Mehmet Ali ERDEM

Mehmet Ali ERDEM

Yaradana muhabbetten yaratılmışları reddetme riski

Velayet Yollarını anlatırken, 29’uncu Mektup, 9’uncu Kısım, Telvihat Risalesinin en son 4’üncü açıklamasını ele almıştık. Kaldığımız yerden devam edelim efendim.

5. Açıklama: Vahdetü’l-vücud meşrebi tabiatperestlerin mesleğinden en uzak meşrep olmakla beraber tehlikeleri vardır

Tarikatın gayet önemli bir meşrebi olan “vahdetü’l-vücud” (VaV) adı altındaki vahdetü’ş-şuhud (VaŞ);  Vâcibü’l-Vücuda (VV) yoğunlaşıp (Allah’tan başka her şeyi terk etme makamında) Allah’ın varlığına kıyasla diğer varlıkları o kadar zayıf ve gölge görür ki; onların vücut ismine lâyık olmadığına hükmeder.

Onları hayal perdesine sarıp, hatta hiçe sayarak-yok varsayarak sadece Allah’ın isimlerinin görüldüğü hayalî bir ayna olduğu kabulüne varıncaya kadar ileri gider.

Grafik: 6 Vahdet

 

grafik-6.png

Bu meşrebin önemli bir gerçek mahiyeti var ki:

VVun[1] vücudu, iman kuvvetiyle ve yüksek bir velayette bizzat yaşamak suretiyle (hakkalyakîn)[2] açığa çıkarak, görünmesiyle, varlığı imkân dairesinde mümkün olanlar (vücud-u mümkinat) o derece aşağıya düşer ki, hayal ve hiçlikten başka onun nazarında makamları kalmaz; adeta VVun hesabına evreni inkâr eder.

Fakat bu meşrebin/yolun tehlikeleri vardır:

1.  İmanın şartları altıdır. Allah’a imandan başka, ahiret gününe inanmak gibi şartlar var. Bu şartlar ise, yaratılmış olan şeylerin vücutlarını gerekli kılar. O hükme bağlanmış ve değişmez olan imanın şartları ise hayal üstünde bina edilmez. Onun için, o meşrep sahibi, kendinden geçme ve mana âlemindeki sarhoşluk halinden çıkarak kendine geldiğinde, o meşrebi devam ettirmemesi ve o meşrebin gerekleriyle amel etmemesi gerekir. Hem, kalbî ve hâlî ve zevkî olan bu meşrebi, aklî ve sözlü olarak ve ilmî bir yapıya büründürmemek gerekir. Çünkü Kitap ve Sünnetten gelen aklın ilkeleri ve ilmin kanunları ve kelam ilminin yöntemi de o meşrebi kaldıramıyor, uygulama alanı olamıyor. Onun için, Hz. Ebû bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve içtihat eden ulemadan ve ilk devir İslam büyüklerinden, o meşrep (Üstad’ın burada görünmediğini belirttiği tarikat değil VaV meşrebidir) açıkça görünmüyor. Demek, en âli bir meşrep değil. Belki yüksek, fakat noksan; çok ehemmiyetli, fakat çok tehlikeli; çok ağır, fakat çok zevklidir. O zevk için ona girenler, ondan çıkmak istemiyorlar; bencillikle, en yüksek mertebe zannediyorlar.

Üstad bu meşrebin esası ve mahiyeti hususunda Nokta Risalesinde ve bir kısım Sözlerde ve Mektubat’ta açıklamalarda bulunduğundan, bu bölümde de onlarla yetinerek, burada bu mühim meşrebin ehemmiyetli bir diğer tehlikesini açıklamaktadır. Şöyle ki:

2.   Bu vahdet meşrebinde, sebepler dairesinden geçip, Allah’tan başka her şeyi terk ederek yaratılmış olan her şeyden ilgiyi kesmek söz konusudur. Seçkinlerden de seçilmiş olanların Allah aşkı ile kendinden tamamen geçme halinde eriştiği sâlih bir meşreptir VaV.

Bu meşrebi; sebeplerin/gerekçelerin içinde boğulanların ve dünyaya âşık olanların ve her şeyi maddede arama düşüncesi ile tabiata saplananların nazarına ilmî bir surette telkin etmek, tabiat ve maddede onları boğdurmaktır ve İslâmiyet’in özünden, gerçeğinden uzaklaştırmaktır.

Çünkü dünyaya âşık ve sebepler dairesine bağlı bir bakış açısı, bu fâni dünyaya bir çeşit sonsuzluk vermek ister. O dünya sevgilisini elinden kaçırmak istemiyor, VaV bahanesiyle dünyaya bir sonsuz zannı yükler; o sevgilisi olan dünya hesabına ve sonsuz ve ebediyeti ona tam mal etmesine istinaden, bir mâbutluk/ilahlık/tanrılık derecesine çıkarır—Allah korusun—Allah’ı inkâr etmek tehlikesine yol açar.

Şu asırda materyalizm fikri o derece istilâ etmiş ki, maddiyatı her şeyin kaynağı, nedeni olarak görüyorlar. Böyle bir asırda iman ehlinin hası olanlar, maddiyatı idam eder derecesinde önemsiz gördüklerinden, VaV meşrebi ortaya atılsa, belki materyalistler sahip çıkacaklar, “Biz de böyle diyoruz” diyecekler.

Oysaki dünyadaki meşrepler içinde, materyalistlerin ve her şeyin tabiatın etkisiyle meydana geldiğini savunan tabiatperestlerin mesleğinden en uzak meşrep, VaV meşrebidir. Çünkü VaV ehli, Allah’ın varlığına o kadar kuvvetli bir imanla önem veriyorlar ki, evreni ve yaratılmışları inkâr ediyorlar. Materyalistler ise, o kadar varlıklara önem atfediyorlar ki, evren hesabına Allah’ı inkâr ediyorlar.

İşte bunlar nerede, ötekiler nerede?

VaV meşrebinin tabiatperestlikten ne kadar uzak olduğunu ve tehlikesini bir grafik üzerinde canlandırmaya çalışalım:

Grafik: 7 VaV ve Tabiatperestliğin Birbirinden Uzaklığı

grafik-7.png

 

 

[1] Vâcibü’l-Vücud (VV): Varlığı zaruri ve zati olan; varlığı başkasının varlığına bağlı olmayıp kendinden olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan ezeli ve ebedi olan Allah’ın (c.c.) varlığı, zorunlu olan vücudu.

[2] Hakka'l-yakîn: 1-Marifet mertebesinin en yükseği; bir şeyi yaşayarak, içine girerek, doğruluğundan şüpheye asla yer bırakmayacak biçimde kesin olarak bilme. 2-(tas.) Kulun kendi varlığından geçerek sırf Allah'ı müşahede etmesi, bütün varlığında onu yaşaması hali.     3- (kelam) İmanî meselelerin hakikatını tam olarak anlama. 4-Şeriatın hakikatını, derûnî hikmet, ilim ve marifetini bilme.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum