Eşcinsellikle Mücadelede Kur’an ve Hz. Muhammed (ASM) Modeli

Bir Fıtrat Sapması Olan Eşcinsellikle Semavi Dinlerin Mücadelesi-4

Eşcinsellik konusu Hz. Lût (AS) dışında son peygamber olan ve dini kıyamete kadar devam edecek olan Hz. Muhammed’in (SAV) de mücadele ettiği bir problem olarak kendine Kur’an’da yer bulmuştur. Kur’an ve hadisler eşliğinde eşcinsellikle mücadelede İslam ümmetinde iki yöntem uygulanmıştır:

a. Eşcinselliğe Hayat Hakkı Tanımama Yöntemi

Birinci ve ekseriyeti teşkil eden grup olan İslâm hukukçularının çoğunluğu, Kur’an’da hem zinanın hem livâtanın açık hayâsızlık ve çirkin davranış (fahişe) olarak nitelendirilmesini dikkate alarak livâtayı zinaya kıyas etmiş, bu fiilin zina olarak adlandırılabileceğini ve zina ile aynı hükümleri taşıdığını belirtmiştir. İmam Şâfiî ile Hanefî hukukçularından Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’ye göre livâta yapan kişiye zina suçunda olduğu gibi had cezası uygulanır; fâil muhsan (evli) ise recmedilir, muhsan değilse 100 celde ile cezalandırılır. Şâfiîler, livâta suçunda fâilin bekâr olması durumunda kendisine ayrıca sürgün cezası verilmesi gerektiğini ifade ederler. İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel ise Hz. Peygamber’den nakledilen ve livâta yapan kişilerin öldürülmesi ya da recmedilmesi gerektiğini ifade eden hadisleri (İbn Mâce, “Ḥudûd”, 24; Ebû Dâvûd, “Ḥudûd”, 29; Tirmizî, “Ḥudûd”, 24) esas alarak muhsan olsun ya da olmasın livâta fiilinin fâiline recm cezası verileceği görüşündedir. Bu hukukçulara göre livâta suçunun ispatı için zina suçunda olduğu gibi dört şahit getirilmelidir. Livâta yapan kişilerin öldürülmesi gerektiğini ifade eden hadisler, aralarında Nesâî’nin de bulunduğu bazı hadis otoriteleri tarafından sened yönünden tenkit edilmiştir (Şevkânî, VII, 131). Diğer taraftan Resûl-i Ekrem’in livâta yapan kimseyi recm cezası ile cezalandırdığına veya livâtanın cezaî müeyyidesi hakkında hüküm verdiğine dair bir bilgi mevcut değildir (İbnü’t-Tallâ‘, s. 33).[1]

Zahiriyye mezhebi hukukçusu İbn-i Hazm, Güvercin Gerdanlığı isimli kitabında raşid halifelerin ilki olan Hz. Ebu Bekir döneminde yetişkin bir erkeğin bir erkek çocuktan cinsel yönden istifade ettiğinin ispat edildiğini, Hz. Ebu Bekir’in onu idam ettirdiğini aktarır.[2] Ayrıca Şüca b. Varka el-Esedî’nin bir kadın gibi kendini cinsel boyutta erkeklere kullandırdığını ve mesele ispat edildiğinde Hz. Ebu Bekir tarafından idam edildiğini bildirir.[3] Sahabe âlimleri arasında ön sıralarda bulunan Hz. Ebu Bekir’in bu uygulamaları, livata suçuna karşı verilecek bir cezanın, muhsan bir kişi ise, zina eden muhsan kişilerle aynı tarzda olduğuna dair tarihî örnek vakalardır.

