Nimetullah AKAY

Nimetullah AKAY

Yolumuzun üzerinde ‘ölüm’ vardır

Bu dünyada ev sahibi olan, diğer bir ifade ile misafir olmayan kimse yoktur. Evet hepimiz misafiriz. Ama ne yazık ki, çoğunluğumuz misafir gibi değil, ev sahibi gibi hareket etmektedir. Oysa her gün bu dünya misafirhanesini terk eden insanlar olmaktadır. Yüzyıl öncesinden kimsenin bu dünyada şu anda bulunmadığını düşünürsek, demektir ki, bizlerinde bu misafirhaneden asıl vatana gidecek zamanımız pek uzak değildir.

Dünyanın ve bütün varlığın yaratıcısı olan Allah, bu dünyayı misafirhane olarak yaratmıştır. Burada biz insanları imtihana tabi tutmaktadır. Çünkü asıl memlekette itaat edenlerin mükafatlandırılacağı, asi olanların da cezalandırılacağı mekânlar bulunmaktadır. Bu sebeple dünya hayatında imtihan sürecini bitiren herkes herhangi bir vesile ile ölerek bu dünyadan ayrılmaktadır. Genç, yaşlı farketmeden Hâlıkımız ne zaman takdir etmişse o zaman ecel celladına yakalanacağız. Dolayısıyla hazırlıklı olmak gerekir. Kimsenin uzun yaşama garantisi yoktur.

Bu dünyada hayat müddeti bitenler, bizzat sevenleri tarafından, hayattayken çok sevdikleri yüzlerini, gözlerini ve bütün cesetlerini toprağın bağrına terkedilmektedir. Kimse “ben onu çok seviyorum cesedini evimde muhafaza edeceğim” dememektedir. Çünkü cesedi ayakta tutan, seven ve sevilen ruh artık o cesedin içinde değildir. Çünkü ruhun sahibi onu berzah alemine almıştır. Demek biz birbirimizin maddesini değil manası olan ruhunu seviyoruz...

Bir gün, belki yarın, belki yarından da yakın bir zamanda, ruhumuz çok sevdiğimiz cesedimizden  ayrılacaktır. Peki ölüm olarak adlandırdığımız bu olayın hikmet ve mahiyetini ne kadar düşünebiliyoruz? Neden bize çok sevimli olan bu dünya hayatından ayrılmak zorunda kalıyoruz? Halbuki bütün insanlar bu dünya hayatlarının hiç sona ermesini istememektedirler. Herkes ebedî, yani sonsuz bir hayat arzulamaktadır. Ancak şimdiye kadar kimse bu dünyada kalmayı başaramadığı gibi, bundan sonra da hiç kimse başaramayacaktır.

Hepimiz öleceğiz dostlar. Bu ölüm vakti olan ecel geldiği zaman hiçbir dünyevî güç bizi bu dünyada durduramayacaktır. Ve zamanı gelmeyince de hiçbir dünyevî kudret bizi bu dünyadan gönderemeyecektir. Demek ki bizi bu dünyaya gönderen, bize hayatı veren, bizlere binbir türlü rızık veren ve zamanı gelince de emanet olarak bize verilmiş olan canı alacak olan bir Rabbimiz vardır. Onun gücü her şeye yeter. Alemlerin Rabbi olan Allah için hiçbir şey imkânsız değildir.

Madem bir gün öleceğiz. Ve madem Rabbimiz, ölümden sonra  bu dünyadaki yaşantımıza göre bize bir hayat hazırlamıştır. O zaman hazırlıklı olmamız gerekmez mi? Zira ölüm imtihan dünyasındaki hayatın sonu, ebedî olan hayatın ise başlangıcıdır. Bizler dünya hayatımızda yaşadıklarımızla ölümden sonraki hayata ya gülerek veya ağlayarak adım atacağız. Eğer, bizleri imtihana tabi tutan Rabbimizin rızası dairesinde bir hayat yaşayıp imtihanı kazanmışsak ne mutlu bize. Bizleri ölümsüz bir Cennet hayatı beklemektedir. Eğer nefsimizin ve şeytanların istediği gibi bir hayat yaşamışsak, o zaman yazıklar olsun bize. Çünkü kabir azabıyla başlayacak bir Cehennem hayatı bizi beklemektedir.  

Hepimiz için yarın çok geç olabilir. Yolumuzun herhangi bir safhasında ölüm bizi beklemektedir. Gaflet uykusundan hemen uyanmamız gerekmektedir. Samimi bir tevbe ile başlayalım ve pişmanlık göz yaşlarıyla geçmişte işlediğimiz günahlarımızın affı için Rahim olan Rabbimize yalvaralım. Günde beş vakit, hiç aksatmadan namaz ile Rabbimizin afv ve mağfiretine sığınalım. Aksine, vallahi de billahi de ifade dilmesi zor bir pişmanlık bizleri beklemektedir. Rabbim bizleri o pişmanlık içinde kıvranacak olanlardan etmesin. Binler kere amin, amin, amin…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum