Yeryüzü sahnesinde açılan perdeler

Hayat, su misali akarken, her anın “an-ı seyyal”/akıcı an/kesit olarak hafızamıza ve duygularımıza bıraktığı izler ve hatıralar olmaktadır. Bunlardan birkaç kesiti son 4-5 haftada müşahede ettim.
Bu kısa notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
***

BRÜKSEL’DE FARKLILIKLARIN BÜTÜNLEŞTİRİCİLİĞİ

Brüksel’deyiz. AB’nin başkenti. Sokak levhalarında isimler iki dilde yazılmış. Fransızca ve Flemence. Günlük diyaloglarda, iki dilden biri ile anlaşma iki tarafın istekleri doğrultusunda yaşanıyor. Okullarda ikisi de öğretiliyor. Ülkenin birliğinden yana en ufak bir kuşku yok kimsenin. Üstelik Belçika hükümetine bakan olarak giren Emirdağ’lı bir vatandaşımız var.
***

PARİS’TE BEDİÜZZAMAN’I ANLATMAK

Paris’teyiz. 56 katlı,198 metre yüksekliğinde Montparnesse iş merkezinin seyirlik kulesindeyiz. Aşağıya, Paris’e nazar ederken, aklıma “Acaba, bu sanat ve edebiyat insanlarına, bilim adamlarına Bediüzzaman’ı nasıl anlatabiliriz. Bunlar Risale-i Nur’u fark edip, kavrayıp, tıpkı Victor Hugo, Balzac gibi düşünürlerinin ismini verdikleri sokağa Bediüzzaman’ın  ismini verecek seviyeye ne zaman gelirler?” diye kendimle yaptığım iç sohbetin demindeyken, çantamdaki Sünuhat’ı çıkarıp, bana açılan yeri okudum:

“Esefâ! Heyet-i içtimaiyeyi faaliyet ve harekete götüren çok ukde-i hayatiyelerden, bizde inkişafa başlayan yalnız fikr-i edebiyat, bahusus şâirâne, müfritâne, edepşikenâne, hodpesendâne olan fikr-i hiciv ve arzu-yu tahkirdir. 
Tedib-i hakikîye karşı edepsizliktir ki, birbirine saldırıyor. Fakat millete ve İslâmiyete karşı olan târizat-ı zımniyelerini o kâselislerin yüzlerine çarpmakla beraber, onlar birbirine karşı dinsizcesine hiciv ve terzilleri ise, kimbilir belki müstehaktırlar düşünüp, deyip geçmekle iktifa ederiz
Ben zannederim ki, bu milletin perişaniyetine, fazla cehaletten ziyade, nur-u kalb ile müterafık olmayan fazla zekâvet-i betrâ tesir etmiştir. Bence en müthiş maraz asabîliktir. Zira herşeyi haddinden geçirmekle aksülâmel yaptırır.
Ey birader! Âlem-i Hıristiyanın rüçhanına sebebiyet veren ihtiyarlaşmış olan esbaba tekabül edecek, genç, dinç esbab bizde inkişafa başlamıştır. Başka kitapta tafsil etmişim.“
***

BİLKENT’TE BİR CUMA NAMAZI

Ankara’dayım. Bir dostumla Cuma’da buluşacağız. Bana Bilkent adresi verdi. Doğramacıların yeni bir mimari ile yaptırdıkları camide cumayı eda ediyoruz. Kerküklü bu aile böylesi bir hayrı babaları adına yapmış. Endüstriyel toplumun ihtiyaçlarına göre çok fonksiyonlu ve rahat bir sanat eseri inşa etmişler. Bilkent’te böyle bir cami, bir çok ezberi bozmuş.
***

OSMANLI’YA DUYULAN ÖZLEMİN MANASI

Cuma çıkışı telefonum çalıyor. Büyük dayım arıyor. “Seni Mehmet Said amca ile görüştüreceğim.”
Bilmediğim bir isimle görüşmenin ve muhatabımı anlamaya çalışmanın merakı ile konuşuyorum. Mevzu, vatandaş olmakla alakalı bir başvuru.
Dayımdan sonra detaylı bilgi alıyorum:
Babaannemin kardeşi, cumhuriyet dönemi ile birlikte 1936’da Suriye’ye göç ediyor. Şam’a yerleşiyor. Mehmet Said amca onun oğlu. 76 yaşında. Orada  doğmuş, subay olmuş, şimdi emekli. Çocukları tıp eğitimi almış ve Şam’da yaşıyorlar. Burnunda tüten hasretle Türkiye vatandaşı olmak istiyor.
Osmanlı coğrafyasının derin izlerini yaşıyorum.
***

