Zamanın kitabı

Zaman, ne büyük ganimet ne hoş fırsattır. Zaman gibi kıymetli bir kavramı gereğince lüzumlu olarak algılamak elbet karlı bir iştir. Her insanın zaman gibi büyük nimet olması, kuşkusuz düşündürücü, üstünde durulması gereken bir mevzudur. Zaman olgusunu gerçek mahiyetiyle düşünüp, bilinçli bir şekilde algılamak her halde daha gerçekçi bir vaziyettir.

Zamanında yapılan her eylemin, değerlendirilen her fırsatın ne kadar mühim olduğunu bir şeyler geçip gittiğinde eskiyip, kıymetini yitirdiğinde anlarız. Bu denli ince, bu denli hassas bu denli kıymetli olan zamanı gerektiği gibi önemli tutmak, insan için hayati bir meseledir. Ömrü oyunla harcamak, faydasız şeylerin peşinde telef etmek çok büyük bir kayıp olsa gerek. Kudsi hadislerde de belirtildiği üzere ”Meşguliyetten önce boş zamanı ganimet bilmek”  sözü de bize bu gerçeği ıspat etmektedir.

Kırık dökük, yıpranmış bir zaman var oluyor, ümitvar gözlerde. Tekrardan diriliyor eskiyen, tükenen umutlar, hayaller. Var oluyor.  Var oluyor hoş bir nazarda. Sil baştan demleniyor fersiz bakışlar. Var oluyor yepyeni bir varlıkta. Yokluktan, hiçlikten vücuda geliyor. O halde giden zamana eseflenmek çok doğru bir hal olmasa gerek. Zira gidenleri getiremediğin gibi, geçmişe dönüş yapamadığın gibi üzülmekte, endişe duymakta beyhude, faydasız olacaktır. Öyleyse geride kalanlara, kaybedişlere, pişmanlıklara, yitirdiklerimize takılıp saplanmak yerine tedbiri ele almak daha makul bir vaziyettir.

Her güzel şeyin yeri ve mevsimi vardır. Eğer mevsiminde eda edilirse daha bir kıymetli tatlı olur. Aksi halde yerini pişmanlık, keder alır. Bil ki zamana yenik düşenler, zamanın yırtılmasına izin verenler, zamanın seyrini değiştirenler mutlak olarak hayıflanmanın keşkenin en acı yerini tatmışlardır. Zamanın, mevsimin en güzel yerinde yapılması gerekenler zahir olursa işte bu vakit zamanı eskitmemiş beyhude yaşamamış oluruz. O halde zaman mı bizi silip götürüyor, bir şeyleri kör kuyulara bırakıyor; yoksa bizler mi gereksiz, boş vermişliklerle zamanı yıpratıyoruz. Hiç şüphesiz cevap ortada insan, zamanı boşa çıkarıyor, eylemlerini erteleye erteleye vaktinin kalmadığını fark ediyor. Bu denli önemli bir olguysa o halde neden gereken önemseme gösterilmiyor.

Zamanlarımızı iyiye kullanma, zamanlarımızın nabzını elinde tutma bir şeyleri yok etmeden en güzel anında ifa etme, hiç kuşkusuz faydanın geleceğinin çağrısını vermektedir. Öyleyse vaktin çocuğu olmalı, vakti pek değerli ihya etmeli. Ünlü düşünürlerden biri zamanı şöyle tanımlamaktadır: ”Geçip gitmiş olmasa geçmiş zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zamanda olmayacak. Peki, nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdi ki zaman sürekli var ise bu sonsuzluk olmaz mı? Sözleri anı yaşamayı, bulunduğun vakti öldürmemeyi artık geçmişten üzüntü duymamayı ve gelecek kaygısı taşımamayı pek açık göstermektedir. Var olan şimdi de. Sadece yaşadığımız gündüzde, gecede zuhur etmekte. Var olan, Zamanın kitabını nefes aldığımız dakikalarda, şimdilerde okumakta.

Öyleyse gecenin bir bölümünde, gündüzün uçlarında zamanın kitabını okumaya koyulmaya bak. Rabbini yaşadığın anlarda tesbih te bulun ki hoşnut olabilesin. Yaradan bizleri her anını, zamanını hakkıyla ifa edenlerden sabit kılsın.  Ola ki zaman akıp gittikten sonra değiştiremeyeceğimiz şeyler zuhur edebilir. Bulunduğun zamana iyi bak kum seli gibi akıp gittiği gibi, ne durması var ne dinlenmesi. Hayat dediğin birden bire değişebiliyor, bozulabiliyor. Allah zamanını iyi ganimet, büyük nimet bilenlerden eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.