İslam hukukçularının tespit ettiği üzere eşcinsellik toplum hayatını ifsad ettiği, yaratılış kanunlarına kökünden muhalefet ettiği, fert ve toplum sağlığını bozduğu, AIDS gibi cinsel yolla bulaşıcı hastalıklara sebep olduğu ve yaygınlaştırdığı için İslam hukukçuları eşcinsellik ve lezbiyenlikle bu şekilde mücadele yöntemini benimsemiştir. Bu uygulamaların neticesinde eşcinsellik İslam toplumu içinde yok edilemese de varlığını çok zayıf olarak devam ettirebilmiş, ferdî ve cüz’î, gizli ve perde arkasında devam eden bir olgu olarak kalmıştır. Sodom ve Gomore, Ashab-ı Ress, Pompei’de olduğu gibi kitlesel bir hale dönüşmemiştir. İslam hukukçularının ve müfessirlerinin “livata” (eşcinsellik) ve “sihak” (lezbiyenlik) konusunda genel olarak bakışı bu minvaldedir.

b. Eşcinselliği Tedavi Etmeye Çalışma Yöntemi

İkinci gruba dahil olan Ebu Müslim İsfahanî ve İmam Nesefi gibi İslam âlimlerine göre, Kur’an-ı Kerim’in eşcinsellik ve lezbiyenlik ile ilgili âyetleri ve tedavi çaresi sundukları âyetler, Nisa suresi 15 ve 16. âyetleridir. Nisa suresi 15. âyet “lezbiyenlik yapan kadınlar” ile 16. âyet ise “eşcinsellik yapan erkeklerle” ilgili olarak kabul edilmiştir. Nisa suresinin 15. âyeti lezbiyen kadınlardaki bu fıtrat sapmasının tedavisi için, onların yaşadıkları toplumdan ve sosyal çevrelerinin bozuk algısından izole edilmeleri lüzumunu ve bunun tahakkuku için onların bir eve hapsedilmelerini çare gösterir. Bu izolasyon sayesinde onların kendi fıtratları ile yüzleşmeleri, kendilerindeki sapmayı düşünerek bulmaları yöntemini veya onlara bu konuda bilgi ve telkinde bulunulmasını tavsiye eder. Bütün sapmalar, temelde düşüncelerdeki kayma ve sapmalara dayandığından, tedaviler de düşüncelerdeki düzelmeyle başlar. Net bilgi ile düzelen bir düşünce, zamanla duyguları da düzeltir. Tecrübe ile sabit olduğu üzere duygular düzelince fiziksel yaşantı da itidale gelmektedir. Bilim dünyasının bu rehabilitasyon sürecini Kur’an, faizin kaldırılması, içkinin yasaklanması ve tesettürün emredilmesi gibi bütün sosyal ve ferdî hayata ait değişimlerde kullanmış, bunu zamana yayılan bir süreç içinde yapmıştır. Bu çerçevede eşcinsellik de yıllar alacak hassas bir tedavi ve kişilik inşasıyla mümkündür, diye Kur’andan meseleyi ders alabiliyoruz.

Nisa suresindeki bu âyette “Fe emsikuhunne fi’l-büyûti hatta yeteveffâhünne’l-mevtü ev yec’alallahu lehünne sebîla” (Onları ölüm gelinceye kadar veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun) deniliyor. Bu âyet bazı karakterlerde lezbiyenliğin ömür boyu düzelmeyebileceğini haber veriyor. Hatta tedavi olabilecek ve olmayacak kişiler arasında ilk sıraya tedavi olmayacakların alınması gösterir ki lezbiyenlerin çoğunluğu düzelebilecekleri bir irade kararlılığı gösteremeyeceklerdir. İlgili âyet bazı lezbiyen karakterlerde düzelme olabileceğini “sebîl” tabiriyle ifade eder. Sebîl, duygusal gelişim yolu demektir. Kur’anın sık sık kullandığı “cihâdun fî sebilillahi” (Allah yolunda cihad) lafızları işaret etmektedir ki, lezbiyen karakterlerin bir kısmı nefis tezkiyesi ve cihad-ı ekber yoluna girerlerse, duygularında gelişim ve tedavi başlayabilecektir.

Nisa suresi 16. âyet ise İsfahânî ve Nesefî gibi müfessirlere göre “eşcinsel erkekler” le ilgilidir. Âyette şöyle denilir: “Sizlerden fuhuş yapanların her ikisine de günahlarının hemen akabinde eziyet edin. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa, onlara eziyet etmekten vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir ve kullarına çok şefkat edendir.” Bu âyet işaret etmektedir ki, eşcinsellik “lezzetperestlik” temellidir. İlacı ise, fiziksel ve ruhani eziyetler ile kişiye acı çektirmektir. Her eşcinsellik hazzını tadışı akabinde şiddetli bir acı yaşatılan eşcinsel bir kişinin nefsi, bu acıları çekmemek için eşcinsellikten vazgeçecektir. Bu çerçevede eşcinsel kişilere yaşattırılacak fiziksel ve ruhani acılar, cerrahi bir ameliyat ve etkili bir psikolojik tedavi yöntemidir.