AVRUPA’DA RİSALE-İ NUR ARAŞTIRMALARI

Ramazan’ın ikinci haftasındayız. Ankara’da edebiyat ve sanat ustası, tefekkür ehli iki dostumuzla iftarla başlayıp gece yarısını bulan bir risale anlamaları sohbetindeyiz.
Uzun yıllar Avrupa’da yaşayan misafirimizin Risale-i Nur üzerine Avrupa merkezlerine hitap edecek bir araştırma merkezi üzerine çalıştığını öğreniyoruz. Hem de Paris’te çekirdeğini atmak üzere. Bilahare Paris radyosu ile sınırlı da olsa Risale yayını.
***

DEMOKRATİK AÇILIM VE BEDİÜZZAMAN

İstanbul’dayız. TvNet’in demokratik açılımla ilgili programına katılıyorum. Bediüzzaman ve Risale-i Nur ekseninde ilgi uyandıran SETÜD’ün bir raporu var ellerinde. “Cumhuriyet ve Kürtler” diye. Ayrıca SETA’nın Türkiye çapında “Kürt açılımı algısı” araştırması var. Bütün bunların üstünde ve dışında Bediüzzaman’ın “Tevhit ve adalet” temelli hürriyet, muhabbet, emniyet  ve medeniyet tesis eden tefekkürünü konuşuyoruz. Kardeşlik ekseninde birlik ruhu ve inkişaf serbestliği yolunda fikirlerimizi paylaşıyoruz.
***

FİLİPİNLER’E ULAŞAN RİSALE-İ NUR HİZMETİ

Bir sonraki akşam Dilruba’da YENİSİAD iftarındayız. Müteşebbis işadamı dostlar bir arada. İlgi ve heyecan dolu bir muhabbet var. Geleceğe ufuk tutan bir konuşma yapıyor Şevket Sipahi bey. Said Özadalı bey ise Filipinlerdeki Risale-i Nur hizmetini, Dato ve kabilesinin inkişafını anlatıyor. Dato’nun 88 çocuğuyla Müslüman oluşunu  ve evini Risale-i Nur dershanesi yapışını paylaşıyor. 150 yıl önce Osmanlı padişahının gemilerle gönderdiği ahşap camiyi anlatıyor.
***

URFA’DA SOHBETİN TADI

Urfa’dayım. İnişten önce ilk iftarı uçakta açıyoruz. İftara davetliyiz. Akraba çevresinin ağırlıklı olduğu binanın terasında sakinlerle ve çevreden katılanlarla birlikte teravih kılıyoruz. Komşuluk, hal hatır, beraberce namaz sonrası çay ve Risaleden ders okuma faslı. Gündeme bakışımız ve ihvan sohbeti. Anadolu tadında bir Ramazan sefası.
Gecenin ilerleyen saatleri, aziz bir dostumla dergahtayız. Kalabalığın el ayak çektiği zamanda mekanların ruhu bir başka oluyor. Açık bahçelerde çayın bardağa gülümseyip ardı sıra dolup boşaldığı ve serince bir Urfa akşamının Halilürrahman bereketi, Hazreti İbrahim ruhu ve Bediüzzaman mezarı ile azizleştiği zamanlar ve mekanlar koridorundayız. Sohbetin tadı dimağımda, dostluğun keyfi vicdanımda yankı buluyor.
***

