Zünnüvas’tan Sisi’ye…

Basra İmamı Hasan el Basri, Haccac-ı Zalim olarak anılan Yusuf Sakafi’den köşe bucak kaçmakta ve  gizlenmektedir. Zaman Hazreti Hüseyin’in şehit edildiği dönemdir ve baskı en yoğun safhasındadır. Haccac ise istikamet üzere olanlarla uğraşmakta ve onları sindirmeye çalışmaktadır. Said İbni Cübeyr gibi Tabiin uluları Haccac’ı takibatından kurtulamazlar. Irak, ‘fiten’ yani fitneler bölgesi ve yurdudur. Ortam gergindir. Bu hal üzerine iken Hasan Basri hacca gider. Fakih olmasından dolayı Haremeyn ziyareti sırasında hacıların sorularıyla karşılaşır. Irak hacılarından bazıları mutat üzere kendisinden bazı fıkhi konular sorarlar. Bunlar arasında Harem /Kabe etrafında küçük hayvanların veya böceklerin veya haşeratın öldürülmesi de meselesi de vardır. Onların fıkıh diliyle sordukları suale o hikmet diliyle cevap verir. “Siz bana haşeratın öldürülmesine terettüp eden cezaları soruyorsunuz. Halbuki, bu mesele basittir. Siz neden bana Hazreti Hüseyin’in kanını dökmenin cezasını veya fiilinin karşılığını sormuyorsunuz?” diye çıkışır. Iraklılar Hazreti Hüseyin’i davet etmişler ardından da onu yüzüstü bırakmışlardır. Ardından da tarihe kin devrettikleri gibi dinmeyen bir kan davalarına sebebiyet vermişlerdir. Haccac’ın zıt benzeri Muhtar gibiler çıkarak Ehl-i Beyt adına intikam aldıklarını düşünerek alakasız insanları kurban etmişlerdir. Olayın çapını genişletmişlerdir. Bu intikam saldırıları ihkak-ı hak getirmek yerine kargaşa ortamını ve kin ve intikam dürtülerini derinleştirmiştir.

Bugün de durum bu minval üzerine seyretmektedir. Hasan Basri’nin Irak ehline çıkışını bugün Mısır’a veya en azından Ezher’e yapmak gerekiyor. Iraklılar Hazreti Hüseyin’in kanını hiçe sayarak haşeratın kanına sahip çıkmıştır. Mısır’da Ezher ise onca birikimine rağmen taşların hukukunu sorarken insan kanını veya hukukunu hiçe sayıyor. Hesabını sormaktan imtina ediyor. Son sıralarda IŞİD yine kabardı ve Irak’ta Ramadi kentini ele geçirirken Suriye’de de antik eserlerin bulunduğu ve Palmira denilen Tedmur’u ele geçirdi. Burada Taliban’ın Bamyan’da Buda heykellerine yaptığını tekrarlamasından endişe ediliyor. Ezher de kurum olarak endişelerini dile getirmiş ve tarihi harabelerin ve antik eserlerin bulunduğu Temur’un IŞİD’den korunmasını istemiştir.

Bunun üzerine Katar’da yayınlanan el Arap gazetesinin Yayın Yönetmeni Abdullah İzbe, Hasan Basri gibi lafı gediğine koymuş: “Ezher taşları takdis etmek, kutsamakla meşgul. İnsanla ilgilenmiyor bile…”  İstisnalar dışında Ezher böyledir. Muhammed Mürsi yüzde 52 ile halk tarafından seçilmiş olmasına rağmen onu veliyyü’l emr olarak tanımadılar. Aleyhinde yapılan gösterilere demokrasi diyerek geçit verdiler lakin darbe döneminde lehinde yapılacak gösterilerin yasaklanmasına da ulu’l emrin tasarrufu diyerekten çanak tuttular. Ezher böyle bir çifte standardı temsil ediyor. 

Sisi’nin Mısır halkına reva gördüğü katliamların bir benzeri tarihte Himyeri Kralı Zünnüvas tarafından icra edilmiştir. Hendek topluluğu veya Ashab-ı Uhdud kıssasının anlatıldığı Buruç suresindeki ayetlerde;  sırf Allah'a inançlarından dolayı ateşe atılmak gibi çok ağır bir işkenceye maruz kalan insanlar olduğu beyan edilir. İsim, yer ve zaman verilmeyen bu ayetlerde geçen yer meselesi tefsirlerde; Arabistan’ın güney batısında kalan Yemen ve Necran toprakları olarak verilmektedir. Kıssada geçen şahıs olarak, bu topraklarda hakimiyet süren Yahudi kral Zünnüvas olduğu belirtilmektedir. Müfessirler, Zünnüvas’ın, Hıristiyanlığı seçen toplulukları, ateşli hendeklerde işkence ile katlettiği rivayetlerine yer vermektedirler. Zaman olarak, Kur’an’ın iniş sürecine yakın bir zamanda bu olayın yaşandığı rivayetleri yer almaktadır. Zünnüvas açtığı çukurları ateşle doldurup buraya müminleri atmaktadır.

Ashab-ı Uhdud kıssasında Yahudi bir kral sırf inancına aykırı olduğundan dolayı Hıristiyanları ateşli hendeklere veya ateşten hendeklere atıyor. Bugün de Sisi Müslüman Kardeşleri Siyonizm adına veya aşkına ya da İsrail’i memnun etmek için yakıyor, katlediyor. Elbette kendisinin de şahsi iktidar hesabı var. Bununla birlikte bulunduğu kamp Zünnüvvas’ın çağdaş kampıdır. Her iki olayda da ancak aziz ve hamit olana iman ettikleri için müminlerden intikam aldılar.  

Ashab-ı Uhdud’un dışında meydanlarda kitleleri ezip geçen bir başka rejim ise Çin’in komunist rejimi olmuştur. 1989 yılında Tiananmen Meydanında hak isteyen öğrenciler tanklarla ezildi geçildi. Çin’i durdurmaya gücü yetmese de Batılıların Mısır’da Sisi karşısında bir şeylere gücü yetebilirdi.  Ama öldürülenler İslamcı olunca sistem kör ve sağır hal geliyor. Onlar da çağdaş Zünnüvvas’ın patronları ya da ortakları. İnsan hakları adına Batılıların İslami kesimlere sahip çıkmaya gönlü elvermiyor. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum