Yoksa onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var?

Yoksa onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var?

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Tûr Suresi 1-10 ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor:

29-(Ey Resûlüm!) O hâlde nasîhat et; çünki Rabbinin ni‘meti hakkı için, sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun!

30-Yoksa(*) (onlar): “(O) bir şâirdir; (biz) onun, zamânın felâketlerine uğramasını bekliyoruz!” mu diyorlar?

31-De ki: “Bekleyin; doğrusu ben de sizinle berâber (size gelecek azâbı) bekleyenlerdenim.”

32-Yoksa onlara bunu (bu iftirâlarını) akılları mı emrediyor? Yoksa onlar, bir azgınlar topluluğu mudur?

33-Yoksa: “Onu (Kur’ân’ı, kendisi) uydurdu!” mu diyorlar? Hayır! (Onlar) îmân etmezler.

34-Eğer (iddiâlarında) doğru kimseler iseler, haydi onun benzeri bir söz getirsinler!

35-Yoksa bir şey (bir yaratıcı) olmadan mı yaratıldılar? Yoksa o yaratıcılar kendileri midir?

36-Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır! (Onlar, yaratmak ne demektir) yakinen bilmiyorlar.

37-Yoksa Rabbinin hazîneleri onların yanında mıdır? Yoksa (herşeye) hâkim olanlar kendileri midir?

38-Yoksa onların merdiveni var da, (gökteki melekleri) orada mı dinliyorlar? Öyle ise onların dinleyicileri, apaçık bir delil getirsin!

39-Yoksa kızlar O’nun da, oğullar sizin mi?

40-Yoksa (sen) onlardan bir ücret istiyorsun da onlar (bu) borçtan (bu tekliften) dolayı ağır bir yük altında kalmış kimseler midir?(**)

41-Yoksa gayb (Levh-i Mahfûz) onların yanında da, onlar (ondan) mı yazıyorlar?

42-Yoksa bir tuzak kurmak mı istiyorlar? Asıl o inkâr edenler, gerçekten (kendileri) tuzağa düşecek olanlardır.

43-Yoksa onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, (onların) ortak koşmakta oldukları şeylerden pek münezzehtir.

44-Hâlbuki gökten (üzerlerine azâb olarak) düşen bir parça görseler, (inadlarından:) “(Bu,) üst üste yığılmış bir buluttur!” derler.

45-(Ey Habîbim!) Artık, içinde çarpılacakları günlerine (kıyâmete) kavuşuncaya kadar onları (kendi hâllerine) bırak!

46-O gün, tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermez, onlara yardım da edilmez.

47-Ve şübhesiz ki o zulmedenlere, bundan başka (dünyada da) bir azab vardır; fakat onların çoğu bilmezler.

(*) “İşte şu âyâtın (âyetlerin) binler hakīkatlerinden yalnız beyân-ı ifhâmiyeye (beyânının susturucu oluşuna) misâl için bir hakīkatini beyân ederiz. Şöyle ki: ***** [Yoksa, yoksa] lafzıyla on beş tabaka istifhâm-ı inkârî-i taaccübî (hayret ifâdesiyle ve reddetmek için suâl etmek) ile ehl-i dalâletin bütün aksâmını (kısımlarını) susturur ve şübehâtın (şübhelerin) bütün menşe’lerini (kaynaklarını) kapatır. Ehl-i dalâlet için, içine girip saklanacak şeytânî bir delik bırakmıyor, kapatıyor. Altına girip gizlenecek bir perde-i dalâlet bırakmıyor, yırtıyor. Yalanlarından hiçbir yalanı bırakmıyor, başını eziyor. Her bir fıkrada (parçada) bir tâifenin hülâsa-i fikr-i küfrîlerini (küfre âid fikirlerinin özetlerini) ya bir kısa ta‘bîr ile ibtâl eder, ya butlânı (bâtıl olduğu) zâhir olduğundan sükûtla (susmakla) butlânını bedâhete (açıklığa) havâle eder. Veya başka âyetlerde tafsîlen (ayrıntılı olarak) reddedildiği için burada mücmelen (kısaca) işâret eder.” (Zülfikār, 25. Söz, 19)

(**) “Hâlıkı (yaratıcıyı) inkâr eden fikirsiz, sersem muattıla (yaratıcıya inanmayanlar) gibi, Allah’ı inkâr mı ediyorlar ki, Kur’ân’ı dinlemiyorlar. Öyle ise, semâvât ve arzın (göklerin ve yerin) vücudlarını (varlıklarını) inkâr etsinler veyâhut ‘Biz halk ettik (yarattık)’ desinler. Bütün bütün aklın zıvanasından çıkıp, divâneliğin hezeyânına (saçmalığına) girsinler. Çünki semâda yıldızları kadar, zeminde çiçekleri kadar berâhîn-i tevhid (Allah’ın birliğinin delilleri) görünüyor, okunuyor. Demek yakīne ve hakka niyetleri yoktur. Yoksa ‘Bir harf kâtibsiz olmaz’ bildikleri hâlde, nasıl bir harfinde bir kitab yazılan şu kâinât kitâbını, kâtibsiz zannediyorlar. (...) Veyâhut: Hırsa, hıssete (cimriliğe) alışmış tâğī, bâğī (azgın,zâlim) dünyaperestler (dünyaya tapanlar) gibi senin tekâlîfini (tekliflerini) ağır mı buluyorlar ki, senden kaçıyorlar ve bilmiyorlar mı ki, sen ecrini, ücretini yalnız Allah’dan istiyorsun ve onlara Cenâb-ı Hakk tarafından verilen maldan hem bereket, hem fakirlerin hased ve bedduâlarından kurtulmak için, ya ondan veya kırktan birisini kendi fakirlerine vermek ağır bir şey midir ki, emr-i zekâtı ağır görüp İslâmiyet’ten çekiniyorlar? Bunların tekzibleri (yalanlamaları) ehemmiyetsiz olmakla berâber, hakları tokattır.” (Zülfikār, 25. Söz, 20-21)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.