarımı gideremem, düşmanlarımdan emin olamam. Esirgeme yardımını üzerimden.” der.

Besmele çeken bir insana  şöyle düşünür: bu sonsuz evreni şenlendiren, karanlıklı varlıklara ışık veren, hadsiz ihtiyaçlar içinde kıvranan yaratıkları terbiye eden Allah’ın rahmetidir. Bütün kainatı insanın yardımına koşturan o rahmettir. O rahmet insanı ebediyete mazhar eder, Allah’a dost ve muhatap eder. İnsan yaratılış itibariyle sonsuzluğu ister, arzular. İnsanın içindeki bu sonsuzluk arzusunun ateşini ancak sonsuz rahmetin tecellisi olan Cennet söndürebilir. O halde besmele çeken bir insan cenneti bahşetmeye gücü yetecek olan Allah’a dayanır, emellerini, isteklerini sadece O’na arz eder.

Bu dünyaya gözlerini açan her insan, etrafındaki her şeyin onun yaşaması için hazırlandığını fark eder. Yer yüzünde hayatın varolabilmesi ve devam edebilmesi için belli derecede ısıya ve ışığa ihtiyaç vardır. Güneş bu ısıyı ve ışığı en uygun şekilde verecek tarzda şu andaki konumuna yerleştirilmiştir.  Dünya güneşe birkaç cm yakın olsa her şey yanar, kavrulur, birkaç cm uzak olsa her şey donar. Dünya hem kendi etrafında, hem de güneşin etrafında dönmekte, üstelik de sürekli olarak vega yıldızına doğru yolculuk yapmaktadır. Ama dünya ile güneş arasındaki mesafe ne bir cm artmakta, ne de bir cm  azalmaktadır. Aklı olmayan, gözü olmayan, gücü olmayan bir dünyanın bunu kendisinin ayarlaması mümkün değil. O halde insana dünyayı ve güneşi hizmet ettiren sonsuz şefkat sahibi, Rahman ve Rahim olan Allah’tır.

Dünyada insana hizmet eden varlıklar acaba insanı tanıyor, ona acıyor da mı ona yardım ediyor? Bulutlar insanların, bitkilerin ve hayvanların  ihtiyaçlarını biliyor da mı yağmuru getiriyor? Duasını işitiyor da mı rahmeti indiriyor? Rüzgar bulutlara kimin emriyle dünyayı dolaştırıyor, ihtiyaç duyulan yerlere götürüyor? Bunlar kendi kendilerine bu işleri yapamayacaklarına göre, yağmuru bitkilerin, hayvanların ve insanların yardımına koşturan, bulutları da rüzgarın önüne katıp buna vesile kılan elbette Rahman ve Rahim olan Allah’tır. Yağmura Rahmet denmesindeki sır da bu olsa gerektir. Allah, bu şekilde yağmuru göndermesiyle yarattığı varlıkları sevdiğini gösteriyor. Bu yüzden insan besmele çekerken şunu dile getirir: “Ey muhtaçların ihtiyaçlarını gideren Allahım. Ben de bütün emellerimde, arzularımda, isteklerimde sana muhtacım. Senin Rahman ve Rahim isimlerinle yardımını diliyorum. Beni de senden başkasına muhtaç etme. Her işimde yardımını gönder.”

Besmele çeken bir mümin şunu da hayal eder: milyarlarca bitkilerin yerlerinden kımıldayacak güçleri olmadığı halde rızıkları ayaklarına getiriliyor. Milyarlarca yavrulara hiç ummadıkları yerlerden rızıkları gönderiliyor. Hiç biri ihmal edilmiyor. O halde bunları koruyup kollayan, terbiye eden, bunlara sonsuz nimetler ihsan eden Rahmettir. Bu da gösteriyor ki, acizlik arttıkça rızık da mükemmel oluyor. Bunun  için besmele çeken insan kendi acizliğinin ve fakirliğinin farkına varıyor, kendisinin nazik ve nazenin bir çocuk gibi yaratıldığını anlıyor ve ancak onun rahmetine sığınıyor.