Söz konusu âyetin Esmaü’l-Hüsna’dan Tevvab ve Rahim isimleriyle bitmesi, işaret etmektedir ki, eşcinsel erkeklerin tedavisi daima mümkündür. Çünkü Arapça’da şeddeli ifadeler, hem süreklilik, hem çeşitlilik ifade ederler. Bu çerçevede şeddeli bir İlâhî isim olan bu âyetteki Tevvab ismi, eşcinsellik günahını işleyen kişi ne zaman tövbe ederse etsin Allah’ın onun tövbesini kabul edeceğini bildirerek ümit vermektedir. Rahîm ismi ise, bu kişilere İlâhî şefkatin bire bir odaklanacağını ve eşcinsel kişilerin tedavilerinde şefkat ve sabrın önemli rol oynayacağını da ifade eder.

Bilimsel Disiplinler Açısından Eşcinsellik

Dinler tarihi ve dünya tarihi noktasında insanlık dünyasının eşcinsellik illetiyle maluliyetinin serencamı böyle olduğu gibi bilimsel disiplinler ve bilim tarihi açısından eşcinsellik konusu ve gelişimi hakkındaki bilgi birikimi ve bilimsel kanaat şu şekilde gerçekleşmiştir:

İnsanın bağışıklık sistemini çökertip onu günden güne öldüren AIDS virüsü, insanlık dünyasında ilk önce bir eşcinsel kişide tespit edilmiştir.[4] Bu çerçevede eşcinsellik tıp bilimi açısından bir fıtrat sapmasıdır.

Yakın zamanda yapılan kapsamlı genetik incelemeler eşcinselliğin genetik bir boyutu olmadığını ispat etmiştir. Bu çerçevede genetik bilimi açısından eşcinsellik doğal bir süreç değil, yapay bir süreç ve fıtrat sapmasıdır.

Psikolojinin babası olarak kabul edilen Alfred Adler’in “Bireysel Psikoloji” kitabında tespit ettiği üzere “Eşcinsellik, psikolojik ve daha derinde ruhânî kökenli bir sapmadır ve şımarık karakterli kişilerde görünen bir vakadır. Eşcinselliğin temeli, ailelerin çocuklara gerekli terbiye ve eğitimi verememelerine dayanmaktadır.” Bu çerçevede eşcinsellik psikoloji bilimi açısından bir sapma, köklü bir hastalık ve psikolojik bir yıkımdır.

Eşcinsellik insan neslinin çoğalmasını engelleyen, fizyolojik hastalıklara yol açan ve insanlığın devamını engelleyen bir yapıya sahip olmasıyla sosyoloji bilimi açısından da bir sapmadır.

Diğer bilimsel disiplinler açısından da konu ele alınsa benzer hakikatli ve sabit tespit ve teşhislerde bulunacakları evrensel düzenin tercümesi olan bilimlerin olağan akışıdır. Bu çerçevede gerek bilim ve gerekse semavi dinler açısından eşcinsellik kendisiyle mücadele edilmesi, insanlık dünyasından kaldırılması için kollektif bir şekilde savaşılması gerekli evrensel bir sapma, canlılar dünyası kadar büyük bir yıkım ve bir tükeniştir.

[1] Yaşaroğlu, M. Kâmil, TDV İslam Ansiklopedisi, Livata, Ankara, 2003, c.27, s.198-200.

[2] İbn-i Hazm, Güvercin Gerdanlığı terc., mütercim Mahmut Kanık, s. 291.

[3] İbn-i Hazm, a.g.e., s. 292.

[4] Bu kişi Kanadalı Gaétan Dugas’tır. Vaka 1982 yılında tespit edilmiştir. Dugas, 1984 yılında AIDS’ten ölmüştür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum