Senai DEMİRCİ

Senai DEMİRCİ

‘Zorunlu din dersi’nden ben de rahatsızmışım meğer!

İtiraf ediyorum; suçluyum.  

Pişman değilim. Suçumdan utanmıyorum. Yeniden işlemeye hazırım.

Yeni fark ettim. Hilal Kaplan gibi, ben de “zorunlu” ve “din dersi” sözcüklerinin yan yana duruşundan rahatsız oluyorum.

Hilal Kaplan eksik bile söylemiş; sorun sadece ateistlerin rahatsızlığı değil.

Ben mümin olarak rahatsız oluyorum.

“Zorunlu” kelimesinin kökünde saklı“zor” ya da “zorlama” anlamının “din”in kökündeki “borç” ya da ”kendini borçlu bilme” anlamıyla hiç mi hiç yakınlığı yok.

Borçluluk bilinci bir gönüllüğe akıtır insanı; zorlamaya değil.

Borçluluk kalbe güzelce yükler görevi; kalıba ve kasa icbar ederek değil.

“Zorunlu din bilgisi” bana da bu yüzden tuhaf geliyor olmalı.

Lüzumlu ile zorlamaya gerek olmamalı.

Sadece din dersi değil, bence matematik dersi de zorunlu olmamalı. Çünkü matematik parmak uçlarımızın zarif yüzeylerinin, kirpiklerimizin incelikli dizilişinin sessiz şarkısıdır. Herkesin dilindedir bu şarkı. Şarkı zorla söylenmez ki…

Meselâ, biyoloji de seçimle olmalı; çünkü o nabzımızın şiirsel vuruşu, kalbimizin gönüllü çırpınışıdır, çiçeklerin ihtişamlı açılışına tanıklıktır. Kan akışımın neresinde icbar var Allah aşkına?

Dil ve edebiyat da gönüllü ders olmalı. Ruhumuzun sevdiklerimize çağıldayışıdır, seslerin ibrişim kuşağıdır anadili. Gönüllüce konuşuyor değil miyiz?

Bana sorarsanız, “zorunlu ders” olmak “ilke ve inkılaplar”a yakışır.

“Zorlama”dan ibarettir Kemalizm’in tarihi ve dahi şimdisi.  (Bu yüzden geleceği de yoktur.)

Seçime, tercihe, iradeye, gönle, gönüllülüğe hiç bakmadı Kemalizm;  zorla şapka giydirdi, zorla namazdan alıkoydu, zorla dans ettirdi, ezanı zorla susturdu.

Din böyle değil; hâşâ! İnsanı ciddiye alır. İnsanın tercihlerine hitap eder.

“Din”, onu bunu zorla hizaya getirmek değildir.

Din, saf vicdanda sessizce karşılığını bulan, insanın gönlünü usulca harekete geçiren bir kelimeden alır anlamını: “deyn”/“borç”.

Din, borç demektir.

Var olan her bir şey, ister taş ister insan, varlığını lütufla almaktadır.

Kerem ve ihsanla hayattadır her hayat sahibi.

Akıl sahibi biri, bir düşünse, bir dakikaya kalmadan, kendi varlığının kendisine borç verildiğini fark eder.

Hiç yokken verilen varlığının, görebileceği en büyük sürpriz olduğunu fark eder.

Azıcık akleden biri, yeryüzünde binlerce yıldır hiç beklenmediği halde, şimdi itibarlı bir insan diye varoluşunu, kimselere benzemeyen bir yüzün sahibi oluşunu, sevenlerinin ve sevdiklerinin arasında yürüyüşünü sonsuz ihtişamda bir hediye olarak görür.

Varlığının kendisine borç verildiğini, insanlığının hediye olduğunu görmektir din.

Kendini kendine yeter sanan için “din” yoktur; “borcu” yoktur çünkü, borcunu inkâr edene diyecek bir şey de yoktur.  

İnsanı gönüllü var eden, var etmekle kalmayıp bile isteye hayat veren, hayat vermekle de yetinmeyip lütfedip insan olmasını dileyen Yaratıcı, gönüllü kulluk ister kulundan.

Gönüllülüğe karşılık gönüllülük.

“Dileyen inkâr etsin, dileyen iman etsin!” der Rahman.

Dileyen iman etsin.

İman etmeyi tercih eden, iman etsin.

İsterse…

Zorla değil.

İman etmek, kulun dilemesine bağlıdır.

İnsanın iradesini yok sayan, seçimlerini engelleyen her iş, insanı iradeli yaratmayı irade eden Yaratıcı’nın iradesine saygısızlıktır.

İradeyi zorlamak, hangi yönde olursa olsun, fark etmez.

Namazdan zorla alıkoymak da namazı zorla kıldırmak da İslam’a aykırıdır; çünkü gönüllülüğe aykırıdır.

Başını zorla açtırmak kadar, zorla kapattırmak da, insana irade vermeyi dileyen Allah’ın iradesine saygısızlıktır.

(Araya bir hatıra; ortaokulda zorunlu din dersinden zayıf almıştım. Lisede ise din derslerimiz resmen zorunluydu ama bütün sınıf derse gönüllüce girerdik. Çünkü yeni gelen “dinci”miz, Şemseddin Çakır, bize imanı ve İslam’ı Said Nursi’ce anlatıyormuş meğer. Gönüllüce… Seçmeliydi din dersimiz. Hepimiz seve seve teneffüsten döner, din dersi dinlerdik Şemseddin Hocamızdan-Allah razı olsun.)

Sözde refikimiz olan www.habervaktim.com sitesi, duyarlı vicdanı ve incelikli kalemiyle İslam’ın nezaketini ortaya koyan Hilal Kaplan kardeşimiz hakkında karalama kampanyası başlatmış. Sırf “din dersleri zorunlu olmamalı” dediği için.

Vallahi, ben de aynısını diyorum.

Zorunluluk ile din dersi yan yana olamaz.

Seçmelidir din.

Gönüllü tercihtir.

Gönüllüce katılacağımız kadar güzeldir.

Zorlanacağımız kadar çirkin değil.

Benim bildiğim Allah’ın dini, zorlamaya ihtiyaç duymayacak kadar hoştur.

Benim bildiğim Rabb-i Rahim, Elçi’sine tâbi olmayı sevme eksenine bağlamıştır.

“De ki, ‘eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun, ta ki Allah sizi sevsin, hatta günahlarınızı yok sayacak kadar çok sevsin.’” [Al-i İmran, 31]

Zorla güzellik olmaz ki…

Severek olur güzellik.

Güzel olan Allah, güzeli seven Allah, güzeli güzel güzel var eden Allah çirkin ve kerih olan zorlamayı ister mi güzel kullarından?

İnsaf!

Ben habervaktim’in ettiğinden beriyim Allah’ım…

www.habervakti­m­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­.com yöneticilerine; insanca olmayan ve tabii k Müslümanca da olmayan bu işe sessiz kalarak taraftar olan herkese not: İsterseniz, benim de kilisede çekilmiş resmim var, gönderebilirim. Ayrıca, kilisede dua etmişliğim de var. Dahası, bir gün bir kilisede namaz kılmak için can atıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
21 Yorum