Evrene dikkatle bakalım. Bitmez, tükenmez bir faaliyet gözüküyor. Bu faaliyet ve hareketler Cenab-ı Hak’kın Muhyi, Mümit, Rezzak gibi fiili isimlerinin yansımalarından ibarettir. Bu isimlerin bir kısmı Celal isminin, bir kısmı da Cemal isminin yansımalarıdır. Rahman ve Rahim ise her iki grup ismi de kapsıyor.  Her şey Allah’ın bu isimlerinin yansımalarından ibarettir. İnsan herhangi meşru bir işe besmele çekerek başladığı zaman, Allah’ın isimlerinin yansıması olan o işe, Allah’ın yardım edici gücünü celp etmiş olur.İş Allah’ın isimlerinin yansıması, besmele Allah’ın kelamı, Rahman ve Rahim Allah’ın isimleri ve insan Allah’ın kulu olduğu için Allah’ın yardımı o insanla birlikte olur. Bunun için mevlid yazarı Süleyman Çelebi, besmele ile her işin asan, yani kolay olacağını söyler. O halde besmele çeken insan, “Allah’ım sen benim dünyada işlerimi, ahirette hesabımı kolaylaştırır” der.

Birinci Söz’de izah edildiği gibi, İnsan besmele çekmekle, Allah’ın evrende koymuş olduğu ilahi bir kanuna da uymuş oluyor. Çünkü bütün varlıklar kendi dilleriyle “bismillah” diyor, O’ndan yardım istiyor ve onun yardımını görüyorlar. Toplu iğne başı kadar tohumlar, çekirdekler başlarında dağlar kadar yükleri kaldırırken, bismillah diyor, Allah’ın yardımını alıyor. Rahmet hazinesinden ellerini meyvelerle dolduruyor. Bizlere tablacılık ediyor. Bilim bize, her mevsim büyük bir iştahla yediğimiz meyve ve sebzelerin renklerinin, kokularının, tatlarının toprakta ve suda bulunmadığını gösteriyor. İçinde insana yararlı vitaminlerin insana uygun hale getirildiği bir fabrikanın olmadığını söylüyor. Bütün bunların arkasında Allah’ın rahmeti ve şefkati bulunuyor. Ancak  imanla aklındaki perdeyi aralayabilen insanlar bu rahmeti fark ediyor, hissediyor. Sen de imanını yenile, indir aklındaki ve gözündeki perdeyi, seni kuşatan rahmetin güneş gibi parlayan ışığını gör.

Aynı şekilde , deve koyun, keçi gibi hayvanlar, hal dilleriyle bismillah diyerek, rahmet feyzinden bir süt çeşmesi oluyor. Yoksa hiçbir inek, koyun ve keçide, suyu, arpa ve samanı süte çevirecek bir fabrika bulunmuyor. İnsanın yapamadığı böyle bir fabrikayı akılsız bir hayvanın yapması da akla hiç mantıklı gözükmüyor. O halde bu varlıklar Rezzak namına, en temiz, en gıdalı bir nimeti bizlere takdim ediyor.

İpek gibi yumuşak köklerin sert taş ve kayaları kendi güçleriyle deldiğini  söylemek de abes olur. O zaman insanın saçı da bir kayayı delebilirdi. Ya da makara ipliği taşları iki şak ederdi. O halde bu nazik ve nazenin kökler  güçlerin çok üzerinde işler yaptıklarından, sert kayaları ve taşları sigara kağıdı gibi  kolayca delip geçtiklerinden Bismillah diyerek Allah’ın yardımını diliyor ve alıyorlar, işlerini  kolaylaştırıyorlar.

Her şey bismillah diyor. Allah namına, Allah’ın nimetlerine bizlere getirip takdim ediyor. Biz dahi bismillah demeliyiz. Allah namına vermeliyiz, almalıyız.  Peygamberimiz S. A. V. Efendimiz, “Bismillahirrahmanirrahim miftahü külli kitabin” buyurmuştur. Yani, “ Besmele her kitabın anahtadır.” Ve “Küllü emrin zibalin la yebdeü bibismillahi fehüve ebterü.”, yani besmele ile başlamayan her iş ebterdir” buyurmuştur. O halde bugünden tezi yok hiçbir işimizi besmelesiz bırakmayalım.

[email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.