Bediüzzaman’ın Yunanistan’daki talebesi

Bediüzzaman’ın Yunanistan’daki talebesi

Bediüzzaman’ın Yunanistan’daki talebesi Hafız Ali Efendiyi vefatının 31. yılında rahmet ve dualarla anıyoruz…

Risale Haber-Haber Merkezi

Bediüzzaman’ın Yunanistan’daki talebesi Hafız Ali Efendiyi vefatının 31. yılında rahmet ve dualarla anıyoruz…

Hafız Ali Reşad, Samsun’un Çarşamba ilçesinin, Terme nahiyesinin, Emiryusuf köyünde 1899 yılında dünyaya gelmiştir. 16 Temmuz 1980 tarihinde 81 yaşında iken Ramazan ayı içinde vefat etmiştir. Mezarı Yunanistan-Gümülcine'de bulunmaktadır.

Merhum Hafız Ali, 1922 yılında 150'liklerden olarak memleketi terk etmişti. Yunanistan'ın Gümülcine şehrinde yaşıyordu. Bediüzzaman hazretlerine çok bağlılığı vardır. Hafız Ali Efendinin, Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayat kitabının en son sayfasında bir mektubu ve talebeleriyle birlikte çekilmiş fotoğrafı bulunmaktadır. Mektubun başlığı: “Yunanistan'da Risale-i Nur'un Neşriyatını yapan ve Yüzlerce Nur Talebesi Yetiştiren Bir Zâtın, Türkiye'deki Nurcu Kardeşlerine Yazdığı Mektub” şeklindedir.

***
HAFIZ ALİ REŞAD’IN TARİHÇE-İ HAYAT KİTADINDAKİ MEKTUBU

Yunanistan'da Risale-i Nur'un Neşriyatını yapan Ve Yüzlerce Nur Talebesi Yetiştiren Bir Zâtın, Türkiye'deki Nurcu Kardeşlerine Yazdığı Mektub
 
Din ve İmana Hâdim (hizmet edici), Şirk ve Küfrü Hâdim (yıkıcı) Pek Aziz Kardeşlerim,
(Abdullah, Hüsnü, Abdülkadir, Mehmed ve Süleyman Nurdaşlarım)

Evvelâ: Pek samimi ve hâlisane yazılan mektubunuzu alarak derecesiz memnun oldum. Muhlis beyanlarınız ve derunî tebrikleriniz, hep coşkun dinî aşkınızdan ve has nura müstağrak ruhunuzdan doğma olduğundan, o Nurun elektrizasyonuyla münevver kalbleri tehyic ve temevvüce düşürmemek mümkün değildir. Onun için, selâm ve muhabbetlerinize mukabil selâm ve meveddetlerimiz bîpâyan olduğu gibi, bu râbıta ve iştiyak ile de sizleri kucaklar ve İslâmi hasret ve saffetle gözlerinizden öperim.

Saniyen: Gönderilmesine lûtfettiğiniz "Hutbe-i Şamiye", "Şekva" ve sair mahkeme kararı ile mektublar melfufatını alarak fevkalhad memnun oldum. Bunun cevabını vermek üzere iken, Kerkük'ten Ahmed Ramazan kardeşimizden gönderilen "Sözler Mecmuası"nı aldım. Onun için de bînihaye tahassüslerle meşhun-u mesâr oldum. Ona da şimdi sizinle beraber teşekkür babında mektub yazıyorum. Bu memnuniyet ve teşekkürlere dahi cemaatimizin bütün efradı iştirak ederek hepinizi selâmlar ve aziz Nurdaşlariyle kardaşlanırlar.

Gerek ben ve gerekse bütün ihvanımız Üstad Hazretlerine bağlılığı şöyle telâkki ediyoruz:
Âfak ve enfüsten müstedlel Âyât-ı bînihayeyi en iyi tefsir edecek bir insan-ı kâmil'e her asır muhtaçtır. Asrımızda, Şark ve Garb'ta fâzıl ve muktedir çok ulema yok değildir fakat fâni menfaatlerden mütecerrid, sırf Nur-u bâki ile mütenevvir ve mütelezziz gavs-ı ferid makamında en ziyade bir mutemede ihtiyaç vardır. Bu evsaf-ı mebhuse ile Üstad-ı Kebir muttasıf olduğundan zamanımızın kutbu mesabesindedir. Ona tebaiyyet, tam uyulmağa lâyık bir muktedabih'e iktida manâsındadır. Zamanın müceddidi imam-ı kübrası fetrete uğradığına göre, böyle bir mürşid-i âzam'a merbutiyet vâcib derecesine varmıştır. İşte bu sâika, bizi ve onları düşünmeğe bile sevketmeden Üstad-ı Kebir'e rabtediyor. Bunu yapan, onlardaki iman bağının, kendisinde mevcut bulunan nur-u aslînin, nur kaynağının merkez sıkletindeki cazibe kuvvetine incizab ve incilâbıdır. Bunlar, bu eserleri şimdi mütalâa ve müzakere etmekle, tahsilleri az zamanda bazısının derhal husuliye münkalib olmaktadır... Yani derhâl, Nur mevzuunu idrak kabiliyetiyle mütefeyyiz oluyorlar. Onun için fazl ve rahmetine karşı ne kadar hamd ü sena edilse azdır.

Bu hizmette muvaffak olmak için, sizin binbir müşkülâtla ikazkâr ve irşadkâr hareketleriniz gibi yıkılmaz ve sarsılmaz azim ve metanetler lâzımdır. İnşâallah her ufukta, her kuturda böyle çalışılması İslâmiyetin halâs-ı umumisini mucip ve müntic olacaktır.

Hâfız Ali