Bence sen, her sabah kalktığında önce bir ‘Allah’a şükür’ de

Bence sen, her sabah kalktığında önce bir ‘Allah’a şükür’ de

 

“Uyanabilmiş olmak bana çok güzel görünmüştü” Diyor Serdar Turgut…

 

Ve Tatlıses’in bugünlerde yaşadığı bir olayı kendisinin de yaşadığını söyleyerek nasihatte bulunuyor. Tatlıses’e “Uyandırıldığında ilkönce bir ‘Allah’a şükür’ de” diyor.

 

“Uyandırıldığında” derken sanırım doktorları kastediyor. Zahiren doktorlar uyandırıyor gibi ama hakikatte biliyoruz ki, Allah uyandırıyor.

 

Peygamber efendimiz (ASV)  her gün uyandırıldığında ilk iş olarak ellerini Allah’a açarak yeniden uyandırıldığı için dua ederdi. Ama her gün ederdi…

 

Bu insanlar sabahları hayata gözlerini açabilmeyi, her gün yeniden yaşamayı müktesep hak sanıyorlar. Sanki birileri onlara borçlu ve bu hayatı her gün onları uyandırmak suretiyle vermek mecburiyetindedir. (Haşa!..)

 

Oysa her gün uykuya dalıp tekrar uyandırılmak anne rahminde ilk defa yeniden dirilmek gibi değil midir?

 

Peki, sen Sayın Serdar Turgut her uyanışında bir defa olsun ‘Allah’a şükür’ diyor musun? Ki Tatlıses’e nasihatte bulunuyorsun?

 

Yani pardon, elbette serbestsin kimse sana hesap soramaz, kabul… Allah herkesi hür yaratmış. Neyi nasıl yaparsan yap, istediğini istediğin şekilde yapmak senin hakkın.

 

Ama Tatlıses’e nasihat ettiğini görünce biz de sana nasihat etme cesareti bulduk.

 

Bence sen, her sabah kalktığında önce bir ‘Allah’a şükür’ de, ondan sonra hayata ve çalışmaya başla…

 

Hem öyle kuru kuru ‘Allah’a şükür’ demek de yetmez. Yeniden hayata başlayabildiğin için ikinci iş olarak lavaboya git güzel bir abdest al ve Allah’ın kullarına bir emri olan Sabah Namazını eda et. Ancak o zaman hakiki anlamda şükretmiş olursun.

 

Evet, taşıdığımız bu vücut nimeti tamamen bir mevhibe-i İlahiyedir. Hiçten yoktan karşılık beklemeden verilmiştir. Hem en güzel surette teçhiz edilmiş, en güzel cihazlar ile cihazlanmıştır. Şefkatle merhametle terbiye edilmiş, ihtiyacı olan her şey bir şekilde yaratılarak eline verilmiştir.

 

Verilen nimetleri saymakla bitiremeyiz.

 

Şöyle kısaca özetlersek: Herşeyden evvel yoklukta kalmadık, vücut nimeti giydik, taş olmadık, ağaç kalmadık, hayvan olmadık insan olarak yaratıldık. Ve en önemlisi Müslüman olarak hayatımızı devam ettiriyoruz. Ve bunların hepsinden önemlisi ise imanlı bir Müslüman olduk.

 

Bütün bunlar bir cümlede sıralanıyorsa da bu saydığımız nimetlerin değerinin de saymak gibi basit olmadığını biliyoruz.

 

İnsan olmak başlı başına büyük bir nimettir. Hele imanlı bir Müslüman olmak hesapsız bir nimettir.

 

İnsan olmanın nimetlerini hepimiz biliyoruz. Giydiğimiz ayakkabıdan, içtiğimiz rafine suyuna kadar. Uçtuğumuz uçaktan, konuştuğumuz cep telefonuna kadar her şey insaniyet nimetidir. İnsan olmasaydık bu nimetlere kavuşamazdık. İnsan dışında hangi canlı bu nimetlerden yararlanabiliyor?

 

Hem imanlı Müslüman olmak demek, Allah’ı 1001 esmasıyla tanıyıp iman etmek değil midir? Semavi kitaplara inanmak, Peygamberleri tanımak ve bir zaman sonra ebedi hayatta onlarla buluşacağımızı fark etmek, yani ebedi hayata inanmaktan daha büyük bir nimet var mıdır?

 

Sayın Serdar Turgut, sen bunları sanırım benden iyi biliyorsun ve benden daha güzel ifade edersin, o halde sen bunlar için de ‘Allah’a şükür’ de… Ondan sonra şu anki haline de ayrıca şükret, sonra otur kendini karşına al ve yaptığın yanlışların bir bir çetelesini tut, ondan sonra da istersen onlar için de samimi bir ifade ile tevbe ve nedamet et, nerede hata yaptığını bul…

 

Şayet bunu yaparsan sanırım o zaman “Ahsen-i Takvim” suretinde bir insan olarak hayatına devam edebilirsin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum