Yüz çevirirlerse, de ki: 'Ben emrolunduğum şeyi size eşit olarak bildirdim'

Yüz çevirirlerse, de ki: 'Ben emrolunduğum şeyi size eşit olarak bildirdim'

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Enbiya Sûresi 105-111. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

105-And olsun ki Zikir’den (Tevrât’tan) sonra Zebûr’da da: “Gerçekten yeryüzüne sâlih kullarım vâris olacaktır” diye yazmıştık.

106-Şüphesiz ki bunda (Kur’ân’da) ibâdet eden bir kavim için (maksada ulaştırıcı) kâfî (bir nasîhat var)dır.

107-(Ey Resûlüm!) (Biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik.(*)

108-De ki: “Bana sâdece, sizin İlâhınızın ancak bir tek İlâh olduğu vahyediliyor. Şimdi siz Müslüman kimseler (olacak) mısınız?”

109-Artık yüz çevirirlerse, de ki: “(Ben emrolunduğum şeyi) size eşit olarak bildirdim. Tehdîd edilmekte olduğunuz şeyin yakın mı yoksa uzak mı olduğunu ise bilmem!”

110-“Muhakkak ki O, sözün açık olanını da bilir, gizlemekte olduğunuz şeyleri de bilir.”

111-“Bilmem, belki de bu (azâbın te’hîr edilmesi), sizin için bir imtihan ve bir zamâna kadar bir faydalanmadır.”

112-(Peygamber:) “Rabbim! (Müşriklerle aramızda) hak ile hüküm ver! Bizim Rabbimiz, Rahmân (pek merhametli olan)dır, sizin isnâd etmekte olduğunuz vasıflara karşı (kendisinden) yardım istenendir” dedi.

(*) “İşte seni ey insan! Rahmet, o Müstağnî-i ale’l-ıtlak’ın (hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan) ve Sultân-ı Sermedî’nin huzûruna çıkarır ve O’na dost yapar ve O’na muhâtab eder ve sevgili bir abd (kul) vaziyetini verir. (...) İşte ey insan! Bu rahmeti bulan, ebedî tükenmez bir hazîne-i nûr bulur. O hazîneyi bulmanın çâresi: Rahmetin en parlak bir misâli ve mümessili (temsilcisi) ve o rahmetin en beliğ (güzel konuşan) bir lisânı ve dellâlı (i‘lâncısı) olan ve رَحْمَةً لِلْعاَلَم۪ينَ [Âlemlere Rahmet] ünvânıyla Kur’ân’da tesmiye edilen (isimlendirilen) Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın sünnetidir ve tebaiyetidir (ona uymaktır). Ve bu رَحْمَةً لِلْعاَلَم۪ينَ olan rahmet-i mücessemeye (cisimleşmiş rahmete) vesîle ise, salavâttır. Evet, salavâtın ma‘nâsı rahmettir. Ve o zîhayat (hayat sâhibi) mücessem rahmete rahmet duâsı olan salavât ise, o رَحْمَةً لِلْعاَلَم۪ينَ ’e vusûle (âlemlere rahmet olan Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’a kavuşmaya) vesîledir. Öyle ise sen salavâtı kendine, o رَحْمَةً لِلْعاَلَم۪ينَ ’e vesîle yap o zâtı (asm) da rahmet-i Rahmân’a vesîle ittihâz et (kabûl et). (...) 
Elhâsıl: Hazîne-i rahmetin en kıymetdar pırlantası ve kapıcısı Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm olduğu gibi, en birinci anahtarı da*بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ dir. Ve en kolay bir anahtarı da salavâttır.” (Tılsımlar, 14. Lem‘a, 11-12)