“Yarım saat Kur’ân” fırtınası

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun, 'Akşamları televizyonları yarım saat daha az seyredin. Kur'an'la buluşun' açıklaması, kusura bakmayın ama bazı haddini bilmezlere battı.
Bu açıklamayı, 'insanlara zorla kitap okutma' veya 'televizyon seyredilmesini yasaklama' biçimindeymiş gibi göstererek, tepkiler gösterdiler.
'Diyanet İşleri Başkanlığı’ adındaki bir makamın ve o makamdaki kişilerin, topluma Kur'an okumayı tavsiye etmesinden daha normal bir şey olabilir mi?

Peki, bu mâlûm zihniyet ne demek istiyor veya ne yapmak istiyordu?
Hz. âdem A.S.’dan Hz. Muhammed’e hattâ günümüze kadar, İNANANLAR ile inanmayanlar var olagelmiştir.
Genellikle inanmak istemeyenler, bir takım mükellefiyetlerden kurtulmak, sözde biraz daha özgür olabilme adına, inananlara savaş açmışlar ve inananlara zorbalıklarla, dayatmalarla eziyetler etmişlerdir.
Tek bir taburenin kendi kendine olmadığı, hattâ var olan iki taburenin kendi kendine üst üste çıkamayacağı bilindiği halde; çok ince hesaplara dayanan atomların, moleküllerin, hücrelerin, uzuvların, canlıların, tüm çiçeklerin, sebzelerin ve meyvelerin, hattâ Dünya’nın, Güneş sisteminin, Samanyolu ve tüm Kâinat’ın, tesadüfen olduğunu iddia etme saçmalığına bile cür’et etmişlerdir…

Bu tür tepkilerin gayrimüslimlerden veya mimli dinsizlerden gelmesi normal karşılanabilir ancak, kendilerinin de Müslüman olduklarını iddia edenlerden gelmesi, herkesi düşündürmeli ve sebepleri araştırılmalıdır.
Bu vesileyle, Osmanlı imparatorluğunu bir türlü çökertmeyi başaramayan, işbirlikçi dış şer güçlerin, Kur’ân hakkındaki BENZER tepkilerini hatırlatarak, sizleri hayret ve ibretlerle dolu bir beyin fırtınasına davet edeceğim.

•Bediüzzaman Hz. 1897 Yılında, Van Valisi Tahir paşanın dâveti üzerine Van’a gitmiş ve Van valisinin konağında kalmaya başlamıştır.
Burada iki yıldan fazla müspet ilimlerle meşgul olarak, hârikulâde bilgi sahibi olmuştur. Bediüzzaman Hz. fotografik bir zekâya sahip ve bunu en verimli bir şekilde kullanan ender bir kişiliğe sahiptir. Bu zamana kadar hıfzına aldığı (ezberlediği) 80-90 cilt kitabı, üç ayda bir de ezberinden devretmiştir.
İşte bu yıllar içerisinde; Bediüzzaman’ın ruhunda fırtınalar koparan bir hadise yaşanmıştır. Şöyle ki:
O tarihte, İngiliz Müstemlekât Nazırı (yani Sömürgeler Bakanı) ve azılı bir Müslüman düşmanı olan Lord Gladiston’un, Lordlar Kamarası'nda; İngiliz Meclis-i Meb’usanında (İng. Meclis binasındaki vekil ve bakanlara) elindeki Kur’ân’ı göstererek, “Bu Kur’ân, Müslümanların elinde kaldıkça, biz onlara hakikî hâkim olamayız. Ya Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız veya onları Kur’ân’dan soğutmalıyız” diye haykırması üzerine, Bediüzzaman’ın ruhunda fırtınalar kopmuştur. Ruhunda bir feveran ve nihayetsiz bir gayret uyanan Bediüzzaman,
-“Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!” der.
Bu tarihten sonra da, Kur’ân’ın bir mu'cize olduğunu ispat ederek her tarafa neşretmek ve kâfirleri tam susturmak ister, buna kat’î karar verir.
Van’da bulunduğu on beş sene müddet içerisinde, hıfzına aldığı seksenden ziyade kitabı ezbere devrettiği gibi, âlem-i İslâm’ın hal-i hazırda durumu hakkında da gerekli her türlü malûmatı ve bilgileri elde eder.

Bakınız, tarihte olduğu gibi; her dönemde de hariçte veya dâhilde, Kurân’a ve İslâm’a muârız bir takım insanlar ya da güçler olabilir.
Burada mühim olan, inananlar olarak bizim tavrımızdır ve tepkimizdir.
Zirvedeki bir imanın tepkisini, Bediüzzaman Hz. göstermiş ve uygulamıştır.
Bu konuda toplam 6000 sayfayı aşan, 14 ciltlik eserler yazmış. 28 Yıl hapis ve sürgünlere rağmen durdurulamamış. Hizmetleri yurt sathını aşarak, bugün vefatının 50. yılında, 50 ayrı lisanlarla dünyanın her bir yanına tohumlar atılmış. Amerika’da bile adına kürsüler açılmış, birçok ülkelerin üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmaya başlanmış…
•Peki, bizler bu hizmetlerin neresindeyiz?...
“Günde yarım saatlik Kur’ân okuma” teklifine bile tahammül edilemiyor ise şâyet, bunun sebepleri araştırılmalı, bu ârızanın giderilmesi için bilinçli, hızlı ve emin adımlar atılmalıdır.
‘İmana ve Kur’âna hizmet’ kervanına katılarak, huzur ve mutluluğa yelken açılmalıdır.
Eğer elimizde hiçbir şey gelmiyorsa bile, en azından hayır dualarla katkıda bulunulmalıdır…
***
NOT: Önümüzdeki haftalarda, bugün döndüğüm Güneydoğu seyahatimden çok ilginç anekdotlar aktararak, bu konudaki gelişmeleri arz edeceğim inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.