SÖZLÜKTE ANLAMI OLMAYAN İLÇEMİZ

Hilvan’dayım. Kendi ilçem. Köyüme 11 km mesafede. Bir taziye vesilesi ile geldim. Taziye evleri var artık. Üstü cami, altı bu hizmetler için tahsis edilmiş. Oldukça rahat ve fonksiyonel bir ortam. Taziye sokağında “Karacurun mahallesi muhtarlığı” levhası gözüme ilişiyor.
Karacurun, Hilvan’ın eski adı. Daha doğrusu Kürtçe “Cürnüreş” dedikleri, bizim de çocukluğumuzda hep duyduğumuz bu isim, Türkçe Karacurun anlamına geldiği için Türkçeleştirilmiş. Sonra bu da yetmemiş ki, Türkçe’den de başka bir isme geçilmiş: Hilvan.
Hilvan’ın ne anlama geldiğini doğrusu şu ana kadar bilmiyorum. Bu cümleyi yazdığım anda TDK’nın sözlüğüne bakıyorum. Hala merak etmeyen bir tavırla. Ancak sözlükte böyle bir kelime yok. Yani Türk Dil kurumunun iki ciltlik sözlüğünde böyle bir kelime yok.
Sadece, Mehmet Akif merhumun Mısırda yazdığı şiirlerinde Hilvan isminde bir mekan/yerleşim adını biliyorum öğrencilik yıllarımda.
***

KÖYDE İFTARIN HATIRLATTIKLARI

İftara köydeyiz. Çocukluğumun köyü. İlkokul döneminin tamamı, sonraki öğrencilik yıllarımın yaz ayları, iş hayatı ile birlikte çok az gittiğim, şimdi ise uzakta olmanın verdiği imkansızlıkla yıllar bazında ancak ziyaret edebildiğim köyümüz.  
Yeni evler, konaklar, yeni cami, hatta iki kadrolu caminin düet yapan ezan sesleri. Fırat’ın 5-6 km membaa doğru şişerek, köyün dereleri doldurup köyü sahil haline getiren yeni hali. Çocukluğumuzun kaybolan dereleri üzerine bir deniz. GAP’ın getirdiği baraj, enerji ve sulama ile pamuğun ve diğer ürün deseninin şehirleştirdiği bir iklim. Akraba çevresinin katıldığı iftar sofrasında, sakin ve rahatlatan bir hal var. Hem Ramazanın, hem sıla-i rahmin, hem de çalışıp üreten ve standartlarını yükselten köylünün huzurlu sükuneti var. Eskinin gergin hallerinde ve sıkışıklığından, daralmışlığından azade bir hal.
Köyün tarihi camisi çökmeye yüz tutunca, yenisini eski milletvekili işadamı Faruk Bayrak üstlenmiş ve hayrıyla yapmış.
Teravihe gidemeden ayrılıyoruz hatıralarımızın hüzünlü ve sevinçli başlangıçlarını çocukluğumuzda tattığımız köyden.
***

SAİD NURSİ’NİN ASLİ DURUŞUNU KONUŞMAK

Uçaktayız. Ruşen Çakır ile sohbet ediyoruz. Koridora bakan koltuklardayız yan yana. Demokratikleşme, bir gün önceki DTP  Diyarbakır mitingi, 20 yıldır izlediği Güneydoğu manzaraları, Hükümet ve çevresinin tutumu, İslami hareketleri, solun durumunu hızlı bir geçişle konuşuyoruz.
Bediüzzaman Said Nursi’nin bu konulardaki görüşlerini paylaşıyoruz. İlgisi, demokratlığı ve soldan bakışı ile İslami grupları tahlil yeteneği bilinen bir gazeteci.  Bediüzzaman’ı ve fikirlerini değerli bulan bir aydınımız. Oldukça anlamlı bir müzakere yakalıyoruz. Risale ve çevresinin daha belirginleşmesi ve mesajını güçlendirmesi konusundaki eğilimi mutluluk verici.
Kıyaslar ve farklılıklar bağlamında Said Nursi hareketinin asli duruşu ile  entelektüel çevrelere daha çok aktarılması gereğini bir kez daha yaşıyorum.
***

SÖZÜ ÜSTADA BIRAKALIM:

“Ey ehl-i İslâm! İşte, küre-i zemin gibi ağır ve âlem-i İslâmiyete çökmüş olan mesâib ve devâhiye karşı nokta-i istinadınız, muhabbetle ittihadı, mârifetle imtizac-ı efkârı, uhuvvetle teavünü emreden nokta-i İslâmiyettir. “(Sünuhat)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum