Ahir Zaman ve Son Müceddid

İçinde bulunduğumuz ahir zamanda fitne imanın esaslarına ilişmiştir. İmansızlık ise en büyük felâkettir. Sadece dünyayı cehenneme çevirmekle kalmaz, âhirette de cehennemi netice verir.

Nitekim Hz. Peygamber (sav) ümmetinin dikkatini bu noktaya çekip “Senin vasıtanla bir kimsenin îmana kavuşması, senin için sahralar dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır” demiştir. Çünkü iman nasıl İslâm'ın temeli ise, îmana hizmet de her şeye önceliği olan bir hizmettir. Çünkü îman dünya ve âhiret saadetinin temel taşıdır.

Taklidî îmanın istinad kalelerinin böylesine sarsıldığı bir dönemde, ehl-i iman cemaat halinde yapılmakta olan bunca hücuma ancak tahkikî bir îmanla dayanabilir.

“Evet, bu zaman; hem îman ve din için, hem hayat-ı içtimaî ve şeriat için, hem hukùk-u âmme ve siyaset-i İslâmiye için, gâyet ehemmiyetli birer müceddit ister.”

Zira, böylesine en büyük bir fesad zamanında, bütün bunların üstesinden ancak, “en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddit, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât-ı nurânî” gelebilir.

“Bu asırda, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur'un hakikatine ve şâkirdlerinin şahs-ı mânevîsine, hakàik-i îmaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış.”

“Madem bu zamanda, her şeyin fevkinde hizmet-i îmaniye bir kudsî vazifedir; hem kemmiyet, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti azdır; hem muvakkat ve mütehavvil (geçici ve değişken) siyaset daireleri ebedî, daimî, sâbit hizmet-i îmaniyeye nisbeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz. Hem bu üç vezâifi (îman, hayat, şeriat) birden bir şahısta yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerh etmemesi pek uzak, âdetâ kàbil görülmüyor. Âl-i Beyt-i Nebevînin (a.s.m.) cemaat-i nûraniyesini temsil eden Hz. Mehdî'de ve cemaatindeki şahs-ı mânevîde ancak içtimâ edebilir.”

“Ümmetin beklediği, âhir zamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimmi ve en büyüğü ve en kıymetdarı olan îman-ı tahkikîyi neşr ve ehl-i îmanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitemâmiha Risale-i Nurda görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı Âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zâtın makamını Risale-i Nurun şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bâzan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar.”

Velhasıl; “rivayetlerden anlaşıldığına göre Âl-i Beyt-i Nebevîden Muhammed Mehdî, o Süfyanın şahs-ı mânevîsi olan münafıkâne cereyanı öldürüp dağıtacak, tahribatçı, bid'atkâr rejimini tamir edip Sünnet-i Seniyyeyi ihya edecektir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum