Yahudiler ve Hıristiyanlar tek bir İlâha ibâdet etmekle emrolunmuşlardı

Yahudiler ve Hıristiyanlar tek bir İlâha ibâdet etmekle emrolunmuşlardı

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Tevbe Sûresi 30-31. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

30-Yahudiler: “Uzeyr, Allah’ın oğludur” dediler; hristiyanlar da: “Mesîh, Allah’ın oğludur” dediler. (Hâşâ!) Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. (Ki) önceden inkâr edenlerin sözüne benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!

31-(Yahudiler) hahamlarını, (hristiyanlar da) râhiblerini ve Meryemoğlu Mesîh’i Allah’dan başka rabler edindiler. Hâlbuki ancak tek bir İlâh’a ibâdet etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka ilâh yoktur! O, (onların) ortak koşmakta oldukları şeylerden pek münezzehtir! (*)

(*) “İslâmiyet’in, hristiyanlık ve sâir dinlere cihet-i farkının sırr-ı hikmeti şudur ki: İslâmiyet’in esâsı mahz-ı tevhiddir (husûsan Allah’ın birliğidir). Vesâit ve esbâba (vâsıtalar ve sebeblere) te’sîr-i hakīkī vermiyor. Îcad (yoktan var etme) ve makam cihetiyle kıymet vermiyor. 

Hristiyanlık ise, ‘velediyet (Îsâ Aleyhisselâm’ın Allah’ın oğlu olduğu)’ fikrini kabûl ettiği için, vesâit ve esbâba bir kıymet verir. Enâniyeti (benliği) kırmaz. Âdetâ rubûbiyet-i İlâhiyenin bir cilvesini azizlerine, büyüklerine verir. اِتَّخَذُٓوا اَحْباَنَهُمْ اَرْباَباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ [(Yahudiler) hahamlarını, (hristiyanlar da) râhiblerini (ve Meryemoğlu Mesîh’i) Allah’dan başka rabler edindiler] âyetine mâsadak (muhatab) olmuşlar. Onun içindir ki, hristiyanların dünyaca en yüksek mertebede olanları gurur ve enâniyetlerini (benliklerini) muhâfaza etmekle berâber, sâbık (eski) Amerika reîsi Wilson gibi mutaassıb bir dindar olur. 

Mahz-ı tevhid dîni olan (şirkin hiçbir çeşidine müsâade etmeyen) İslâmiyet içinde dünyaca yüksek mertebede olanlar, ya enâniyeti ve gurûru bırakacak veya dindarlığı bir derece bırakacak. Onun için bir kısmı lâkayd (ilgisiz) kalıyorlar. Belki dinsiz oluyorlar.” (Mektûbât, 26. Mektûb, 124)